Ben bu çift rakamlara takılıp kaldım nedense.Kendimce o rakamların uğur ve güzellikler getirdiğine inandım.
1966 yılında babam köye göndermeye çalıştıysa da ve ısrar edip Öğretmen okuluna girdim.
1977 de mutsuz bir evlilikte üçüncü çocuğu yapmak istemediğim halde kızım inatçı çıktı ve dünyaya geldi.Hayatımda verdiğim en doğru karardı.Hayatımın en mutlu yıllarını kızımın yanında yaşıyorum.
1988 yılında Özgürlüğümü ilan edip,Erdinç Çelikkol ve bir grup arkadaşla kurduğumuz Yalova Musiki Derneğinde cuma akşamları TSM çalışmaya başladık.
Daha sonra Kadıköy Halk Eğitim Korosunda yine cuma akşamları TSM çalışmalarına devam ettim.
1999 da kızımın düğünü için geldiğim ABD de 99 depreminden sonra çocuklarım geri göndermedi.
Amerika’ya geldiğimde çok yalnızlık çekmiştim.En çok da cuma günleri geldiğinde ne yapacağım ben müzikten ayrı diye içten içe fırtınalar yaşıyordum.İşte o zaman anladım ki cuma günü demek benim için müzik demekmiş meğer…
Bir cuma günü Zeynep aradı, ”Ümran abla gelip seni alayım Türk Sanat Müziği Korosuna götüreyim!”demesiyle uçarak gittim.
Babası Üsküdar Musiki Cemiyeti Kurucularından olan Nedim Katgı ile 1999 da musiki derneğinde tanıştım.22 yıldır pek çok insan geldi geçti gruptan…
Değişmeyen üç kişilik kurucu üyeler…
Nedim Katgı ülkesinde kendisine bir gelecek göremediğinden Amerika’ya geldiği ilk yıllarda fazla Türk olmadığından yabancılarla çalışmak zorunda kalmış.Bu sayede 10 dilde şarkı söylüyor ve sevdiği müziği yapıyordu.
Gönüllü bir müzik elçisi olan Nedim Katgi ATATÜRK OKULU’nda çocuklara müzik dersi veriyor ve çocukların müziğe çok erken yaşta başlaması gerektiğini vurguluyordu.Her cumartesi kar demeden fırtına demeden koşarak gidiyordu sabahın erken saatlerinde…
Her Cuma akşamı,bıkmadan usanmadan ve hiçbir karşılık beklemeden ATATÜRK KOROSU için New York a geliyor TSM çalıştırıyordı grubundaki insanlara.
Her yıl grubuyla çeşitli konserler vererek Türk Müziği’ni dünyaya tanıtmaya çalıştı.
2000 li yıllarda grup iyice büyümüştü.En yaşlı üyemizi başkan seçtik…Bir süre sonra çatlak sesler çıkmaya başladı.
Neden sadece TSM yapyoruz,niye türkü ya da başka müziklere yer vermiyoruz gibi… Önceleri bu bizi fazla rahatsız etmedi. Derken yavaş yavaş işin rengi değişmeye başladı.
Grubumuz her 10 kasım’da Konsolosluğun davetlisi olarak ATATÜRK’ün sevdiği şarkıları söylerdi anma töreninde…
Yönetim Kurulu Başkanı hocamıza hiç sorma gereği duymadan hazır değiliz diyerek konsolosluğun teklifini reddetmiş.Derse geldiğimde hocamızın renginin sinirden kıpkırmızı olduğumu gördüm.Neredeyse bayılmak üzereydi.Neler oluyor diye sorduğumda durumu anlattı hocamız.
Kan beynime fırlamıştı.”Hiç bir alt yapınız olmadan,elifi görseniz mertek sanacak kadar müzik bilgisinden yoksunken,
hangi akla hizmet ve kime danışarak kendi başınıza karar verebiliyorsunuz…ATATÜRK’ü anma programına gitmeye ve hazır olup olmadığınıza karar verecek bir hoca var başımızda” deyip son noktayı koydum ama kalp krizi geçirmek üzereydim.
Meğer böl ve yönet oyunları en küçük gruplara kadar inmiş daha o zamanlarda ama biz çok geç uyanmıştık gruba kargaların dadandığına.
