Türkiye’nin Bekası için Atatürk’ü Öncelikle Atatürk ‘Sevicilerden’ ve “Putçulardan” Kurtarmak Lazım!
Bilindiği gibi Atatürk’ün şu bilinen , “Bırakın beni övmeyi memleket için ne yapacaksınız onu söyleyin” sözü Atatürk’ün boş bir lafı değildir.
Atatürk o dönem, kendisinin etrafındaki yeni yetme yalakaları ve kendi eserlerinden kendi adına geçinmek isteyenleri görmüş ve işte bunlara karşı bu uyarıcı ve ibretlik sözü söylemiştir. Yani Atatürk bu sözüyle o dönemde etrafında tüneyen kendi ‘sevicilerine ve putçularına’ hem net bir mesaj vermiş hemde büyük bir eleştiri yapmıştır.
Bu söz bize Atatürk’ün de kim olduğunu iyi anlatmaktadır. İncelendiğindede Atatürk bir insani karekter olarak tüm yaptıklarıylada budur zaten.
Bu mesajla esasında Atatürk kendi milletine de; bunlara dikkat edin, bunlar gibi olmayın, bunlar benden değil ve benim gibi değil demektedir.
Atatürk bir milli önder olarak, görevini yapıp, kendi deyişiyle bilim ve akılı rehber alarak ve kullanarak, fedakarca hiç durmadan çalışarak, hep düşünerek ve üreterek, kendi milletine sadece önder olarak değil, örnek bir vatandaş olmanında ne olduğunu göstererek ışık tuttu.
Çalışmalarında çıkış noktası olarak türbeleri, putları ve gayipleri değil hep bilimi esas aldı.
Bilenin bildiği gibide genel bilinen bir gerçek varki, bilimi esas almak ve yapmak için aklı kullanmak, aklın doğru yönde ilerlediğini bilmek içinde bilimsel deneyler yapmak gerekmektedir. Atatürk’te bunu okuduğu kitaplardan, aldığı eğitimden, kendi kendini yetiştirmesinden ve tecrübelerinden bunun böyle olduğunu tabiki biliyordu. Bunu kendi çapında ve zamanında gerçek hayata uyguladı ve başarılıda oldu.
Bilindiği gibi doğru bilimsel sonuca ulaşmak içinde değişik versiyonlardaki zıtlar arasında kıyaslama yapmak gerekir. Bu metodu Atatürk hep kullandı. Atatürk’ün bu amaçla hedefe ve sonuca yönelik fikir, analiz ve hareketlerindede bu metodu uyguladığını hep görebiliriz.
Bugün Atatürk’ü sevdiğini zannedenler ve Atatürk kimse ile kıyaslanamaz diyenler, esasında Atatürk’ü hiçmi hiç anlamadıklarını ya safça yada ‘kurnazların’ kendi tuzaklarına düşerek yaptıkları gibi kendi ahmaklıklarınıda itiraf etmektedirler .
Maalesef şimdik durum çoğunluklada böyledir.
Bunun adı bilindiği haliyle 12 Eylül Atatürkçülüğüdür.
Gardrop Atatürkçülüğüdür.
Atatürk ‘ten geçinen oligarşidir!
Atatürk ‘sevicilerdir’
Getto Atatürkçülüğüdür.
Atatürk’ten geçinmek, Atatürk adına hareket eden bu tip içten pazarlıklı türlerin, kendi: zaaflı, zararlı, büyük defolu ve sürekli olarak yaptıklarının, yapacaklarının sonuçlarına Atatürk’ü de ortak ederek, 0’nu esas günah keçisi yapmalarının tezgahını oluşturmalarıda demektir.
Bu aynı zamandada, bu türler için söylenebilecek bir olgu olarak, gerçek Atatürk’ün dışında ve aksine, kendine münhasır ve istedikleri gibi kullanılan soyut bir Atatürk yaratmış olmalarıda demektir.
