FRANSA BAĞLARINDAN GELEN HASTALIK

Sermet Muhtar Alus da 1930’lu yıllarda gazetelerde tefrika edilen İstanbul yazılarında sıkça Kadıköy’de gezdirir bizi. “Bağdat caddesinden Kadıköyüne inilirken Çiftehavuzlar durağının önü 40 – 50 yıl evvel boydan boya duvarla çevrili, Papazın bağı denilen, çavuş üzümünün enfesini yetiştiren bir bağdı…”

Sermet Muhtar Alus da 1930’lu yıllarda gazetelerde tefrika edilen İstanbul yazılarında sıkça Kadıköy’de gezdirir bizi. “Bağdat caddesinden Kadıköyüne inilirken Çiftehavuzlar durağının önü 40 - 50 yıl evvel boydan boya duvarla çevrili, Papazın bağı denilen, çavuş üzümünün enfesini yetiştiren bir bağdı…” - ahmet muhtar pasa
Gazi Ahmet Muhtar Paşa

“Çiftehavuzların az ötesi, kırık dökük tahta havaleli geniş arsa gene Sallapat’ındı. Bir tarihte bağmış; kütüklerini filoksera (asma biti) yeyip kemirmiş; bakımsızlıktan mezbele, alyandoz ormanı halini almıştı…”

“Selamiçeşmeyi geçince solda manifaturacı şişman Yanko Ananyadi mukim. Boşluk olan köşeden sonraki bağın çavuş üzümleri de ağızlara layıksa da nerede Sallapatininkiler?”
Her iki yazarın da söz ettiği filoksera bağcılığın belalı zararlısı ve maalesef Kadıköy bağlarına da büyük zarar vermiş. Bazı kaynaklara göre 1881 yılında Saray ahırlarında çalışan memurlardan çayır kâtibi Köse Rıza Efendi, Kuşdili Çayırı yakınlarındaki bağında üstün nitelikli şaraplık üzüm çeşitlerini de yetiştirmek istediğinden Fransa’nın Bordeaux bölgesi bağlarından özel çubuklar getirtmiştir.

Getirilen bu çubuklarla bulaşan filoksera böceği önce Köse Rıza Efendi’nin bağlarından başlamak üzere çevredeki bağları hızla tahrip etmiştir. 1885 yılında eski Berlin sefirlerinden Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın yurt dışından iki arkadaşıyla Erenköy’de yedi hektarlık bir bağda, Fransa kökenli Cabernet Sauvignon üzüm çeşidini yetiştime çabasının da filokserayı beraberinde getirdiği söylenir. İstanbul Hükumeti filokseraya karşı mücadeleye başlar ve zararı gidermek için tedbirler alır.

Sermet Muhtar Alus da 1930’lu yıllarda gazetelerde tefrika edilen İstanbul yazılarında sıkça Kadıköy’de gezdirir bizi. “Bağdat caddesinden Kadıköyüne inilirken Çiftehavuzlar durağının önü 40 - 50 yıl evvel boydan boya duvarla çevrili, Papazın bağı denilen, çavuş üzümünün enfesini yetiştiren bir bağdı…” - mihrimah sultan
Mihrimah Sultan

MİHRİMAH SULTAN’IN BAĞCILIĞI

XIX. Yüzyılda Köse Rıza Efendi gibi birçok saray çalışanının Kadıköy ve civarında bağlara sahip olduğunu biliyoruz. Sultan Abdülmecid’in kardeşi Abdülaziz ve oğlu V.Murat Kadıköy’de yaşamışlar, özellikle V.Murat’ın bugün Marmara Üniversitesi Yerleşkesi’nin bulunduğu arazide yaptırdığı güzel köşkü o dönem ve sonrasında bir çekim alanı da oluşturmuştur. Hazine-i Hümayun Kaftancısı Besim Efendi de o dönem Kadıköy’de geniş bağlara sahip olmuştu.

Sermet Muhtar Alus da 1930’lu yıllarda gazetelerde tefrika edilen İstanbul yazılarında sıkça Kadıköy’de gezdirir bizi. “Bağdat caddesinden Kadıköyüne inilirken Çiftehavuzlar durağının önü 40 - 50 yıl evvel boydan boya duvarla çevrili, Papazın bağı denilen, çavuş üzümünün enfesini yetiştiren bir bağdı…” - mediha sultan
Mediha Sultan

Kadıköy’de ayrıca Sultan Selim Vakfı’na ait bağlar olduğu gibi, Darüssade Ağası Cevher Ağa’nın Selamiçeşme’de, Abülmecit’in kızları Cemile ve Mediha Sultanlar’ın Erenköy’de bağları vardı. Erenköy’de bulunan 22 bin metrekarelik Tarım İl Müdürlüğü arazisi de, zamanında Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından ipekçiliği teşvik için dut fidanı, bağcılığı geliştirmek için bağ çubuğu yetiştirmek amacıyla vakfedilmiş bir araziydi.
Bağcılığı geliştirmek ve filoksera mücadelesi kapsamında önce Fransa’dan Kızıltoprak’a uzmanlar getirilmiş, daha sonra 1887 yılında Göztepe’de yabancı uzmanlar idaresinde ‘Amerikan Asma Fidanlığı, Numune Bağı ve Aşı Ameliyat Mektebi’ kurulmuş, Kızıltoprak’ta bir Bağcılık Mektebi açılmış ve 1893 yılında Amerika’dan getirtilen 53 bin 650 anaç asma, Kızıltoprak, Caddebostan’da dağıtıldığı gibi Kadıköy-Beylerbeyi hattında isteyen tüm bağ sahiplerine verilmiş.

Ayrıca Saray hükumeti, Amerikan çubuklarıyla yenilenen bağlardan on sene süreyle öşür vergisi, Erenköy ve civar ahalisinin ürettiği şaraptan da gümrük vergisi alınmayacağını duyurmuştu. 1886 yılında bir İngiliz gazetesindeki İstanbul üzerine bir makalede, en güzel üzümlerin Kadıköy, Üsküdar ve Kartal’da olduğu ve buranın üzümleriyle yapılan beyaz şarabın harika olduğunun belirtildiğini de söyleyelim.

Sermet Muhtar Alus da 1930’lu yıllarda gazetelerde tefrika edilen İstanbul yazılarında sıkça Kadıköy’de gezdirir bizi. “Bağdat caddesinden Kadıköyüne inilirken Çiftehavuzlar durağının önü 40 - 50 yıl evvel boydan boya duvarla çevrili, Papazın bağı denilen, çavuş üzümünün enfesini yetiştiren bir bağdı…” - ahmet muhtar pasa

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir