İnsanlar kimi zaman ihtiraslarının kurbanı olurlar. Bu hata, çoğu kez de istenilmeyen sonuçlara gebe olur.
Sn. Erdoğan şaibeli diplomasına rağmen Cumhurbaşkanlığı makamına seçilmişti. Bu makam, en yüce ve en erdemli makamdır.
Cumhurbaşkanlığı ülkenin ortak paydasıdır. Bağımsız ve yansız her bireyi kucaklayan bir yüce makamdır.
Diyorum ki, keşke Sn. Erdoğan: “Aşkım, aşkıma kavuştum” dediği AKP genel başkanlığı takıntısında olmayıp da Cumhurbaşkanı kalabilseydi.
Bize göre yanlış bir tercih yaptı. Keşke cumhurbaşkanlığı makamına yükselebilseydi, yükselmeyi düşünseydi.
Türkiye’nin banisi yüce Atatürk’ün oturduğu yüceliğe ulaşabilseydi.
O ne yaptı?
En zor olanı:
AKP’nin Genel Başkanlığına talip oldu. Bir koltuğa iki karpuzu sığdırmaya çalıştı.
Oysa makamın yüceliğini ve kutsallığını kavramış, 83 milyonu kucaklamış olsaydı; daha rahat bir dönem geçirir, bu asil millete de daha iyi hizmet verirdi.
AKP’nin geleceğini düşünmek mi, bu ülkenin geleceğini ve huzurunu düşünmek mi daha öncelikli ve kutsaldır?
Atatürk’ün yaptıklarını devam ettirse idi, daha kazançlı ve daha tartışmasız olurdu ve şimdiki gibi de muhalefetin hedef tahtasında oturmazdı.
Sn. Erdoğan’ın geçmiş icraatlarına bakınca da tarafsız olamayacağı belliydi.
O makama yücelmek ve o makamı yüceltmek bir birikim meselesidir.
Sn. Erdoğan AKP Genel Başkanlığını üstlenmekle Cumhurbaşkanı değil de AKP Genel Başkanı kalmayı tercih ederek belki de yaşamının en büyük hatasını yaptı.
Ne oldu şimdi?
AKP’nin bütün başarısızlıklarından tutun da zamlara, yükselen enflasyona, önlenemeyen faiz ve döviz yükselişlerine, EYT den KYK lara, aşıdan, çiftçi problemlerine, yargıdan-eğitime kadar olumsuz olan her şeyden direkt sorumludur.
Zaten kendileri de, “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyerek sorumluluğu yüklenmektedir.
Bunun için AKP Genel Başkanlığını tercih eden Erdoğan, Cumhurbaşkanlığına yükselememiştir.
Muhalefeti ve 83 milyonu da kucaklaması gerekirken sadece AKP’lileri kucaklamak istemesi de bu tezimizi doğrulamaktadır.
Önümüzde seçimler var. Bir Cumhurbaşkanının görevi, bir siyasi partinin seçim kazanması olmamalı. Cumhurbaşkanı ölüm, hastalık dışında bir muhalefet partisi liderinin ayağına gitmemeli, teamüller böyledir.
Sn. Erdoğan kendisini AKP genel başkanı yaparak, eleştiri ve dedikodu ortamına mahkûm etmiştir. Tercihini yanlış yapmıştır.
Cumhurbaşkanı tarafsız, bağımsızlığın sembolü, birleştirmenin ve huzurun merkezi olmalıydı. Muhalefet AKP Genel Başkanı olarak bir söz ediyor, “Cumhurbaşkanının manevi kişiliğine ve Cumhurbaşkanına” hakaret davası açılıyor. Bunun acilen çözülmesi de gerek. Sn. Erdoğan, muhalefete ve karşıtlarına istediği lafı söyleyecek ama karşısındakiler yanıt vermeyecek, yok böyle bir şey.
Elbette tercih kendilerinin ama bu kadar stres ve eleştiriye de değer miydi?
Esen kalınız. Nazım PEKER