Yeni bir “Anayasa” yapmak için AKP kolları sıvadı… Günümüzde geçerli olan anayasayı da yine geçmiş yıllarda onlar yapmıştı.
“Neymiş, efendim, daha çağdaş, daha demokratik bir anayasa” çıkaracaklarmış…
Halktan homurtular, eleştiriler yükseldikçe, ortalık karıştıkça onlar da yasa yapıyorlar durmadan. Ama bilmiyorlar ki uygar ülkelerde önemli olan yasa yapmak değil, yasaya saygı göstermektir…
Onu uygulamaktır.
Tüm yargı ve İktidar, milletten aldığı yetkiyle, yasaları, milletin isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir yöntemle uygulamak zorundadır…
Yasaların temelinde hak, hukuk, adalet vardır; halkın istekleri, ihtiyacı vardır…
Uygulanmayan hukuk, dünyanın en iyi hukuku da olsa, dünyanın en gelişmiş yargısı da olsa bir şey ifade etmez.
Anlamsızdır, değersizdir…
Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği ikinci “Hak ihlali kararı, Resmi Gazete”de yayımlandı.
Ama İLK DERECE MAHKEMESİ, yargılanmanın yinelenmesine yer olmadığına ve ayrıca mahkûmiyet hükmünün aynen infazına karar verdi.
Deneyimli hukukçu Turgut Kazan diyor ki: “Anayasa Mahkemesinin (AYM’nin) Berberoğlu kararı, yeni Anayasa tartışmasının ne kadar temelsiz olduğunu apaçık ortaya koyuyor. Yaşadığımız Anayasa sorunu değil, Anayasa’yı takmama sorunudur…”
Böylece alt mahkeme, yüksek mahkemenin kararlarına uymamış oldu. Bir ülkede yargının hükümlerine uyulmuyorsa, o ülkede hakkın, hukukun, anayasanın da yeri olamaz.
Ve kıdemli hukukçu Turgut Kazan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yani Hâkimler ve Savcılar Kurulu, eğer zerre kadar Anayasa’ya bağlılık duyuyorsa derhal soruşturma izni vermesi gerekir. Derhal o iki mahkeme için yani soruşturmaya başlanması gerekir ve derhal “Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyorum diyen mahkemenin başkan ve üyelerinin disiplin yönünden önce cezalandırılması, sonra da haklarında ceza davası açılması gerekir.”
“BU MAHKEMELER SUÇ İŞLEMİŞTİR.” Turgut Kazan
Ülke yüzeyindeki yargı ve yürütme tek adama, tek yönetime, tek siyasete, tek partiye bağlanırsa olacağı bu işte…
O zaman mahkemeler adaletli, adil, tarafsız karar verebilirler mi? Verseler bile uygulanmadıktan sonra o karar geçerli sayılır mı?
Bugün bizim ülkemizdeki “manzara-i umumiye” (Genel görüntü) budur.
Öğrencilerimiz Anayasal haklarını kullanmak istiyorlar, ama kullanamıyorlar. Onlar da baskı ve zulüm altındadırlar. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmektedir.
Anayasa’nın 34. Maddesi der ki:
“Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Öğrencilerimiz, öğretim görevlilerimiz çok şey mi istiyorlar? Üniversiteye kayyum atanmasın, rektörümüzü biz seçelim” diyorlar. Hepsi bu…
Ama buna izin verilmiyor. Yerlerde sürükleniyorlar. Dövülüyorlar. Hırpalanıyorlar…
Bu muameleyi ülkesinin en seçkin, en zeki, en başarılı öğrencisine uygun gören bir iktidar çağdaş, demokratik bir anayasa yapabilir mi?
Bugünkü ortamda insanımız her açıdan, her alanda büyük bir ekonomi, eğitim, tarım, ticaret krizine girmiştir. Hacizler, iflaslar birbirini izlemektedir.
Perişandır… Dert bataklığında çırpınmaktadır…
Çiftçimizin kamu bankalarına borcu vardır. Ödeyemediği için her geçen yıl üzerine faiz gelmekte, borç daha da büyümektedir.
Çünkü iktidar köylüye desteğini çekmiş, varını yoğunu yollara, köprülere, inşaatlara, betona, demire harcamaktadır.
Üretim durmuştur. İşsizlik giderek büyümektedir.
Bu nedenle vatandaşlarımız bir anayasal değişiklik değil, zor yaşam koşullarının düzeltilmesini beklemektedir.
Ama iktidarın yine başı sıkışmıştır. AKP zora girmiştir ve anayasa yapma vakti gelmiştir!!! O bu girişimle iki hedefe varmayı amaçlamaktadır:
Birincisi demokratik, çağdaş bir anayasanın önünü açmaktan çok, Cumhurbaşkanının önünü açmak ve onun yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimine girmesini sağlamaktır…
Bugünkü koşullarda yüzde 50+1 bir formülünün geçerliliği kalmamıştır artık. AKP, çok oy yitirmiştir. Yüzde 50+1 oranına ulaşamamaktadır. Bu başkalaşıma göre artık yüzde 50+1 formülü ya aşağıya çekilmeli ya da yeni bir seçim sistemi bulunmalıdır…
Yoksa AKP için iktidar olma imkânı kalmamıştır… Hayaldir…
Onların ikinci amacı ise pahalılığın, işsizliğin, ekonomik – sosyal krizlerin arttığı ülkemizde başkanlık, anayasa vb. girişimlerle, konuşmalarla dikkatleri başka yönlere, başka alanlara çekmek, halkın iktidara olan tepkisini, öfkesini azaltmak, yumuşatmaktır…
Çünkü tepkiler giderek yükselmektedir…
Ama bu ayak oyunları ile bu tepkiler nereye kadar önlenebilir? Bitiş düdüğü çalmak üzeredir…
Bir yanıt yazın