Bu satırların yazarı, hemen hepimiz gibi, göreneklerimizin, topraklarımızın manevi mirasının çocuklarından biri olarak yetişmiştir… Bir Atatürk hayranıdır, ama Atatürk papağanı hiç olmamıştır. Laiklik sözcüğünün özüne bağlıdır. Ancak bu sözcüğün şu kadar zamandır hala daha Türkçeleştirilmemiş olmasını çok yadırgar, hatta ayıplar… Bu konudaki düşünceleri şurada özlü olarak sunulmaktadır: egitisim.gen.tr/tr/index.php/arsiv/sayi-31-40/sayi-31-temmuz-2011/769-laiklik-sozcugu-uzerine …
Bu satırların yazarı şu hususun ayrıca bilincindedir: Çanakkale Savaşları’ndan, giderek Kurtuluş Savaşımız’dan, “Allah Allah” nidalarını, giderek “İNANÇ ÜSTÜNLÜĞÜMÜZÜ” çıkartırsanız, geriye pek bir şey kalmaz…
Bu ne kadar böyleyse, o savaşların, Gazi’nin ve silah arkadaşlarının üstün dehalarını, tarih bilinçlerini, vatanseverliklerini, cesaretlerini, kahramanlıklarını, hiç utanmadan es geçerek, üstüne üstlük yüce anlamı dahi bilinmeden, bir tek SALAT-I TEFRİCİYE duası okumak suretiyle kazanıldığını ileriye sürebilen süzme softaları, bir o kadar, kınar.
Sabah namazından sonra, Beyazıt Camii’nden kendin bilmez bir hırsla çıktıktan sonra, aşağıya Mahmut Paşa Sobacılar Çarşısı’na inip, bir soba borusuna binerek, “deh” deyiverince, Apollo vari Ay’a uçuvereceğine inanmaya dalmaktan çıkamamak, ne kadar illetli ise; Astronot olarak, her türlü hazırlığını ifa ettikten sonra füze rampasına doğru yola revan olmadan, insanın içini, inanç üstünlüğüyle doldurması, dua ile misyonuna kilitlenmesi, tam tersine bir o kadar, bu toprakların ulviyetine yaraşır bir davranıştır.
“LAİKLİK”, sözcüğü tek başına bırakılır, nesilden nesile bir tek öylece, aktarılmak istenirse, Cumhuriyet’i kuranların neyi kast ettikleri anlaşılmaz oluyor ve ortalık bağnazlığa, giderek hurafeye kalıyor.
“LAİKLİK”, en önce “AKLİLİK” demektir. Bir defa YÖNETİMDE AKLİLİKTİR, ki, bu düstur TBMM’nin alnında yazan, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir!”, sözünde sübut bulur.
“AKLİLİK” demek, “nakilden önce AKIL” demektir. Bu yalnız, yönetimde böyle değildir… Cumhuriyet’i kuranlar, “nakilden önce aklı”,İNANÇTA da, kurumsallaştırmak istemişlerdir… DİYANET İŞLER BAŞKANLIĞI tam da bu çerçevede, bir CUMHURİYET KURUMU’dur. İnançta, şimdi olanın tersine NAKİL KARŞISINDA, AKIL BAYRAĞINI dalgalandırmak için, var edilmiştir.
Laiklik ve Cumhuriyet aydınlanması katiyen ayrı ayrı düşünülemez… Laiklik o anlamda, yönetimde akıl olduğu kadar, inançta akıldır, AYDINLANMADIR…
Akıl yanında, nakil hiç yok değildir. Olacaktır. Ancak Cumhuriyet laikliği, bir de ne olduğu çok şaibeli, “NAKİL de NAKİL” diye tutturup, aklı iptal etmeye yeltenenlerin karşısına, dikilmektedir.
