Ahlaki silkinme ve kamulaştırma
Küreselleşme saldırıları başladığında, özelleştirmelere, milletin ikna edilmesi gerekiyordu.
Servet sınıfı, halkın malının yağmalanmasını, halka anlatırken, temel argüman olarak; devletin, hırsızlık ve yolsuzluklar nedeni ile düzgün işlemediğini ileri sürmüşlerdi.
Özelleştirmeler olursa, yolsuzluklar olmaz, verimlilik artar, ürünler ucuzlar. Denilmişti. Bu propaganda o kadar hızlı işliyordu ki, haber programlarının tamamı özelleştirmenin, rekabet yoluyla ülkeye nasıl da namus getireceği, ballandıra ballandıra anlatılıyor, iyice zihinlere kazınsın diye, tekrar edilip duruyordu.
O tarihlerde halkın henüz psikolojik savaştan, hiç haberi yoktu. Büyük bir saldırının altında olduğunun ve işin sonunda ödeyeceği bedelin, sadece özelleştirilen kamu kuruluşlarından ibaret olmadığının, farkında bile değildi. Servet sınıfı millet malına görülmemiş bir saldırı yapıyordu.
Aradan 30 yıl geçti. Servet sınıfının yağmayı gerçekleştirmek için anlattığı masalların, hiç birisi doğru çıkmadı.
Kamu mallarına ve üretim yerlerine çökülmüş, ekonomiden devlet elini eteğini çekmiş, devlete sadece yönetmek için GÜVENLİK ve ADALET KALMIŞTI.
Finans kapitalin getirdiği ilişkiler manzumesi, ahlakı çürüttü, ilişkileri sürdürecek ahlak-i zemin ortadan kalktı.
Dini kurtarırsak, ahlakı kurtarırız sananlar, eğitim düzeyini rasyonellikten çıkardıkları için, finans kapitale, bir başka hizmet daha sundular.
Servet sınıfı ile devlet ilişkisinin daha iyi olacağı beklenirken (anlatılan masallar böyleydi) devlet ile servet sınıfı ilişkileri daha berbat bir zemine oturdu.
Hatta devletin büyük bir parçası, servet sınıfının malı haline geldiğinden, ulus devlet küçüldü. Dediğimiz gibi, güvenlikten başka elinde bir şey kalmadı.
Ahlak, finans kapitalin dayattığı ilişkiler nedeniyle iyice çökünce, adalet de sen sağ ben selamet oldu. Daha fazla güvenlik ihtiyacı ortaya çıktı. Siyasal şiddet en üst düzeye çıktı. Siyasal şiddetin yetmediği yerlerde, fiziki şiddet ihtiyacı kendini göstermeye başladı.
Şiddet yoluyla, pis ilişkilerin doğru bir zemine oturduğu, görülmüş müdür? Bilmiyorum.
Eğer anladığımız doğruysa, dünyada yeni bir, tersine doğru eğilimler gelişiyor.
Kapitalizm girdiği, bu son yapısal krizden, çıkamayacak gibi göründüğünden midir, yoksa gerçekten objektif şartlar böyle gerektirdiğinden midir, kamulaştırma sözcüğü en yüksek perdeden ifade edilmeye başlandı.
Şirketlerin egemen olduğu devlette, COVİT 19 gibi bir felaket daha gelirse, “şirket devletin” bir iş yapamayacağı çok iyi göründü.
Kapitalizmin, kapitalizm içinde kalarak, kurtarılamayacağı son yaşadığımız krizle beraber çok net anlaşıldı.
Hindistan’da 250 milyon kişi miting yaptı. Kamudaki bir yetkinin servet sınıfına verilmesine karşı çıktı. Sayı Hindistan için az görülebilir. Lakin işlerin yönünü göstermesi bakımından önemlidir.
Servet sınıfı devletten daha büyük hale gelince, devleti kimin yöneteceği meselesi ortaya çıkmaktadır. Servet sınıfı hiçbir zaman devletten büyük olmamalıdır.
Ahlaki bir silkinme sadece kamulaştırma ile mümkündür. Yetmez ama evet demenin şimdi zamanıdır. 2 Ocak 2021
Bir yanıt yazın