Askerini, subayını CİA’nın aparatlarına teslim eden İlker Başbuğ’un röportajından darbe çıkarmak, kötü bir komedidir!
Sahne arkasında kimleri boğazlıyorsunuz da, seyirci bağırma seslerini duymasın diye sahne önünde çığlıklar atıyorsunuz?
Suç örtmenin çirkefe bulanmış halini seyrediyoruz.
İlker Başbuğ koskoca Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanlığını yaptı. Ordu;
“ AKP+ABD ortaklığında”, F-CİA aparatları kullanılarak tuzağa düşürüldü. En fazla subay İlker Başbuğ zamanında esir alındı. Başbuğ hep ‘hukuka saygılıyız’ dedi. Yani F-CİA hukukuna… Komutanı olduğu askerini korumaktan aciz Başbuğ’un röportajından darbe çıkarmak, delirmenin son raddesidir. Osmanlı torunları olarak havuzdaki balıklara para atmanıza az kaldı. Deli İbrahim’in ruhuna bile Fatiha okuttunuz.
Başbuğ zamanında Türk Ordusunun yatak odasına girildi. Ordu’nun savaş sırlarının bulunduğu KOZMİK ODAYA F-CİA’yı sokan bir isim üzerinden darbe çığırtkanlığı yapmak, röportajı “sis bombası” olarak kullanmaktır.
Darbe çağrısı yapıyor dedikleri Başbuğ, koskoca ordunun başında iken darbe yapmamış da, şimdi mi darbe çağrısı yapacak?
Türk askerleri CİA’nın kontrolündeki sivil mahkemelerde yargılanınca CHP konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdı. Dava 20 Ocak 2010’da sonuçlandı. Askerlerin askeri mahkemelerde yargılanması kararı çıktı. Bu karara rağmen İlker Başbuğ askerleri Balyoz Davasında ifade vermeye sivil F-CİA mahkemesine gönderdi. Bir anlamda AKP ve F-CİA’yla ortaklık yapmış oldu. Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde;
Emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırcı 10 Ocak 2009’da intihar etti. Devlet Övünç Madalyası sahibi olan ve bir çatışma neticesi felçli kalan Kırcı, PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan tarafından faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak gösterilmiştir. Koruyamadıkları, PKK’nın iftiralarına terk ettikleri rahmetli Kırcı’nın kanı üzerlerine sıçradı. O mermi önce Genelkurmay’ı, sonra Türk Milletini mahkum etti.
Deniz Kıdemli Yüzbaşı Olgun Ural, Deniz Askeri Hâkim Tanju Ünal, Emekli Deniz Albay Belgütay Varımlı, Deniz Yarbay Ali Tatar Başbuğ döneminde intihar etti.
33 silahsız Mehmetçiğin kanı elinde olan Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığında askerini yargılanmasını hazmedebilen bir Genelkurmay Başkanının röportajından darbe çıkarmak… İlker Başbuğ ve diğerleri;
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurduğu T.C. Devletinin devlet aklı, kurul ve kurallarına göre;
Askerlerini silahlarıyla birlikte düşmana teslim etmekten “SAVAŞ MAHKEMESİNDE” yargılanırdı. Hilmi Özkök’ten itibaren bütün Genelkurmay Başkanlarının Savaş Mahkemesinde yargılanması gerekir.
2004 yılından beri Ege ve Akdeniz’de bulunan adalarımız Yunanistan tarafından işgal ediliyor. İşgal edilen adalar ağır silahlarla donatılıyor. Bu işgale ve silahlanmaya göz yuman bütün sorumlular(Genelkurmay Başkanları, Kuvvet Komutanları dahil), müebbet hapis cezası gerektiren suç işlemiştir. Bu suçun eninde sonunda bir bedeli olacaktır.
İlker Başbuğ adaların işgali konusunu ağzına bile almıyor. Ben Nihat Genç gibi;
“ Sümüklü bir Mehdi hepsini teslim aldı” demeyeceğim. Sümüklü mehdi(!) CİA aparatı olunca gönüllü teslim oldular, teslim ettiler desek daha doğru olur.
Yaşadıklarımızı değerlendirdiğimizde;
AKP, F-CİA, Hilmi Özkök’ten itibaren gelen Genelkurmay Başkanları bir şekilde örtülü işbirliği yaptı. Bu tablonun başka bir açıklaması yoktur. Muhalefet farklı biçimde pasif ortaklık yaptı. Türk Milletinin ezici çoğunluğu susarak, destekleyerek bu lince ortak oldu. Kumpasla alınan Emekli askerler ve ilk alınan askerler hariç;
“ Silahlarıyla düşmana teslim olup, bir de mağduruz diyen askerler de suç işledi.” Bir numara dedikleri Emekli Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu rest çekti, alamadılar. Saldıray Berk teslim olmadı, alamadılar. Düşmana teslim olan askerler “mağduruz, bize sadece Perinçek grubu sahip çıktı” deyip, bir kısmı Vatan Partisine gitti. Sen askersin! Kedi yavrusu değilsin ki kafanı okşayana sığınasın! Sen vatanın bekası için savaşmak üzere yetiştirildin. Sadece dış düşmana karşı değil, iç düşmanla da savaşmak üzere yetiştirildin. En azından biz öyle biliyorduk. Düşmana teslim olarak arkalarından gelecek olan subay adaylarına da kötü örnek oldular.
Atabeyler Kumpası ile ilk alınan Pilot Yüzbaşı Murat Eren’dir. Erdoğan’a suikast iddiasıyla 31 Mayıs 2006’da tutuklandı. Ailesi dağıldı. Başına gelmeyen kalmadı. 14 yıldır davaları sürdü. Biri hala devam ediyor. Bir defa mağdurum demedi. Bir röportajında;
“Gerek siyasi, gerekse kurumların yönetici otoriteleri geçicidir ama Türk Devleti kıyamete dek kalıcı olacaktır. Bu devlet benim, aynı düşüncede olan kaç kişiysek hepimizin. Şahsımdan ziyade devlete yapılan ihaneti affedecek değiliz. Vatan hainlerinin her çeşidi ile, her şartta mücadele etmeye devam edeceğiz.” Diyor. İşte gerçek Türk subayı budur!
*** ***
AKP ve çetesi gerçekler konuşulmasın diye kargaşa çıkarıyor. İşgal edilen adalar konuşulmasın diye… Yok-yoksulluk, borç batağından çıkamadığı için intihar eden insanlarımız konuşulmasın diye… Millet açken sürdükleri sefa, israf saltanatı konuşulmasın diye… Akdeniz’de koya çekilen petrol ve doğalgaz arama gemimiz konuşulmasın diye… İflas eden dış politikamız konuşulmasın diye… Ancak yamyamların ülkesinde olabilecek kayıp damat olayı konuşulmasın diye… Açlığa mahkum edilen emekli-işçi-memur konuşulmasın diye…. Sahte enflasyon verileri konuşulmasın diye… Kadın cinayetleri konuşulmasın diye… 10 Milyon sığınmacı konuşulmasın diye… Küresel şirketlerce yağmalanan yer altı zenginliklerimiz konuşulmasın diye… Suriye’nin Kuzeyindeki Kürt koridoru konuşulmasın diye… Tarlaları, traktörleri haczedilen çiftçiler gündem olmasın diye…. Kendi askerini korumaktan aciz emekli bir Genelkurmay Başkanı üzerinden sis bombaları atılıyor. Arının balı tütsü ile alınır. Bu sis bombalarının arkasında hangi milli değerlerimiz yağmalanacak bilmiyoruz.
Kirli siyaset. Kirli ticaret. Kirli güç.
Utanç verici karanlık günler!
Zahide UÇAR
Bir yanıt yazın