Bu tür Atatürkçülük esasında, bu türlerin kendi ilkel arzuları ve şahsi çıkarı için birazda kurnazlık yaparak Atatürk’ü kendine yararlı ve kullanışlı bir hamle yapmak için sanal bir hamal olarak görmeleride demektir.
Bu tür bir ‘ Atatürkçülük’ Atatürk’ü insan olmaktan çıkartmak, milletten uzaklaştırmak ve çağ dışı ve gerici bir şekilde bir lidere taptırmak demektir.
Bu Atatürk’ü insan olmaktan çıkartıp rivayetleştirmektir.
Bunun adı esasında Atatürk’ü Atatürk olmaktan çıkartıp, rafine bir biçimde Atatürk’e düşmanlık yapmaktır.
Atatürk’e İftira etmektir.
Şu artık tecrübeyle sabittirki bugün, Atatürk ‘e açık düşmanlık yapanlardan daha çok ve en büyük zararı bilerek veya bilmeyerek verenler, Atatürk’ü: insanlıktan, bilimden, akıldan çıkaran ve Atatürk’ü sosyal, kültürel, siyasi, askeri, tarihi, felsefi ve düşünce açılarından bilimsel olarak ele almayan, gerekli değeri vermeyen ve ucuz yoldan Atatürk’ü Ortaçağ kültürüyle öven, tapınan, rivayetleştiren ve putlaştıran kesimlerdir.
Bunların istediği ve tarif ettiği Atatürk, kendi
menfaatleri ve duygusal ilkel arzularına göre kullanışlı Atatürk’tür.
Böyle bir Atatürk’ü kendileri bilerek yaratmıştır.
Oysa böyle bir kullanışlı put ve Atatürk yoktur.
Aslada olmamıştır.
Çünkü Putlar bön bön bakarlar. Rolleri budur.
Kullar tarafından tapılırlar. İhtiyaçları budur.
Kullar putlara taparlar. Rolleri budur ve ihtiyaçları budur.
Putlarla insanlar aradındaki en büyük fark,
İnsanlar düşünür, planlar ve eylem yaparlar! İnsanlar canlıdır.
Putlar düşünenez, plan yapamaz ve eylem yapmazlar.
Putlar cansızdır.
Putlara sadece kullarca rivayetler atfedilir.
Kul ve insan arasındaki fark,
Kul itat eder. Cansız Put’u över.
O’nu ulaşılmaz ve sorgulamadan tapınılması gereken manevi bir güç kaynağı olarak görür. Üretmez.
Put’tan geçinir.
Put’tan çekinir.
İnsan ise, akıl ve irfan sahibidir.
Sorgular.
Tapınmaz.
Aklını çalıştırır.
Üretir.
Gayip’i değil bilimi esas alır.
Korkulacak birisi değildir.
Atatürk’te bir insandı.
Çekinilecek, korkulacak bir gayipçi değil, bilimi ve akılı önder ve esas alan bir insandı. Emekçiydi.
Yaratıcıydı.
Önderdi.
Atatürk, kafasını çalıştıran, emek veren, eylem yapan, üreten, vizyon sahibi bir insan olarak, kendi yaşadığı zaman ve mekan içinde her seviyede verimli bir sonuca bunun için ulaştı ve başarılıda oldu.
Atatürk bu yönleriyle, bu yüzden bugünde insanlar açısından sıklıkla değerlendirmeye değen askeri, sosyal ve siyasal bir önderdir.
Ve insanlık içinde çok kaliteli ve yüksek kalibreli gerçek bir rol modeldir.
Yani herkes şunu iyi anlamalıdırki Atatürk bir sevilecek sevimli bir kuş yani kanarya değildir.
Mistik birisi değildir!
Tapılacak Put değildir!
Korkulacak birisi değildir!
Gayyipten gelmemiştir!
Etten kemiktendir.
Bizim gibi bir insandır.
Atatürk’ün tarihi verilere bakarsak bu mistik versiyonlara asla ihtiyacı yoktur.
Olmamıştır.
Bu şekilde sevilecek bir Atatürk yoktur.
