ABD’NİN RTE’YE SON ŞANTAJ OPERASYONU

Türkiye’de Mevcut İktidar, ABD’nin RTE’ye Son Şantaj Operasyonlarından Önce Gönderilmelidir! Bunun Aksini Düşünmek Yıkım Demektir.

Türkiye’nin bugüne yani neredeyse bir yıkım aşamasına gelmesi, geçmişten gelen ve ABD tarafından uyarlanan planlı bir projeydi.
Bunun adı BOP’tu.

Ve bu projenin gerçekleşmesinde, Türkiye dışında, içinde ve bölgesinde bazen konjektür den ve uluslarası dengelerden kaynaklanan bazı farklı ve zıt durumlardan dolayı zaman zaman bazı zik zaklar olsada, bu proje esas olarak adım adım uygulandı.

Suriye ve Irak parçalandı. Türkiye’nin savunma gücü TSK’ya kumpaslar yapılarak TSK yıpratıldı. Komuta kademesinin belirlenmesi, iktidarın kendisine ve liyakatsızlara verildi. Bu süreç adım adım işletildi. Yani sıradaki yıkım sırası bugünlerde Türkiye’ye geldi.

Bu süreci biraz geri sararsak, bu sürecin ABD istekleri doğrultusunda ve ritminde gitmesi için bu amaçla geçmişte ki Ecevit Hükümetii’de bir ABD operasyonu ile yıkıldı.

Evevit Hükümeti’nin bizzat o günlerde yakılmasının sebebi ise, ABD uyarlamalı 12 Eylül operasyonlarının, ABD planlarını gerçekleştirmek, TC’ni tamamen parçalamak ve yıkmak için yetmediğiydi.

ABD’nin kendi hegemonik planları çerçevesinde yapılan BOP konusunda acelesi vardı. Çünkü, Sovyetlerin yakılmasından sonra, dünyadaki diğer güçler bir an önce toparlanmadan, ABD’nin tek küresel süper güç olarak BOP’u bir an önce gerçekleştirmesi gerekiyordu. Bu durum ABD’nin ileriye dönük hegemonyasını pekiştirmesi için kendisi açısından vazgeçilemeyecek bir zorunluluktu.

Bunun için, bölgenin BOP’ne karşı direnebilecek bir kabiliyete sahip ülkesi olan Türkiye’nin o günlerde ve ileriye dönük olarak tüm direnç noktalarının kırılması gerekiyordu.
Bunun için istedikleri ve kendilerine tam bağımlı bir kişiyi başa getirmeleri lazımdı. 1986’dan itibaren kendi saflarına kattıkları RTE, bunun için hem gönüllü hemde seçilmiş bir kaftandı.
Ve onu TC devleti içindeki ve sermayedeki işbirlikçilerinide kullanılarak TC’de başa getirdiler.
Ve bu sayede kendi planlarını BOP sürecinde sekteye uğratacak olan Türkiye’nin, o günlerde Kuzey Irak içlerine bir kolordu ile 40 kilometre kadar derinliğe girip, burada Irak devlet otoritesi tam olarak sağlanana kadar güvenlikli bir bölge oluşturmasınıda önlendiler.
Bunuda o günlerde içerdeki operasyon adamlarından olan Devlet Bahçeli vasıtasıyla becerdiler.

Bunun için de o dönem ABD gerekli planı yaptı ve Tayyip Erdoğan’ı 2002 yılında Türkiye’nin başına eski bir NATO gençlik örgütü elemanı ( görevlisi) olan Bahçeli operasyonu ile getirdiler. Bu konuda ki veriler açık istihbarattan her zaman bulunulabilinir. Şimdide Türk milleti açısından her yönü ile şüpheli bir şahıs ve kendi operasyon elemanları olan Bahçeli’yi de iktidar üzerinde tam kontrolü sağlamak amacıylada yanı başına inzibat gibi diktiler.

Yani bir başka deyişle o dönem ABD, RTE’yi TC’nin başına ABD’ nin ve küresel sermaye çıkarlarını gözettirmek için genel kayyum olarak atadı.

