Dr Recep “Muhalefetin hedefi sadece beni indirmek” mi ne demiş.
Muhalefet sözcüleri de hep bir ağızdan, “haşa!” diyorlar, “bizim hedefimiz güçlendirilmiş parlamenter rejim”…
Salt bu saptama bile, Türkiye’nin önünde, o sözde ‘siyaset bilimci’lerin (peh peh peh) her gün şurada burada zırvaladıkları ‘şey’lerin aksine, çok çetin ve zorlu bir ‘yol’un olduğunu göstermeye yeter.
Oysa eğer bir ‘toplumbilim’den sözedilecekse, buna dayanarak Türkiye’de muhalefetin biricik hedefinin, neredeyse on yıldan buyana, sadece ve yalnızca ‘Dr Recep nerede bulunuyorsa oradan indirmek’ olduğu söylenebilir.
Nitekim, on yıldan fazla bir süredir “Zararın neresinden dönülse..” diye yazıyorum.
On yıl önce ‘indirilse idi’, Türkiye bu kadar derin bir bunalıma sürüklenmeyecekti.
Şimdi kalkıp, ‘bu kriz-mriz değil bunalımdır’ diyorlar.
Türkiye en azından 2010’dan buyana bunalımda oysa..
Ve benim ‘zararın neresinden…’ diye başlayan onlarca yazım var.
Sondan başlanacak olursa, 2010 referandumunda o sözde sandık görevlisi, müşahitlerin itirazına rağmen, elinde mühür takır takır ‘evet’ diye basmıyor muydu?
Sonra, ‘başkanlık’ seçimlerinde, YSK’nın önüne 50 000 avukatla ve ya da jiletle gidecek olanlar, oyların tamamen sayılmasına saatler kala havlu atmadılar mı?
‘Mühürsüz oylar’ı kabul etmiyoruz diyen bir ‘muhalefet’ mi olmuştur?
Ve ardından, bu seçim ‘murdar olmuştur’ sonuçlarını kabul etmiyoruz diyen bir tanecik olsun ‘demokrat’ mı çıkmıştır?
Kısası, muhalefetin günahlarını saymakla bitmez.
Şimdi de, eğer diyorlar, Dr Recep ‘anayasa’ya uyacak ve ‘hukuk’u uygulayacak olursa, istediği kadar orada kalabilir.
Herif geldiği günden buyana, ‘ona uymam’, ‘bunu uygulamam’ demiyor mu?
Aptallığın bu kadarına ‘siyaset’ deniyor işte, hepsi bu.
Ve yineliyorum, kim ne derse desin, bu muhalefet, bu haliyle, Türkiye’ye ne ‘demokarsi’ getirebilir ve ne de ‘güçlendirilmiş parlamenter rejim’..
Çünkü, ve her şeyden önce, kendileri ‘demokrasi’ nedir bilmiyorlar.
O sözde ‘siyaset bilimciler’in aksine, ‘demokrasi direnmek demektir’.
Haksızlığa, hukuksuzluğa ‘her türlü yol’la ‘direnmek’
‘Efendim sandık geldiğinde’ diyen bir sözde demokrattan ‘demokrasi’ beklenemez.
Sözü uzatmanın bir yararı yok; ‘demokrasi’ demek, sandık gelene değin, her türlü yola başvurarak ‘hukuksuzluk karşısında direnmek’ demektir, vesselam.
Herif ‘anayasa beni bağlamaz’ diyor, sizin demokrat ‘sandık geldiğinde’ diyor.
‘Hukuk tanımam’ diyor, demokrat kılıklı ‘sandıkla gelen..’ diye mırıldanıyor.
‘Seçimi kazansanız bile iktidarı vermeyiz’ diyor, akıllı muhalefet ‘ayıpladım’ diyor.
Her gün televizyonlara çıkıp ‘kınıyoruz’ falan diyorlar.
Demirel’in bir sözü vardı: ‘gınadıydın gınamaydın ne yazar’..
O arada, beni kınayacak olanlara da bir kınama malzemesi vereyim o zaman:
Eğer bugün Deniz Baykal’ın ağzı gözü eğilmişse, onun nedeni muhtar bile olamayacak bu Dr Recep’i Başbakan yapmasıdır, diyeceğim.
Ki Baykal’ı eleştirsem de, Türkiye’nin yetiştirdiği ender ‘Devlet Adamı’ olarak görerenlerden biriyimdir.
Ancak ve ne var ki, Devlet adamlığı bir kez olsun büyük bir ‘hata’ya düşmemeyi gerektirir.
Şimdi ortalığı dolduran onca ‘siyasetçi’nin, teker teker herbirinin Baykal’ınkini aratmayacak nice ‘hata’ları olduğunu siz de biliyorsunuzdur.
Demek ki, bunların hepsi biraraya gelmiş olsa bile, gereçek bir ‘demokratik rejim’ kuramayacaklardır.
Geriye ne kalıyor diyecek olursanız; yine de bir ‘umut’ var diyeceğim.
Her bunalım, kendi bunalımdan çıkarıcısını da doğurur.
Benim görüşüm, ‘bu muhalefet’in bu ‘hal’iyle Türkiye’yi bunalımdan çıkaramayacağı yönündedir.
Ne var ki, yine bu ‘muhalefet’in bir ‘başkalaşım’ geçirmesi de olasıdır.
Bir ‘Mehdi’nin geleceğini söyleyecek değilim kuşkusuz..
Yeter ki ‘hedef’ini doğru saptayabilsin!
Ve bir ipucu olacaksa, ‘önce hesap soracağız’ diyebilsin..