Böyle bir Atatürk sadece gayipçilerin ve Atatürk’ten geçinenlerin işidir.
Atatürk kanarya sever gibi sevilirse, Atatürk’ün fikir ve inkilapları, ilkeri gerçek yaşamda ve devlet hayatında kullanılmaz ise, ki gerçekte bugüne kadar çoğunluklada böyle oldu, o zaman bugün Türkiye’nin geldiği noktanın sebep ve sonuçlarınıda anlamak tabiki imkansızlaşır.
Şimdi olduğu gibi bu durumda sonuca sadece kıt, sığ ve göreceli olarak bakılır ve sağlıklı bir değerlendirme yapmakta zorlaşır.
Atatürk’ü anlamak için akıl kullanılmaz ise Atatürk’ü güncelleyerek anlatılmaz ise, devlet işleyişindede fikirleri yerinde değerlendiremez ve sorunlara çözüm üretilemez. Şu anda maalesef bu noktadayız.
Bugünde herkes şunu anlamalıdırki, Atatürk’ü sadece severek ve anarak sorunlara çözümler kesinlikte üretilemez.
Fakat Atatürk fikir, düşünce ve yaptıklarıyla anmak, bilmek, tanımak, öğrenmek, temel ve milli çıkış noktası olarak referans almak ancak Türkiye’nin var olan sorunlarına çözüm üretir.
Tabiki Atatürk, bilerek ve doğru bir biçimde değerlendirilerek, değerli ve mert bir insan olarakta sevilmelidir.
Ama kuş sever gibi değil.
Atatürk hiç kuş olmadı çünkü!
Siz bir yandan bilimle uğraşan ve bir yandanda sohbet edip rakı içen bir kuş hiç gördünüzmü? Yada put?
Ve kendi deyişiylede başka milletlere görede bir Türktür. Hiç bir kuşun Türk olduğunu söylediğini duydunuzmu? Yada bir put’un?
Bugün Türkiye’de Atatürk gibi düşünerek, akıl ve bilimi rehber edinerek, anlayarak, emek vererek, sorgulayarak, kıyaslayarak ve uygulayarak sorunlara çözüm üretilebilir.
Bugün Türkiye’de gelinen neredeyse her konudaki vahim noktadan, sadece değişik siyasi aktörleri sorumlu tutmak doğru değildir.
Adaletli olmak lazım!
Bugünün Türkiye’si nin katmerli sorunlarının çoğalması ve buraya kadar gelmesinden, Atatürk’ü gerçek manada anlamayarak Atatürkçülük yapan ve doğru mücadele etmeyenlerde bizzat sorumludur.
Bu gerçeğinde unutulmaması gerekir.
Bunuda anlamak için Atatürk dönemi, düşüncesi ve felsefesini bilmeniz, akılı ve bilimi rehber edinmeniz, bugünle ve bugünün siyasi aktörleriyle dünü ve Atatürk’ü kıyaslamanız ve bu konularda pasif değil aktif olmanız gerekir.
Atatürk’ü anlamak için, O’nun bir düşünce ve düşüncesini tatbik eden bir: deney, eylem adamı ve yaptığı eylemin sonucuna göre yeni plan, projeler, sistem ve kalkınma modellerini geliştiren ve üretken bir insan olarak görmenizde gerekir.
Ve içinde bulunduğumuz bugünkü ekonomik, sosyal, kültürel, askeri, siyasi, iç ve dış politikada ki vahim durumdan çıkmamız içinde, Atatürk’ün gerçekten milleti ve insanlık için bilim ve akıla dayalı olarak bir şeyler üretip, taş üstüne taş koyup, gerektiğinde ateşten mintanı giyip ve doğrular için gündem yaratıp ve günlerce milleti ve insanlık için olan yararlı ve zararlı konuları tartışmaya açarak, doğruyu bulanda büyük bir milli öğretmen olarak, Atatürk’ün de doğru anlaşılmasını sağlamamız, örnek almamız ve icraatlarını güncelleştirerek ve geliştirerek uygulamamız gerekmektedir.