ABD, Türkiye’de ki sözde seçimlerede teknik olanaklarıyla usturuplu bir şekilde müdahale ederek ve yarattıkları medya, STK’larla ve seçimlerdeki manüplasyonlarla (Seçsis sistemiyle) bu süreci devam ettirtti. Bu günlerede işte böyle gelindi.

Bu iktidar döneminde, 12 Eylül icadı olan 24 Ocak kararlarının uygulanması amacıyla daha öncede bir dönem ABD güdümlü Kemal Derviş’i kullandıkları gibi, 24 Ocak kararlarının RTE döneminde en baskın bir biçimde devam ettirilmesiylede Türk ekonomisi bitirildi.

TC’’de ,
Üniter yapı tartışmaya açıldı.
Anayasalarla oynandı.
Laiklik erozyona uğratıldı.
Ortacağ ideolojisi olan Emevilik (din, saltanat- biat sistemi) devlet yönetimine getirildi.
Tarikatlar sivil toplum ve devlete karşı örgütlendirildi.
Bağımsız basın neredeyse ortadan kaldırıldı. Eğitim ve sağlık sistemi çökertildi.
Akıl ve bilime dayalı araştırma ve üretim bitirildi.
Dincilik geliştirildi.
Tarım ve hayvancılık çökertildi.
Köylü ve çiftçi çökertildi.
İhracat çökertildi. İthalat kontrolsüzleşti.
Borsa yani süpekilasyon ekonomisi ayyuka çıktı.
Açılan güdümlü davalarla, yanlı mahkemelerde verilen hapis ve maddi cezalar ilede insanlar sindirildi.
İnsanların yaşam standartı büyük çoğunlukla açlık sınırı veya açlık sınırının altına çekildi.
Yolsuzluk, sadaka ve nepotizm ekonomisi oluşturuldu.
Yeraltı ve yer üstü madenleri ve verimli alanlar yabancı güçlere peşkeş çekildi.
Türkiyede, fabrikalar, KİTler, limanlar, Bankalar yok pahasına başka devletlere satıldı.
Yeni yeşil sermaye zenginleri oluşturuldu.
İşsizlik ayyuka çıktı.
Kadın cinayetleri, tecavüzleri ve çocuk tecavüzleri çoğaldı.
Türkiye Hukuk devleti olmaktan çıkarıldı.
TBMM’nin geçerliliği ve hükmü sadece kağıt üzerinde kaldı.
TSK büyük ölçüde komuta kademesinden çökertildi.
İktidar yanlısı Para militer gruplar yaratıldı.
Mafya onurlandırıldı.
Devlet denetim mekanizması ortadan kaldırıldı.
Bir CİA projesi olan Tek Adam rejimine geçildi.
Monarşi fiilen hayata geçirildi.
Saray ve hanedanlık kuruldu.
Hanedanlığa sadakatli kadrolar oluşturuldu.
Devlet kadroları liyakatsizleştirildi.
Demokrasi yok edildi.
İnsan Hakları yok edildi.
Polis ve İstibdat rejimi kuruldu.
Türkiye bu şekilde adım adım çökertidi.
Dışarıya beyin ve sermaye göçü çoğaldı.
Her anlamda Türkiye İçerden çürütüldü.
Komşularla kavgalı hale gelindi…..vs…
Yani Emperyalizme karşı Türkiye’nin direnememesi için herşey yapıldı.

Şimdide ise, bu vahim durumu gören, hazmedemeyen ve devlet içinde kısmende hala var olan milli güçler harekete geçti.

Burada öncelikle dış politikada Rusya ve diğer bölge ülkeleriyle ilişkileri düzeltmeye ve ABD’den Türkiye’yi bariz bir biçimde bağımsızlaştırmaya çalışan Türk Devleti içindeki milli güçler, RTE’ye karşı yaptığı bazı kısmi iç operasyonlar ile, örneğin S-400 alımı ve Astana sürecinin başlatılmasıyla, Suriye’nin Kuzeyi ve Kuzey Irak’ta ( BOP’a karşı) Kukla Kürdistan projesine karşı yaptığı askeri ve siyasi müdehalelerle, Mavi Vatan projesi ile Türkiye ‘yi denizden kuşattırmamak için ve Türkiye’nin denizden doğan ve yüzyıllara yayılacak hakları içinde, içerde RTE’ye karşı yaptıkları müdahalelerle ve aynı zamandada en son Kafkasya’da Karabağ’a ilişkin yaptıkları doğrudan müdahalelerle belli bir yol kat etmiş durumdalar.

