Ah bir de kendimiz düşünebilsek…
Kapitalizmin egemen yönetim biçimi olarak bulunduğu tüm ülkelerde, insanlar, kapitalizmin kültürel, iktisadi ve hatta siyasal kodları ile kodlanmıştır.
İnsan ilişkilerinin kurallarını servet sınıfı belirliyorsa, insan beyninin farklı düşünebilmek için özel gayret sarf etmesi gerekir.
Servet sınıfının bizim beynimizi istediği gibi belirlemesi, kitle iletişim araçlarıyla mümkün oluyor. Kitle iletişim araçlarını kamulaştırılması, servet sınıfının ve onların temsilcilerinin halka karşı savaşlarını bir nebze durdurabilir.
Bu kadar çok manipüle edilmiş bilgi bombardımanında altında, kişinin, bu bombardımandan sağ çıkması mümkün değildir.
Tüketim, kapitalist “değişim değeri” yasalarının etkisi altındadır. İnsanın “nesne ile olan ilişkisi” değişmiştir. Daha doğrusu, nesne konusunda manipüle edilmiş, bilgilerle değiştirilmiştir.
Tüketici, nesnelerle flört ettiği gibi, kapitalizmin manipüle ettiği fikirlerle de flört etmiş olmaktadır.
Ürünün üretiminden, kullanım ve tüketim süreçlerinin (zincirinin) tüm halkalarında, kapitalist şirketler ve üretim ve dağıtım biçimleri vardır.
İnsan ilişkilerini etkileyen bu süreçler, insan düşüncesini de belirler. Çevre insanı belirler diyorlar ya, çevre dediğimiz şey, kapitalist ilişkilerdir.
Eğer kapitalizmin kültür endüstrisinden haberimiz yoksa, tüketimi, düşünceyi, gündelik yaşamımızı yöneten bir mucizevi durum var sanırız.
Kapitalist kültür endüstrisi onaylayıcı (konformist) bireyler oluşturarak, tüketiciyi meta izleyicisi konumuna taşır.
Tanımlamaya çalıştığım bu onaylayıcı birey modeli, sadece ürün için değil, kapitalizmin ürettiği her bilgiyi onaylar ve o yönde davranış sergiler.
Ülkemizde, kapitali olmayan kapitalistlerin, neden %60’larda otomatik oy potansiyeli var, şimdi daha iyi anlaşılıyor diye düşünürüm.
Ülkemizde ki sağ oylar demek, kapitalist kültür endüstrisinin ürünlerinin ve fikirlerinin etkisinde ki kişiler demektir.
Kişi “tüketiyorum o halde varım” diyorsa, başka daha ne desin?
İnsanlık için gerekli olan bilgi, kapitalizm tarafından manipüle edilerek halka veriliyorsa, ortaya çıkan sonuç kapitalizmin varlığını devam ettiren yakıt olmaktadır.
BİLGİ MÜLKİYETİ kapitalizm tarafından zapt-u rapta altına alınarak, servet sınıfının emrine veriliyorsa, millet hiçbir zaman teknolojinin mülkiyetine sahip olamaz.
Zaten bilgi ve teknoloji, servet sınıfının tekeline alınmışsa, insanlık ne kadar yapay zekâ yaratırsa yarasın, gene bilginin ve teknolojinin mülkiyeti servet sınıfında olacaktır.
Devrimin yapay zekadan çıkacağını sananlar, çok yanılıyorlar. Her çıkan yeni bilginin ve teknolojinin sahibi servet sınıfı olacaktır.
Peki hiç mi çare yok, teslim olmaya devam mı edelim derseniz, kapitalizm sizi de kodlamış demektir.
18 Ocak 2021
Bir yanıt yazın