Nedim Katgı”bu koşullarda ben çalışamam gidiyorum” deyince, 5 arkadaş biz de geliyoruz seninle dedik.
Herkes oradayken birden ağzımdan çıkıverdi. Arkadaşlar yeni grubumuzun adı “ATATÜRK KOROSU olsun”
deyiverdim….
Bir arkadaşımız,”fazla sivri olur, bazı gruplar gelmez konserlerimize “ der demez eksikliğimizin farkına vardım. Bir duruşumuz ,bir kişiliğimiz olmalıydı.
Biz para kazanmak ya da meşhur olmak için yapmıyorduk konserlerimizi….Nedim Katgı her zamanki dik duruşu ve kararlığıyla”Arkadaslar yeni grubumuzun adı, NEW YORK ATATÜRK KOROSU” diyerek son noktayı koydu.
Yıl 2008, İşte o gün, bugündür her meslekten ve her yaştan, seçkin insanlardan oluşan,müzik aşkını ATATÜRK aşkıyla yoğurmuş, ilkeli ve genç bir grubumuz var.Çoğu arkadaşımız eşiyle katıldığı için kocaman bir müzik ailesiyiz.
Artık daha seçiciyiz.Bu iki ilkeye bağlı olan herkesi davet ediyoruz grubumuza.Çok huzurlu, birbirimize saygı ve sevgiyle bağlı bu müzik grubuyla her cuma akşamı toplanıp şarkılar söyleyerek stresimizi atıyoruz,sohbetimizi yapıyoruz.
Nedim Katgı’nın yolculuk hikayesini kendi ağzından dinleyelim:
“Müzik hayatıma 12 yaşında davul çalarak başladım. Abim Necdet Katgı sayesinde 13 yaşımda belediye konservatuarı keman bölümüne girdim.3 sene keman çaldıktan sonra şan bölümüne geçtim.6 yıl şan bölümünde okuduktan sonra İTÜ Türk müziği devlet konservatuvarından mezun oldum.
1980-82 döneminde solfej ve harmoni bölümünde hocalık yaptıktan sonra 1983 yılında Amerika’ya geldim.
13 yaşında müzik eğitimine başladığımda orkestralarla çalıyordum (davul veya piano).
1975 yılında lise son sınıfta ses mecmuası altın ses yarışması birincisi olduktan sonra müzik camiasında tanınmaya başladım.
Ilk 45’lik plağım 1975 yılında çıktı. Bu plakta Selmi Andak’ın bestelerini okudum ve pianoyu ben çaldım.
Aynı yıllarda Otobüs Yolcuları orkestrasını kurdum ve Milliyet,Hürriyet gazeteleriyle Türkiye turlarına çıktık.
Otobüs Yolcuları ismi müzik camiasında popüler olmuştu. Ağabeyim Necdet Katgı davul ben piano keyboard ve şarkıcı diğer müzisyen konservatuar arkadaşlarım aynı zamanda devlet senfoni orkestrası ve operada sahne alan kişilerdi.
Orkestramızla o dönemin bütün şarkıcılarıyla sahne, radyo ve TV’de bir çok programlar yaptık. Artık çok popüler olmuştuk.
Sonunda 1980 yılında Hey mecmuasında halkın oyları ile yılın orkestrası seçildik. O zaman ünlü olan: Tanju Okan, Neco, Kayahan, Erol Evgin, Esin Engin, Nüket Duru, Ayla Dikmen, Müjdat Gezen, Selçuk Ural, Füsun Önal, Asu Maralman, Bilgen Bengü, Sibel Egemen, Sezen Aksu…gibi isimleriyle çalıştım.
Şan Tiyatrosunda Otobüs Yolcuları ile bir yıl süren ve yılın müzikali seçilen show’un müziklerini Atilla Özdemiroğlu yapmıştı.
“Firuze” ve “Ikinci Bahar” şarkıları piyasaya çıkmadan biz bu şarkıları Sezen Aksu ile çalıyorduk ve ben Sezen’e vokal yapıyordum.
Müzik hayatım değişik tecrübelerle Amerika’da devam etmektedir.”
Koromuz her yıl New York ve çevresindeki Yale, CUNY Hunter, Rutgers University gibi en saygın üniversitelerden davet alarak Türk Müziği konserleri verdik.