Evet ama bu müdahaleler yeterlimi? Hayır, tabiki Türkiye’nin kısmende olsa rahatlaması ve kurtulması için bu güne kadar devlet içindeki milli güçlerin yaptığı bu kısmi müdahaleler maalesef hala yeterli değil.

Bundan dolayı, devletin ve milletin bekası açısından ve kesin milli bir sonucu alınması için, bir an önce, TC Devleti içindeki hala var olan milli güçler, RTE’yi, aynen Putin ve ekibinin ( Rusya Milli Güçleri) ABD destekli Yeltsin’i istifaya zorladığı gibi istifaya zorlamak zorundadırlar. Çünkü Putin ve ekibi Rusya’nın dağılmasını ve muhtemel bir iç savaşı bu şekilde önlemişti.

Çünkü yıkım projesi mimarlarları, iç ilişkileri ve projenin sahibi aynıdır. Bu bilinmektedir. Bunun adı ABD emperyalizmidir.

Türkiye’nin milli güçlerininde bu günlerde aynen Putin ve ekibi gibi bu istifa ettirme metodunu uygulaması ve milleti de bu konuda seferber ederek, Türkiye’de radikal bir kurtuluş için değişimi sağlaması gerekmektedir.

Günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti içinde hala var olan milli güçler, RTE’yi istifaya zorlayarak aynı tehlikeleri aynı yöntemle atlatmak zorundadır.
Yada Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde ki milli güçler, milletin yaratacağı bir Milli ve Demokratik Halk Hareketine desteği yaratıp, onunla birlikte paralel hareket ederek ve işbirliği yaparak, RTE’nin ve Bahçeli’nin TC’ni ve rejimini tamamen yıkma iktidarına bir an önce son vermek zorundadır.

Unutmayalım ki Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya, Ortadoğu, Balkan, Doğu Akdeniz ve Kafkasya coğrafyasıdır.

Atatürk nasıl bu jeopolitiği , içindeki toplumsal karekteri görmüş ve ona göre Anadolu ve Trakya’da Türk ihtilalini yapmış ise, bugünde Atatürk’ün yolunda gidenler aynı ihtilali güncelliyerek ve bu coğrafyada var olmak için bugünde millet ve devlet içindeki milli güçler birleşerek, bu ihtilali beraber yapmak zorundadır. Bu gelişme bugünlerde hızla ve mutlaka iç politikada yaratılmalıdır.

Emperyalizm’de böyle bir olasılığı hesap etmiş ve devlet içindeki milli güçlerin yarattığı gelişmeyi görmüştür. En çok çekindiğide bu gelişmedir.

Biden’in ABD’nin başına geçmesiyle birlikte ABD şu anda RTE üzerinden bunun için Türkiye’ye karşı atağa kalkmıştır.

Örneğin, ABD, bu hafta ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokrat 54 Senatör’ün ortak olarak ( çoğunluk) Beyaz Saraya gönderdiği mektupla şimdide kendilerinin BOP operasyonu için iktidara kayyum olarak atadıkları RTE’nin kullanım tarihinin geçtiğini ilan etmiştir. Gönderilen mektupta açıkça RTE üzerinden kendileri açısından ve menfaatlerine uygun olarak Türkiye’ye yapılması gerekli dayatmaları sıralamışlardır. Bunu ABD devleti bir psikolojik ve siyasi bir mesaj olarak dünya kamuoyuylada paylaşmıştır.

Bunuda ABD, ilk olarak ABD’de 1 Martta Erdoğan’ın yurtdışı hesaplarınında delil olarak gösterileceği, Zarraf’ın da içinde tanık olduğu Halk Banka’sı davasını yeniden başlatarak yapacağınıda göstermektedir. ABD kılıcını kınından çıkartmıştır.

Bu davada, RTE’nin miktarı tam olarak bilinmeyen yurt dışı hesapları, mal varlıkları, çeşitli illegal güçlerle ekonomik faliyetleride dahil olmak üzere, bu dava sürecinde belgelerle ortaya çıkarılacağı belirtilmekte ve tartışılmaktadır.

Dikkat edildiğinde RTE’nin son günlerde yaptığı manevralara ve Biden’e ettiği tebriklerede bakılırsa, bu durumu kendisininde açıkça gördüğü ve başına neler gelebileceklerinide tahmin ettiği aşikardır..
Biden iktidarına bu yüzden ılımlı mesajlar göndermektedir.
Bana dokunmayın demektedir. Bu bir tesadüf değildir.

Dünya kamuoyunda bilinen bu Halk Banka’sı davası esasında Hukuki olduğu kadar RTE üzerinden Türkiye’ye ( iç milli güçlere) karşı bir ABD manevrasıdır.

Bu dava, ABD tarafından RTE’yi tehdit etmekle kalmayıp , RTE’ye çeşitli açıklarından dolayı şantaj uygulayıp, RTE vasıtasıyla TC’ni esir alma, boyun eğdirmek için yapılan bir BOP operasyonudur.

Bunu gören RTE Doğu Akdeniz’de sondaj ve arama çalışmaları ile ilgili gönderilen gemileri limana çekmiştir.
Yunanistan’la ilişkilerde de istişare adı altında alttan alma girişimlerine başlamıştır.
Bu yüzden Ege’de ki Türkiye’ye ait olan adaların Yunanistan tarafından işgaline ses çıkartmamıştır.

Durum gerçekten ve açıkça Türkiye açısından çok vahimdir.

Eğer Türk Milleti, bu duruma karşı devlet içinde hala var olan milli güçlerle birlikte topyekün harekete geçip, bir Milli ve Demokratik Halk Hareketi ile RTE ve Bahçeli’yi deliğe yakın bir zaman içinde süpürmez ise, Türkiye o zaman ABD’nin yeni veya farklı görünümlü bir RTE’si ile, yani yeni bir genel kayyumuyla ve yeniden yola devam etmesiyle karşı karşıya bırakılacaktır. Bu olursa Türkiye tam anlamda ya manda olacaktır veya gerçekten parçalanacaktır.

Bugünlerde RTE ve Bahçeli tarafından önerilen ve gündeme düşürülen Yeni Anayasa tartışmaları ve 1921 savaş dönemi geçici Anayasa’sının tekrar referans olarak ele alınması önerileride, milleti önceden alıştırarak ve manipüle ederek yıkıma razı etme operasyonudur. Bugünlerde RTE ve Bahçeli tarafından bunun tartışılması ve ortaya atılmasıda bu anlamda tesadüf değildir.
Bu sözde yeni Anayasa yapma önerisi ve tartışmalarıda bugünlerde ABD’nin bölgeye yönelik yeni aktif yıkım planları ( BOP) çerçevesinde ve Türkiye’yi iktidar üzerinden baskı altına alma ve esir alma stratejisi ve taktikleri ile birlikte ele alınmalıdır.

Çünkü bakıldığında 1921 geçici savaş dönemi Anayasası’n da kurulacak olan Cumhuriyet rejimini belirleyen, çağdaş laiklik, sosyal hukuk devleti kavramları da tam oluşmamıştı.

Türkiye’nin Anayasa’sı da nihai olarak, kurucu Meclis tarafından 1924’de ve 1937’ de alınan kurucu Meclis kararları ile oluşmuştur.

TC Anayasa’sı bu şekilde tamamlanmış, nihai çerçeve ve içeriğini bu şekilde belirlenmiştir ve TBMM tarafındanda böyle onaylanmıştır.
Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin varandaşlarıncada bu Anayasa kabul görerek meşrulaştırılmıştır.

Bunun için bugün, Yeni Anayasa tartışması ve burada 1921 Anayasasını referans alma taktiği, TC’nin varlığına kibrit suyu dökmekle eşdeğerdedir.