Tıpkı işte, yönetimde aklı iptal edip, “HALİFE-İ RUY-İ ZEMİNİN” buyruğu diyerek, giderek “NAKLİ” sorgusuz sualsiz, egemen kılmak isteyenlerin karşısına, TBMM ile ve O’nun alnında yazılı kuruluş düsturuyla çıktığı gibi…
Cumhuriyet bunu yapmasa, bir vakitler sarayın kulu olan insanımız, geleceğini, düşünecek, övünecek, çalışacak, güvenecek, tasarlayacak, kuracak, vatandaş olamaz. Tavırsız, MİSKİN bir TÂBİYETÇİ olur…
Cumhuriyet; DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’na vücut vermese, inananlar, akıldan mahrum kalırlar; vicdanlarını, kerameti kendinden menkul olanların, NAKİL tasallutundan çıkartamazlar; Yaradan yerine – hâşâ – olmadık eşhasa, KULLUK etmeye icbar olurlar…
Laiklik bu bağlamda, İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ demektir, Cumhuriyetimiz’in kuruluş felsefesinde… İnanç özgürlüğü demek, İNANÇ BARIŞI demektir… “KAHROLSUN MEZHEP SAVAŞLARI!”, demektir… “İrak, Iran’a karşı Saddamlaştırlamaz!” demektir… “Türkiye hele, İran’a karşı, yer yerinden oynasa, gök ortasından yırtılsa dahi, asla Saddamlaştırlamaz!”, demektir…
Budur Cumhuriyet’in Laikliği.
LAİKLİK, bugün Türkiyemiz’de ve bölgemizde, yapılmak istenenin tersine, mezhep savaşlarını körükleyenlere, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının yağdırdığı LANETTİR
Bu bağlamda, CUMHURİYET LAİKLİĞİ; inanca dönük, renksiz, ruhsuz, mesafeli teneke vari sönük, bir duruş değildir; tersine “İNANÇLI bir TAVIRDIR”… BOP’a (Büyük Orta Doğu Projesi’ne), YENİ OSMANLICILIĞA, ILIMLI-ILIK İSLAM’a cepheden diklenecek; hakkaniyetsizliğe, adaletsizliğe, zulme, EMPERYALİZME karşı, bu toprakların destanı demek olan İNANÇLI BAŞKALDIRININ yanında kararla durularak, verilecek mücadelenin, adıdır…
Bu toprakların inancı ve Cumhuriyet laikliği etle kemik gibi birbirlerinden ayrılamazlar…
CHP YÖNETİMİ, tam da bunları söyleyecek yerde, Seccadesi’ni kapıp, AYASOFYA’nın, CUMHURİYET’E RAĞMEN, müzeden çıkartılıp camiye dönüştürüldüğü törende, Minber’den GAZİ’YE yağdırılan LANETLERE kulak tıkayıp, SAF TUTUYOR… (Şu sıralarda yeni parti kurmakla meşgul Muharrem İNCE’nin ideolojik olarak KILIÇDAROĞLU’dan hiçbir farkı yoktur. O da Kemalizm’in LAİKLİK ilkesini savunmamaktadır. Diyanet İşleri Başkanının imamlık yaptığı o şov namazına katılmış ve ATATÜRK’E LANET OKUNUNURKEN SUSMUŞTUR. Çekilen resimlerini de, popüleritesini arttırmak için Sosyal medyada paylaşmıştır. Tuncay Erciyes)
NE FARKIN KALDI şimdi SENİN, Büyük Orta Doğu Projesi’ne, Yeni Osmanlıcılığa, ILIMLI-ILIK İSLAM’a râm olmuş İKTİDARDAN, o zaman, Canım Kardeşim?
Istanbul’un İkinci Fatih’i Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, sözüm, her şey bir tarafa, daha iyi anlaşılsın diye, geçiyorum… FATİH SULTAN MEHMET Han, görse sizleri, bu halde, bir düşünün allaşkına, ne yapardı!.. ILIMLI-ILIK İSLAM’a (tövbe estağfurullah) şükür namazı mı kılardı, o görkemli mabette? Yoksa topunuzu, “KUBBEALTI ZILGITINA” mı, çekerdi?
Yoktur aslında birbirimizden farkımız, ama biz OSMANLI BANKASIYIZ … Yani SİZ …
*
Hayret bir şey valla…
Asla seyirci kalmayacağız!
Prof. Dr. Tolga Yarman
CHP Kurultay Onur Üyesi
Bir yanıt yazın