MİLLİ MÜCADELE ALEYHTARI BİR SİYASİ PORTRE: İSKİLİPLİ MEHMET ATIF

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın aleyhinde olan din adamları deyince ilk akla gelen “Teali İslam Cemiyeti”dir. Yani İslam’ı Yüceltme Derneği! Çünkü Türkiye’de “Milli Mücadele ve Cumhuriyet Düşmanı” olarak nitelendirilen ne kadar din adamı varsa, hemen hemen bu derneğin ya kurucusudurlar, ya üyesidirler, ya da bu dernekle bir şekilde irtibatları bulunmaktadır. Eski Şeyhülislamlardan Mustafa Sabri’den, İskilipli Atıf Hoca’ya ve Said-i Kürdî (sevenlerince Said-Nursî)’ye varıncaya kadar hemen bütün Cumhuriyet ve devrim karşıtları bu dernek çatısı altında toplanmışlardır.(1)

Önce “Cemiyet-i Müderrisîn” adıyla meslekî bir cemiyet olarak kurulan, daha sonra “Teâli İslam Cemiyeti” adını alan fikrî, siyasî ve içtimaî bir dernekti. 15 Şubat 1335’te (1919) kurulmuştur. Kurucuları Fâtih Dersiâmlarından(2) Abdülfettah, Geyveli İbrâhim Hakkı, İskilipli Mehmed Âtıf ve Bayezid Dersiâmlarından Ermenekli Mustafa Saffet efendilerdir. Cemiyetin idare heyeti Fâtih Dersiâmlarından Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında Mehmed Âtıf Efendi (ikinci başkan), Ermenekli Mustafa Saffet (umumi kâtip), Eşref Efendizâde Şevketî, Said Kürdi (Nursi), Düzceli Zâhid, Seydişehirli Hasan Fehmi, Manisalı Mustafa, Âsitâneli Hâfız Abdullah ve Sinoplu Mehmed Emin’den meydana gelmekteydi… Mustafa Sabri Efendi’nin şeyhülislâmlığa tayini üzerine başkanlığına İskilipli Âtıf Efendi getirilmiştir.(3)

Yukarıda belirtildiği üzere, derneğin amacı her ne kadar masumane ise de bu derneğin, düpedüz siyaset yaptığı, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na paralel bir siyaset izleyerek bu partiye destek olduğu ve Anadolu Hareketi’ne karşı cephe açtığı bilinmektedir. Derneğin çalışmaları, “Vatan Haini” oldukları gerekçesiyle yurtdışına sürülen 150 kişinin içinde de yer alan Refi Cevat Ulunay’ın sahibi ve başyazarı olduğu “Alemdar” gibi Milli Mücadele aleyhtarı gazeteler tarafından da desteklenmekte, dernek üyelerince yazılan makale ve dernek adına hazırlanan bildiriler, bilhassa, Yunan Ordusu’nun, itilaf devletleri adına İzmir’i işgale başladığını telgrafla İzmir valisine bildiren İngiliz Amirali Kaltorp’a “Soylu Amiral Kaltorp Hazretleri” diyebilen(4) Alemdar gazetesinde yayınlanıyordu.(5)

İskilipli Atıf Hoca gibi bazı üyelerinin Milli Mücadele aleyhtarı Alemdar gazetesinde yazılar yazmasından başka bu derneğin Milli Mücadele aleyhindeki en önemli faaliyeti Dernek adına olmak üzere, bir bildiri (bazı yazarlara göre birden çok bildiri)(6) yayınlayarak bu bildirileri gazetelerde yayınlaması ve hatta Yunan uçaklarıyla cephede savaşan askerlerin ve cephe gerisindeki halkın üzerine attırmasıdır.

2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ve MHP’nin ortak adayı olan ve daha sonra MHP’den milletvekili seçilen Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu gibi bazı yazarlar, bu bildirinin, İstanbul hükümetinin baskıları sonucu meşihat makamınca (başında Mustafa Sabri’nin bulunduğu Şeyhülislamlık makamı) hazırlanıp Teâli İslâm Cemiyeti adına dağıtılarak cemiyeti töhmet altında bıraktığını savunmaktadırlar.(7) Bazı araştırmacılar ise, bu savunmanın, tamamıyla adı geçen dernek üyelerinden Tahir’ül Mevlevi’nin iddialarına isnat ettiğini belirtmektedirler.(8)

Mustafa Sabri’nin Şeyhülislam olmasıyla dernek başkanlığını devralan İskilipli Atıf Hoca’nın(9) 12 Temmuz 1924 tarihinde(10), yani Mustafa Kemal Paşa’nın Şapka inkılabını ilan ettiği tarihten (25 Ağustos 1925) sadece bir sene önce “Frenk Mukallitliği ve Şapka”(11) ismiyle bir kitap yayınlaması ve kitabında şapkaya ve bu çerçevede batıyı örnek alarak gerçekleştirilen yeniliklere esaslı tenkitlerde bulunması da hocanın ve yönetimindeki derneğin ne kadar zararlı bir dernek olduğunu ortaya koymaktadır.

Oysa Dr. Ernest Jackh’ın da dediği gibi, Mustafa Kemal’in maksadı batıyı taklit etmek değil, Türk Milleti’ni evrensel değerlerle bütünleştirmekti.(12)

Adı geçen derneğin Ulusal Kurutuluş Savaşı’na vermiş olduğu zarar, sadece bunlarla da sınırlı değildir. Dernek gerek İstanbul’daki merkezinde, gerekse Anadolu’nun birçok yerinde açmış olduğu şubelerinde(13) din adamı kisvesinde üstlenen gerici ve hainler vasıtasıyla, başta Balıkesir yöresinde çıkan Anzavur İsyanı olmak üzere, çıkarılan irili ufaklı birçok isyana da destek vermiştir. Yazar Hayri Yıldırım, asli kaynaklardan istifade ile derneğin bu türlü faaliyetlerini ayrıntılı olarak anlatıyor kitabında.(14) İsmet İnönü, bu derneğin adını zikretmeksizin, bu tür çalışmalar hakkında şöyle der anılarında:

“Biz en ümitsiz günlerde, en güç şartlar içinde memleketi düşman istilasından kurtarmaya çalışırken, onlar aralarında Yunan subaylarının da bulunduğu toplantılara, kokteyllere gidiyor ve eğleniyorlardı. Üstelik bizi dinsizlikle itham ediyor, biz düşmanla muharebe ederken, ayrıca İstanbul hükümetinin ordusu ile uğraşmak zorunda kalıyorduk. Bütün bu şartlar altında memleketin artık saltanatla idare edilemeyeceğini, kurtuluştan sonra tekrar memleketin kaderinin onların eline teslim edilemeyeceğini iyice anlamıştık…”(15)

İşte son yıllarda, ölüm yıl dönümü olan her 4 Şubat’ta, İskilip’teki kabrinin başında devlet erkanı olarak resmi törenlerle anılan ve abuk subuk laflar edilen İskilipli Mehmet Atıf, böyle bir kişiliktir. Yani o, sanıldığı gibi masum bir din adamı değil, Milli Mücadele Aleyhtarı bir politikacı, bir akademisyen ve aynı zamanda bir köşe yazarıdır.

İskilipli Mehmet Atıf’ın başında bulunan “Teâli İslam Cemiyeti”nin, başta Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa ve Bekir Sami Bey olmak üzere(16); Milli Mücadelenin lider kadrosunu hain, dinsiz, eşkıya, soysuz, zorba gibi ne kadar ağır hakaret varsa onlarla nitelendiren, cephede savaşan askerleri isyana çağıran, halkı da Milli Mücadele aleyhine kışkırtan bildirilerle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK ile mücadelesine karşı çıkan ve devleti suçlayıcı ifadeler içeren sözde Aydınlar Bildirisi anlam ve maksat olarak birbirine ne kadar benziyor değil mi?

Üstelik her iki bildiriyi hazırlayıp altına imza atanlar da aynı; sözüm ona aydın ve Üniversite hocaları…

08.02.2021

______________

1-Hayri Yıldırım, İskilipli Atıf Hoca Neden Haindir, Togan Yayınları, 1. Baskı, İstanbul,2014, s. 81, 82.

2- Dersiam: Camilerde de dersler veren üst düzey müderris, yani profesör.

3- DİA İslam Ansiklopedisi, c,40, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara, 2011, s. 207; Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, c,II, TTK Yayınları, Ankara,1994, s.292.

4- Hulki Cevizoğlu, age, s.43.

5- Bkz. Tarık Zafer Tunaya’dan naklen Mustafa Çalışkan, agt, s. 98.

6- Hayri Yıldırım, age, s.103, 109-125.

Ekmelettin İhsanoğlu şöyle diyor bu konuda: İstanbul hükümetinin baskıları sonucu meşihat makamınca hazırlanıp Teâlî-i İslâm Cemiyeti adına Kuvâ-yi Milliye aleyhinde dağıtılan bir beyannâme cemiyeti töhmet altında bıraktı(beyannâmenin metni için bk. Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, II, 387-392). Böyle bir beyannâmenin hazırlandığını öğrenen Tâhirülmevlevî, Mehmed Âtıf Efendi ve diğer bazı üyeler buna tepki gösterdiler. Yapılan müzakerede meşihat mektupçusu ve Mustafa Sabri Efendi’nin damadı Bergamalı Zeki Efendi cemiyetin beyannâmeyi kabul etmesini, aksine hareketin vatana hıyanet sayılacağını belirtti, ancak red taraftarlarının daha güçlü olduğunu görünce kabul edilse de edilmese de hükümetin bu beyannâmeyi Anadolu’ya göndereceğini söyledi. Bu yoğun baskı altında yapılan oylamada kabul ve red oylarının eşit geldiği görülünce o sırada başkan olan Mehmed Âtıf Efendi’nin olumsuz oy vermesiyle beyannâme usulen reddedildi (Tâhirülmevlevî, Matbuat Alemindeki Hayatım ve İstiklal Mahkemeleri (haz. Sadık Albayrak), İstanbul 1990, s. s. 69-71); buna rağmen mühürsüz ve imzasız olarak Yunan uçaklarından Anadolu üzerine atıldı. Daha sonra İstiklâl Mahkemesi’nde dava konusu olan bu olay Mehmed Âtıf Efendi’nin aleyhinde kullanılmıştır. Oysa beyannâme muhaliflerinin başında yer alan Tâhirülmevlevî’nin yazdığına göre Mehmed Âtıf Efendi, beyannâmenin dağıtılmasını engellemek için kendisiyle birlikte meşihat makamına çıkmış, Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi hükümetin beyannâmenin dağıtılmasında ısrarlı olduğunu belirtmişti. Buna karşılık Tâhirülmevlevî bunu kesinlikle imzalamayacağını söylemiş, Âtıf Efendi de onu teyit etmişti (Matbuat Alemindeki Hayatım, s. 67-70). Bu bilgilere rağmen söz konusu beyannâmeyi Teâlî-i İslâm Cemiyeti adına Mehmed Âtıf Efendi’nin hazırlattığı ve Türk köylerine attırdığı yolundaki iddialar devam etmiştir (meselâ bk. Aybars, s. 416; Gurulkan, s. 74-75).

7- Bkz. DİA İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara, 2011, c,40, s.207.

8- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, TTK Yayını, Ankara, 1995, c, III, s. 191.

9- DİA İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara, 2011, c,40, s.207

10- Hayri yıldırım, age, s. 66.

11- Frenk Mukallitliği: Batı Taklitçiliği.

12- Dr. Ernest Jackh, Yükselen Hilâl, Çev. Perihan Kuturman, Temel Yayınları, İstanbul, 1999, s. 224.

13- Hayri Yıldırım, age, s.93.

14- Hayri Yıldırım, age, s.94 ve devamı.

15- İsmet İnönü, age, s. 442. İnönü’nün bahsini ettiği İstanbul Hükümeti’nin Ordusu’ndan maksat herhalde, Anzavur Ahmet’in etrafında toplanan başıbozuklar ile Süleyman Şefik Paşa komutasında Kuvayı Milliye üzerine yürüyen ve Ali Fuat Paşa güçlerince Geyve Boğazı’nda durdurulan Kuvayı İnzibatiye birlikleri olmalıdır.

16-Teâli İslam Cemiyeti’nin 26 Eylül 1919 tarihinde İkdam Gazetesi’nde yayınlanan ve izleyen günlerde Yunan Uçaklarıyla Eskişehir cephesinde savaşan Türk Askerlerinin ve cephe gerisindeki halkın üzerine de atılan “BEYANNAME” başlıklı birinci bildirisinde Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa ve Bekir Sami Bey ismen zikredilmektedir.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir