Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Kongre Baskını Üzerinden Biden’a Verilen Mesaj
ABD’de başkanlık seçimlerinin galibi olduğu halde, seçici kurulun usulen Biden’ı bir bakıma taçlandırma toplantısı esnasındaki baskını, sadece Trump’ın aptallığı ile açıklamak gerçekleri gözardı etmektedir. Bu anlamda hemen bütün başkanlar için geçerli olan Beyaz Saray gerçeği yanında günümüz ABD toplumunun sosyal ve siyasal açıdan gittikçe derinleşen bölünmüşlüğü de gözden kaçmaktadır. “Amerika’da böyle şeyler olmaz, bunlar münferit olaylar” diyenler de bu ülkenin insan hakları, demokrasi kültürü, çevre hassasiyeti gibi konularda oldukça vahşi yüzlerini görmek istemezler.
Seçim sürecinin nice yollarını başarıyla geçip Beyaz Saray’a ulaşabilen birçok başkanın öncelikli hedefi ABD’yi gerçekten bağımsız yapmaktır. Çünkü dünyanın en güçlü, en zengin bu ülkesinin aslında egemenliğin sembollerinden sayılan merkez bankası ve kendi parası yoktur. Bilinen banka ve ABD Doları, 8 Yahudi bankerin sahipliğinde ve kontrolündedir. Yeni para basımı ve genel olarak maliye politikaları konusundaki süreçler, her dönemde Yahudi lobisinin gücünü koruduğu Kongre kararları ile belirlenir. Bu süreçte parayı elinde tutan güçlerin geniş özerkliği bulunmaktadır.
I.Dünya Savaşı şartlarında oluşan bu çarpık düzeni yıkmak, ABD parasını halkın seçtiği yönetime bırakmak için birçok başkanın derin teşebbüsleri olmuştur. Bu süreçte kimi hayatını kaybetmiş, kimi skandallar yüzünden görevi bırakmak durumunda kalmış, kimi kişisel zafiyet tuzaklarına düşürülmüş. Birçokları benzer komplolar karşısında teslim olmak, tevbe etmek zorunda bırakılarak kalan süreyi doldurabilmiştir.
Beyaz Saray’da oturan her başkan, ülkenin finansal kaynakları ve medyasının yüzde 70’ten fazlasını elinde tutan bu lobiyle iyi geçinmek zorundadır. Çünkü aynı lobinin Kongre’de de ağırlığı sözkonusudur. Önde gelen çok uluslu şirketler, petrol şirketler, silah üreticileri, sanayi ve ticaret devleri, nihayet sosyal medya ağlarının önemli bir kısmının sahipleri bu lobidendir. Bu yüzden gerek Trump’ın gerekse önceki başkanların mesela Orta Doğu politikalarını başkanlara mal etmek büyük yanlış olur. Bir başka bölgede başkanların inisiyatifi sözkonusu olabilir ancak İsrail’in bulunduğu Orta Doğu ile ilgili alınan kararlarda Beyaz Saray’da outran bir anlamda emir kuludur.
Trump’ın Orta Doğu politikalarını, vasat altı öğrencilik hayatı olan Yahudi damadına bırakması ve bu süreçte İsrail lehine birçok kararlar alınması, Trump’tan veya damattan çok şartların verdiği fırsatları Yahudi lobisinin değerlendirmesi demektir. İsrail’in Golan tepelerini yıllarca işgalden sonra ilhak etmesi, Suriye iç savaşının sunduğu fırsatların değerlendirilmesidir. Bu süreçte Şam ile bağlarını koparan Türkiye’nin hatası ayrı bir konudur. Suriye’nin doğusunda kaba inşaatı tamamlanmış olan terör veya İsrail uydusu devletin sorumluluğunu sadece Obama veya Trump’a yıkmak, Ortadoğu-İsrail yanında ABD-Beyaz Saray gerçeklerinden de habersiz olmak demektir.
Daha önce Başkan Yardımcısı olarak görev yapan tecrübeli kurt durumundaki Biden, yakın dönemin en güçlü başkanı olarak Beyaz Saray’a gelmektedir. Çünkü başkanların çoğu Beyaz Saray’ı kazandığı halde Senato veya Temsilciler Meclisi’nde bazen ikisinde de rakip partinin çoğunlukta olduğu şartlarda görev yapmıştır. “Topal ördek” durumundaki Obama veya Trump, birçok konuda muhaliflerin çoğunlukta olduğu Kongre’yi aşamamış, bu süreçte güçlü lobinin kapısında beklemek zorunda kalmıştır. Biden’ın ise böyle bir sıkıntısı olmayacak gibi. Bu durum Siyonist lobi açısından pek de arzulanan birşey değildir.