Buda sağlıklı bir eğitimle olur!
Bu eğitimde bilimsel olarak yapılırsa eğitim olur.
Toplum gelişir ve kalkınır.
Bildiğiniz gibi bir bilim yuvasında eğer bilimsel olarak veriler arasında kıyaslama yapmazsanız doğru bilgiyi üretemezsiniz ve o dersten kesinlikle sıfır not alırsınız.
Çünkü bir şey karşıtına göre başka bir şeydir.
Örneğin Atatürk ‘te karşıtına göre Atatürk’tür. Bu bilimsel denklemi bilmeyenler, Atatürk dersinden kendilerine ne kadar Atatürkçüyüm desede maalesef bu durumda sıfır almaya mahkumdur.
Yani burada konu hakkında belirtilmesi gereken ise şudur: Atatürk ile başka karşıt figürler arasında kıyaslama yapmazssanız oradanda gerçek Atatürk’ü değil istediğiniz gibi bir put’u çıkartırsınız. Yada bir kanaryayı.
Bu eğitimide öncelikle kendilerine Atatürk’ü seviyorum diyen ama O’nu putlaştıranlar arasından başlayarak yapmamız, bugün için en doğal ve acil olanı gibi gözükmektedir..
Bu yazıya konu olan Atatürk’ten geçinen, kendini Atatürkçü sanan ve Atatürk’ü kavramayan geniş defolu kesim esasında, eğitimle ıslah edilme, cahillikten ve rivayetlerden kurtulma, bunlardan bilgili ile arınma ve burada restorasyon yapılması gereken ilklerdeki kesim olarak eğitimde ilk pilot adres seçilmelidir.
Ve Atatürkçülük eğitimine ilk olarak bu kesimden başlanmalıdır.
Çünkü bunlar Atatürkçülüğe kötü yada yanlış örnek olmakta ve halkın kafasını Atatürkçülük konusunda gerçekten çok zarar verici bir biçimde karışmakta ve düşman güçlere altın tepside olanaklar sağlamaktadır..
Yani bizim akrep gibi kendi kendini sokmaya meyilli, bazen garip,bazen kahraman, bazen celalli, bazen kederli, bazen kaderci ve bazende uysal milletimiz biliyormusunuz şimdi öyle bir haldeyiz ki, Türkiye’nin ekonomide, sağlıkta, eğitimde, dış ve iç politikadaki durumu çok kötü.
Millet olarak açlıkla karşı karşıyasınız. Kendiniz bu durumun vehametini her gün yaşıyorsunuz.
Bunun ilacı ise: sizi yaptıklarıyla seven gerçek Atatürk’ü tekrar keşfetmektir.
Tabiki bu ilacı defolu Atatürkçülerle değil, sadece insanlarımızı bilimsel metod ve sonuçları kullanarak eğitebilecek gerçek Atatürkçülerle, saygı, sevgi, birlik ve dirlik temelinde, milletimizin ve devletimizin bekası için acilen, sistemli ve programlı bir biçim ve bilimsel içerikte yapmamız ve kullanmamız gerekir.
Bu eğitimi verecek ve programını yapacak olanlar ise kendini bu ideale adamış gerçek Atatürkçü kurumlardır. Aydınlardır. Akademisyenlerdir. Bilim insanlarıdır.
Eğer bu böyle yapılmaz ise ve meydan şu anda ortada dönen ve kendine Atatürkçüyüm diyen, Atatürkten geçinen getto Atatürkçülerine bırakılırsa, buradan değil doğru dürüst bir kostüm bir kirli mendil bile çıkmaz. Türkiye dahada geri gider.
Yani demem o ki yolumuz uzun hemde çok uzun sevgili millet!
Ya İşte böyle,
Vel hasıl bugünde hakkında yine rahat durmayıp bir kelam ettim ve kullaklarını çınlattım Sarı Paşa!
Sürçü lisan ettiysem af ola!
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı