Onuncu (10) bölümü, Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında neden dağıldığını açıklayarak sonlandırmıştım.
İşin aslını kavrayabilmek, gerçek hedefi ıskalamamak adına önemsediğim bir gelişmeyi sizlerle paylaşmam gerekiyor!
“ İnsanlık , önümüzdeki dönemde barış ortamında yaşamayı umut ederken ardı arkası kesilmeyen savaşlarla uğraşacağa benziyor!”
Bu da umutların yok edildiği, savaş çığlıklarının atıldığı bir ortamda aşağıdaki ilginç ve insanın içini ürperten kavramlar üzerinde hassasiyetle durulmasını gerekli kılıyor.
1-Silah satan Barış ister mi?
2-İlaç satan Sağlıklı Nesil ister mi? (Soner Yalçın ve Kara Kutu kitabı referanstır.)
3- Ana dilimiz dışında Arapça ile Kur-anı ezberletmeyi dayatanlar (!) Okuyan Bilgili İnsan ister mi?
4-Hırsız olan adil ve çağdaş Hukuk Sistemi ister mi?
Genel olarak yukarıdaki dört esasa göre bir değerlendirme yapıldığında dünyanın gidişatı hiçte hayırlara olanak sağlayacağa benzemiyor. Adeta belirtilen esasların her birinin sonucu, “Savaşa Devam ” sinyali veriyor.
Bu kavramlar üzerine ciltler dolusu kitaplar yazmak mümkündür.
Kitap demişken gerçekleri okumaya hasret kalmış insanımızla önemsediğim bir iki hususu açıklamalıyım.
20 Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren halkın istifadesine sunulan kitapların, (Sosyal, Kültürel, Tarihi, Fen vb. ) gelişmesi istenmeyen ülkelere dağıtım merkezi olmuştur artık Küresel Batı!
Bilinmeli ve unutturulmamalıdır!.
Sorgusuz ve saygısızca yayılımcılığı ilke edinmiş olanlar, (! ) geri bırakılmış ülkelerin Eğitim Sistemi’nde kendileri dışında hiç kimsenin akılcı iyileştirme yapmasına müsaade etmiyorlar! Bilinmeli ve unutturulmamalıdır!.
Bu arada ülkemizde gerçekleri kitaplaştıracak olanlar da ne yazık ki bir elin parmaklarından azdır!. Onları da yürekli ve ilkeli tutumlarından dolayı tebrik etmek gerekiyor.
AMMA! – Gerçeklerin yazılıp kitaplaştırılmasına izin verilmeyen bir meslekte dirsek çürütenlerin çektiği sıkıntıları her 24 Kasım geldiğinde dile getirmekten inanın usandım!
Onun için zaman bulursanız 24 Kasım 2018 tarihinde Öğretmenler Günü dolayısıyla Önce Vatan ve Yeni Çağrı gazetelerinde kaleme aldığım aşağıdaki erişimi okumanızı isterim.
oncevatan.com.tr/yil-24-kasim-2018-egitim-sisteminin-hal-i-purmelali-makale,43168.html
***
Sadede gelecek olursak şimdi biraz da Sovyetler Birliği’ni terk eden balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinin (Polonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya) Rusya üzerindeki etkilerine bir göz atalım.
Sovyetler Birliği’nden ayrılanlar bu kopmayı o kadar abartmışlardır ki çareyi hem Avrupa Birliği’ne (AB), hem de NATO’ya üye olmakta bulmuşlardır. Yani AB-D’ in koruyucu kanatlarında(!) kendilerini daha bir güvende hissedeceklerini düşlemektedirler!. Belki de doğru bir hareket tarzıdır. Kim bilir!
Balkanla da ve Doğu Avrupa’da bu kayıplar olurken batının doyumsuz yayılmacıları hiç boş dururlar mı?
Bu kez de dünyayı tekelden idare etmek maksadıyla Kafkaslara, Orta ve Güney Asya’ya kadar yaklaşmakta bir sakınca görmemişlerdir.
Zira küreselciler için Rusya’dan sonra Doğu Avrupa’da yüzölçümü itibarıyla en büyük ülkedir Avrupa’nın kalbi olan Ukrayna!
Şu anda yerleşmiş oldukları Afganistan ise her iki önemli Asya coğrafyasının köprüsü konumundadır ve çok stratejik değerdedir.
Zaten yazı dizisinin 2 ve 3 bölümlerinde bu ve bölgedeki benzer ülkeler hakkında yeterli bilgiler paylaşılmıştır.
Küreselcilerin Kafkaslara yanaşması, Rusya’nın rüyasında bile görmek istemediği bir hamleydi..Batının nefesini yakınında hissetmemesi için bir şeyler yapılmalıydı.
Bu nedenle tekrar o şaşaalı döneme kavuşmak ve Kafkas’larda bulunan ülkeleri kaybetmemek adına köklü değişikliklere gidildi! Devam edecektir.