Kongre’de yeni başkanın seçim töreni yapılırken Beyaz Saray önünde Trump’ın karşı miting yapmasını, sadece Trump’ın kişiliği açıklayanlar kamuoyu yoklamalarını dikkate almıyorlar. Kongre binasından beş kişinin cenazesinin çıkmasından sonra dahi halkın önemli bir kesimi bu sonuçtan Trump’ı sorumlu tutmamaktadır. Bu fotoğraf aynı zamanda ABD haritasındaki bölünmüşlüğün derinleştiğini göstermektedir. Bu ülkede miting veya protesto en doğal haklardan olup Trump, ABD’nin yaklaşık yarısı durumundaki seçmenlerinin sesi olmuştur. Onları Kongre binası önüne protesto için yönlendirmesini de seçmenleri meşru görmektedir.
Sorun ise dalga dalga protestocular gelirken güvenlik bariyerlerinin kaldırılmasıdır ki sorumlusu belki de hiçbir zaman bulunamayacaktır. Baskıncıların saldırı araç-gereçleri ve bombalarla gelmesi, güvenliğin tedbir almaması belki göz yumması, Trump’ı aşan boyutta derin organizasyona işaret etmektedir. Böyle bir olay mesela bizim coğrafyamızda olsaydı hemen El-Kaide veya IŞİD bağlantısı kolayına kaçılırdı.
Biden ve ekibi, Kongre salonunda belki de hayatlarının en mutlu günlerinden birini yaşamaya hazırlanırken koridorları dolduran azgın kalabalık herkesi dehşete düşürmüştür. Sığınaklara, sıra altlarına saklanmaya çalışanlar, maske, solunum cihazı yarışına girenlerle beraber iki hafta sonra Beyaz Saray’a girmeye hazırlananlar bir anda en korkulu günlerinden birini yaşamıştır. Gerek başkanlık gerekse Kongre seçimlerini kazanmanın sevinci ile bir anlamda özgüven sarhoşu durumundaki Biden’a bir yerlerden “haddini bil, bize mecbursun” uyarısı gelmiştir.
Hem Obama hem de Trump Afganistan’daki, Suriye’deki askerlerini çekmeyi, İsrail çevresindeki çatışmalardan uzaklaşmayı planlıyordu. Bir iş adamı zihniyetiyle Trump, ABD halkının ödediği vergilerin anlamsız coğrafyalarda çarçur edilmesine karşı olduğunu her fırsatta dile getirdi. Ancak Silah fabrikatörlerinin, savaş lordlarının Orta Doğu’da kan istediklerini de ondan duyduk. Neocon cephenin önemli isimlerinden John Bolton’ı dinleseydi beşinci dünya savaşı çıkacağı vecizesi de Trump’a ait.
Beyaz Saray’da zaten sayılı günleri kalmış olan Trump için azil sürecinin anlamı olmayacaktır. 20 Ocak’tan sonra da azil sürecinin devamındaki hedef, Trump’ın gelecek seçimlerde aday olmasını önlemek veya cezalandırmaktır. Fakat bu sadece ABD’nin yarısı demek olan öteki Amerikalılar nezdinde Trump’ı daha da parlatacak, kahramanlaştıracak belki de bir dahaki seçimde adaylığını garanti edecektir ki bu durum derinleşen kutuplaşmayı besleyecek, hatta ülkenin dağılma sürecine girmesine yol açacaktır. Dağılma korkusunın gündeme geldiği bir ülke yöneticilerini istediğini yaptırmak, güç odakları açısından çok daha kolay olacaktır. Tıpkı ABD yöneticilerinin hedef ülkeleri bir şekilde karıştırıp istediklerini aldıkları gibi.
Bununla beraber asıl gücün seçmen iradesinden çok belirli odaklarda olduğu uyarısı yapılan Biden da pek rahat etmeyecektir. Pandemi sürecinde sislerle kaplı uluslararası ortamda Biden’ın önüne ağır faturaların geleceği kesin. Ancak tecrübeli başkanın oluşturduğu kadroya bakılırsa klasik izolasyonist Demokrattan çok müdaheleci Cumhuriyetçi politikalara hazırlandığı görülmektedir. Orta Doğu’da Siyonist lobinin istediğinden fazlasını verirken ABD’yi özgürleştirme serüveni, zihninin bir köşesinde bekliyor mu sorusunun cevabı herkesin merak konusu.
Öncevatan, 12.01.2021
alaeddin.yalcinkaya@gmail.com
Bir yanıt yazın