Yani ABD’ye hoş görünmek ve kendilerini kurtarmak için, bu Anayasa tartışmasını iki yandaşın ( RTE ve Bahçeli) birlikte gündeme getirmesi, ABD’nin Türkiye’yi içerden çürütme, özerklik tartışmaları ile yıpratma, teslim alma ve yıkma projesine evet dediklerinin, bu anlamda da aleti olduklarının ve bir bakımada ABD projesine monte olduklarının hala devam ettiğininde göstergesidir.

Çünkü bu sözde yeni Anayasa tartışması, çeşitli nedenlerle aksayan BOP’un bölgede ABD planları çerçevesinde gerçekleşmesi ve ‘meşruluk’ kazanması için mutlaka olması gereken bir şarttır.

RTE ve Bahçeli şu anda tüm bu nedenlerle ABD ve içerdeki milli güçler arasında sıkışmış kalmış ve kendi dertlerine düşmüşlerdir.
Onlar için sadece var olmak önemlidir.
Bunun sonucunuda, ABD ve Türkiye’de ki milli güçlerin satranç tahtasında ki güreşi belirleyecektir.

Ama Türk Milleti, devlet içindeki milli güçler ile birlikte bir Milli ve Demokratik Halk Hareketi yaratarak, gücünüde mevcut Anayasa’dan alarak, RTE ve Bahçeli’yi kısa bir dönem içinde deliğe süpürürse, TC işte o zaman bağımsız bir devlet olarak ilelebet yaşayabilecek, çağdaşlık ve çağdaşlık ötesi bir azimle devlet ve millet olarak yoluna devam edebilecektir. Üstünden bu verimsiz kamburu atabilecektir.

O zaman işte Türkiye tekrar 1923’de ki gibi ve aynı ideallerle hareket edebilecek ve bugünde modern , Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk devleti olabilecektir.
Kalkınacaktır.
Dünya’ya namzet olacaktır.
Buna Türkiye’nin tarihinden gelen potansiyeli vardır.

Ama Tür milleti ve devlet içindeki hala var olan milli güçler bunları yapmaz ise korkulabilecek olasılıklar gerçekleşebilir ve Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye’de ki Türk milleti
tarihe karışabilir…..

Unutmayalım ve bize bir şey olmazda demeyelim:

TC’nin bulunduğu coğrafya, kavimler, hanlıklar, imparatorluklar, beylikler ve devletler mezarlığıdır.

Hiç bir devlet geçmişte yok olmak için kurulmamıştı. Hiç bir millette yok olacaklarını bilmiyordu. Akıllarından bile geçirmiyordu.

Ama unutmayalımki uyuduğun zaman yıkılıyorsun.

Kimse kimseye acımıyor.

Bu uyanık olmayan, kendini güçlendirmeyen ve başkalarının boyunduruğuna giren devletler ve milletlerin bir gerçeğidir. Çok acı ve acıklı bir sonudur.

Bunu Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın tarihine bakıldığı zaman ve tarihi arşivlerdende: nedenleriyle, nasıl olduğu ve sonuçlarıyla berrak olarak görebilirsiniz.

Bu konuda son söz olarak şunu söyleyebiliriz: işte bu kadar açık verilerden sonra ve göstere göstere yapılan TC devletindeki bu açık yıkımı millet ya bundan sonrada seyredecektir yada devletini yeniden 1923’deki gibi aynı ideallerle güncel şartlara göre inşa edecektir demek abartılı bir saptama olmayacaktır.

Bir başka deyişle, bu konuda Türk milletine ve devlet içindeki milli güçlere verilecek cevap ve sorulacak soru ise çok açıktır: Ya Devlet ve millet olarak bu vahşi yıkım ve yok olma kabul edilecektir veya da iktidardaki RTE ve Bahçeli ve ekipleri Türk siyaset sahnesinden indirilerek, milletçe modern: devrimci, halkçı, ulusalcı, çevreci, devletçi, cumhuriyetçi, laik ve sosyal hukuk devleti yeniden inşa edilecektir.

Bu konuda seçim, bundan sonra milletin ve devlet içindeki milli güçlerindir!

Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı

ABD’li senatörlerden Erdoğan davetine tepki

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir