2020 ve 2020’nin doğurduğu 2021
Dünyada, hiç kimsenin, 2020’den mutlu anılarla ayrıldığını sanmıyorum.
Âdettendir, hep geçmiş yılın muhasebesi ve yeni yılın umutları, senenin bitiminde, bir değerlendirmeye tabi tutulur.
2020 Yılı, herhalde, Pandemi yılı diye hatırlanacaktır.
Pandemi yılının insanlığa ve dünya ekonomisine etkileri, hep anlatıldı. Hatta öyle anlatıldı ki, kapitalizmin, belli aralıklarla hep yaşadığı, yapısal kriz bile, pandeminin üzerine yıkıldı.
Ekonomik kriz zaten gelmişti de pandemi üzerine mi geldi, yoksa pandemi geldi de kriz onun için mi oldu, konusu, epey konuşuldu.
Ben, hep krizler üzerine kafa yorduğumdan, bana göre, kriz gelmişti pandemi üzerine geldi.
Velhasıl 2020’yi, ekonomik kriz artı pandemi olarak yaşadık.
Biz Türkiye’de yaşıyoruz. Bizim krizimiz, zaten 2018 Ağustos’unda başlamıştı. 2018’de, Pandemi yoktu. Merkez Bankasının ticari bankaları fonlaması %8’lerden %24’lere çıkmıştı. Piyasa faizleri ise daha da yukarılarda seyretmişti.
2018 Finansal kapitalin Borç Krizi, Türk halkına, “Dış Güçlerin” yani emperyalizmin müdahalesi olarak anlatıldı. Yutanlar yuttu. Yutmayanlar, yutkunup duruyor.
Türk halkının sürekli borçlanması ve borçların taksitlerini ve borçların faizlerini ödemesi, ekonomik kader halini aldı. Devleti ekonomiden çekince, ortaya iki devlet çıktı.
Ekonomiyi idare eden şirketler devleti, öte yanda, güvenliği ve adaleti yöneten, finans kapitalden yana devlet.
Yıl 2020 oldu. Faizler, 9,75’den başladı, %17’ye çıktı. Piyasa faizleri ise %22-23’lerde devam ediyor. 2021’de bu faizler, %28-30’lara çıkacağını tahmin etmek kehanet olmaz.
Neden derseniz, 2018 yılına bakmalısınız. Borç ve Faiz bakımından, aynısı yaşanacak demektir. Borçlar orada büyüyerek durduğuna göre, yıl 2020 olmuş, ya da 2021 olmuş bir şey değişmez.
Ülkemizde, ölümün normalleştirilmesi, borç ve borcun faizi ile paralel işler. Ürettiğimiz kadarını, tüketmeye razı olmadığımız sürece, tüketmek için de borç aradığımıza göre, bizim kaderimiz 2021’de de değişmez. Garanti verebilirim.
Devleti yönetenlerin tercihi; finans kapital olunca, borçlanmak da kader olmaktadır.
Çünkü küresel baronlar, kâğıt satsınlar ki, kurulu düzenlerini sürdürsünler. Hem devletin hem de şirketlerin borçlanmasını isteyenler, finans kapitali bize dayatanlardır.
Pandemiden ve krizden ders çıkarmak
Böyle bir dersin çıkarılmayacağını şimdiden biliyorum. Finans kapitalin yapısı gereği, gene borçlular kapıya dayanacak, gene kriz gelecek, bir önceki krizlerden ders çıkarılmadığı için, gene fakir halkın yakasına gene yapışılacak.
Pandemiyi, finans kapital düzeniyle karşılayan Amerika, tam bir felaket yaşadı. Gelişmiş diye tanımlanan bu ülkenin düzeni, böyle bir toplumsal felaketi karşılayacak özellikleri içinde barındırmadığından, daha net söylesek, devletin değil, şirketlerin devleti yönettiği yerde salgın yönetilemezdi.
Biz de beş maskenin dağıtılamaması, salgının gereği gibi yönetilememesinin tek sebebi vardır; şirketler kar-a göre organize olduklarından, felaketleri karşılayacak ne planları ne yedek akçeleri olur.
60-70 yıllık şirketler, böyle felaketlerde, hemen işçi çıkarırlar. Demezler ki, bu işçiler bize hayat verdi. Bu malı mülkü bu işçiler ile yaptık, üç dört ay da biz işçimize bakalım!
2020 özgürlüklerin azaldığı fakirliğin çoğaldığı bir yıl oldu.
2021’i doğuran şartlar, 2020’nin şartları olduğuna göre, borçlar da ödenmediğine göre, daha zor bir yıl olacağı kesindir.
31 Aralık 2020