“Osmanlı tarihinden bu hususta uzun misaller iradına lüzum yok, son Osmanlı hükümdarı Vahîdettin’in harekâtı gözünüzün önündedir. Onun emriyledir ki, bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler âsi ilân edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun bâğîler [yoldan sapmışlar] sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kimseler çıktı. Onlar bu fetvaları Yunan tayyarecileriyle ordumuzun içine atıyorlardı, işte bu noktada suali soran arkadaşımıza yerden göğe kadar hak veririm. Ulema içinde böyle hainleri himaye, şenî [kötü] hareketlerini şer’a [dinî hükme] tatbik, din kisvesi ve şeriat sözleriyle milleti izlâl ve iğfal eden [kandıran ve gaflete düşüren] âlimlerin -onlar için bu tabiri kullanmak istemem- böyle şerre âlet olan insanların yüzündendir ki, dört halifeden sonra din daima vasıta-i siyaset, vasıta-i menfaat, vasıta-i istibdat yapıldı. Bu hâl Osmanlı tarihinde böyle idi. Abbasîler, Emevîler zamanında böyle idi.
“Dini alet yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daima rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir.
Dini kendi ihtiraslarına âlet yapan hükümdarlar ve onlara delâlet eden hoca namlı hainler hep bu akıbete duçar olmuşlardır.
Artık kimse öyle hoca kıyafetli sahte âlimlerin yalanına ehemmiyet verecek değildir. En cahil olanlar bile o gibi adamların mahiyetini pek âlâ anlamaktadır.
Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım.
Onların menfi istikamette atacakları bir adım, yalnız benim şahsî imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatıyla alâkadar, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım milletimizin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir.
Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir.”
(Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, Birinci Kitap, Ankara 1983, s. 278-280).
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
İNSANLIĞIN ÖLDÜĞÜ GÜN…YUSUF AMCAMIZ
Adı Yosef Hobe idi..
Musevi bir vatandaşımızdı..
İzmir Konak’ta 50 yıldır esnaftı..
Basmacı Yusuf diye tanınırdı..
Dükkanı Hisar Caminin yanındaydı: Yusuf Tuhafiye..
Sevilir, sayılır, hürmet edilirdi..
Sabah erkenden dükkanını açardı..
“Selaymün Aleyküm” diyenlere, “Aleyküm selam” derdi..
79 yaşındaydı..
Bu ülke için 36 ay askerlik yapmıştı..
Kendisi müslüman olmamasına rağmen her cuma günü dükkanının önüne kartonlar koyardı..
Camiye sığmayan cemaat orada namaz kılsın diye..
Müslümanlar gelir, o kartonların üzerinde ibadetini yerine getirirdi..
Herkes “Allah razı olsun” derdi..
O da herkese, “Allah kabul etsin.”
İleri yaşına ragmen namazdan sonra kartonları tek tek toplar, bir sonraki cuma kullanılması için dükkanına geri taşırdı..
(14 Nisan 2016) vefat etti..
Yıllarını geçirdiği çevre esnafı çok üzüldü..
Ölüm haberi duyulsun, sevenleri son görevini yapsın diye Hisar Cami’den bir anons yapılmasını rica ettiler.
Minareden sadece şu metin okunacaktı.
“Çarşımızın esnaflarından Yosef Hoba vefat etmiştir. Cenazesi saat 16.00’da Altındağ Musevi mezarlığında defnedilecektir.”
Hepsi bu..
Cami imamı Konak İlçe Müftülüğü’ne sordu..
Hayır dediler..
İzmir İl Müftülüğü’ne başvuruldu.
Yine hayır dediler..
Son çare Diyanet İşleri Başkanlığı oldu..
Ankara’dan gelen haber de “Hayır”dı..
Yosef Hobe’nin naaşı Altındağ Musevi Mezarlığı’nda defnedilirken, sevenlerinin çoğu son görevini yerine getiremedi..
Çünkü din simsarlarına göre Yosef Hobe bir kafirdi..
Kafirin selası okunmazdı..
*. *. *
Aynı saatlerde İslam zirvesi İstanbul’da toplanmıştı..
Müslüman ülkelerin liderleri biraraya gelmişti..
İslamın bir hoşgörü, sevgi, saygı dini olduğu vurgulanıyordu..
Zirvenin sonunda dünyaya verilen mesaj şuydu..
“İslam ayrıştırıcı değil birleştirici bir dindir.”
*. *. *
Affet bizi Yusuf amca..
Affet..
Ama biz affetmeyeceğiz sana bir anonsu çok görenleri.
Asla affetmeyeceğiz..
Gönüllerde yaşa..
saygilarimla,
SATASOY
Bir yanıt yazın