Her yıl konsolosluğun ve Türk Amerikan Derneklerinin davetlisi olarak Türk Günü kutlamalarında,Atatürkü anma günlerinde,23 Nisan ve 29 Ekim kutlamalarında konserler verdik.
En son konserimizi İnce Saz grubuyla yıllardır çok istediğimiz Carnegie Hall da verdik.
Yılların suçu neyse ona takılıp kalıyoruz işte.Bu 2020 yi hiç sevmedik.Sanki bütün olumsuzluklar bu yıla toplanmıştı.
Sonra beklenmedik bir şekilde Corona belasıyla tanıştık bütün dünya ile birlikte.Evlere kapandık.Okullar ve bir çok iş yeri gibi biz de musiki derslerimizi online yapmaya başladık.Çok uzun devam etti.Neredeyse bir yıl oldu ama daha yıllarca süreceği söyleniyor…
Bu kapanmalar hepimizin hayatını olumsuz yönde etkiledi.
Hocamız birden hastalanıp hastaneye yattı.Bir yıla yakın ara sıra çıkıyor sonra tekrar yatıyordu.Hocaya Corona bulaştırırız diye ziyaretine gidemiyorduk.Birtek Hakan ziyaret ediyor hepimize bilgi veriyordu.
Sık sık görüntülü konuşup ona moral vermeye çalışıyorduk.O da bize iyi olduğunu midesindeki ağrının nedenini araştırıyorlar diyordu.
Her sabah ona çiçekler böcekler gönderip online günaydın diyordum. Arada yine online her gün başka çeşit bir kahve fincanı resmi bulup takılıyordum”hocam sabah kahvenizi getirdim”diye.O her zamanki nezaketi ile “Teşekkür ederim Ümran Hanım” diyordu.Bazı arkadaşlarımız kısa şarkılar söyleyip sesli mesajlar gönderiyordu.
2021 oldu.Hakan ve ülkü,diğer bazı arkadaşların araştırmaları sonucunda başka bir hastaneye geçirmeye karar verildi ailesinin de onayı alınarak.Bazı genç arkadaşlar ziyaret edebildiler.
Birgün Hakan hayatımıza aniden düşen bir bomba gibi kara haberi verdi.”Arkadaşlar hocanın 3-5 günü kalmış,doktorlar her an komaya girebilir diyorlar,isterseniz toplanıp gidip ona bir moral günü yapalım” dedi.
23 ocak pazar günü 40-50 kişi Atatürk Korosu üyeleri ve Atatürk İlkokulu öğretmenleri toplanıp gittik.Kimi kalpli balonlar almıştı,kimi “seni çok seviyoruz hocam” yazan pankartlar hazırlamıştı.
Çok ağır bir Zona geçirmekte olduğum halde ısrarla gittim ziyaretine.Hemşire sandalyeye oturttup cama çıkardı ama çok soğuk olduğundan camı açmadı.Zaten içeri kızını bile almadılar ziyaret yasakmış.
Biz erken gittiğimiz için hocayı görüp konuşabildik.Sonra yoruldu diye hemşire yatağına yatırdı.Hocanın eline telefonunu görüntülü açıp verdi.
Hepimiz önce tek tek resmi geçit gibi önünden geçerken konuştuk,onu çok sevdiğimizi söyledik. o da teşekkür edip bizi sevdiğini söyledi.Sonra onun sevdiği şarkıları söyledik.Hatta en son ayrılan grup darbuka ve ud eşliğinde şarkılar söyleyip ayrıldık.
Salı günü hocamızı kaybettiğimizi öğrendik.Perşembe akşamı onu hep beraber ebedi istirahatgahına götürüp yerleştirdik dualar eşliğinde. Çiçeklerle süsledik.Ayrılırken yine sevdiği şarkıları söyledik.
Camilerde online mevlüdler okundu,anma törenleri düzenlendi anılarımızı paylaştığımız.
Seni hiç unutmayacağız Sevgili Nedim Katgı hocamız.Yaktığın meşaleyi Atatürk Korosu ve Atatürk Okulu olarak devam ettireceğiz. Seni bıraktığın müzikte yaşatacağız hep.
Allah rahmet eylesin,mekanın cennet olsun…Sevgimiz,özlemimiz,müziğimiz ve dualarımızda yaşayacaksın hep…
Bir yanıt yazın