SİYANÜRLÜ MADENİ MÜJDELEYEN TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ BAŞKANI!
TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİNİN ÇİFTÇİ TRAKTÖRLERİNİ NEDEN HACZETTİĞİ ANLAŞILDI:
MADEN İÇİN KAYNAK YARATIYORLARMIŞ!
Çiftçilere destek olması için kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri’nin Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, “Altın madeni açacağız” diyerek yılın son müjdesini verdi!
Herhalde Türk tarımının nasıl bitirildiğini ya da bitirilmek istendiğini anlatacak bundan daha iyi bir örnek bulunamazdı. Üstelik aynı Fahrettin Poyraz, tarımın en önemli girdilerinden birisi olan gübrenin üretimi ve tedarikiyle ilgili stratejik bir kurum olan Gübretaş’ın da Yönetim Kurulu Başkanı. Son dönemde moda olan iki şapka, çift maaş kuralı burada da işlemiş görülüyor.
Fahrettin Poyraz’ı Meclis Muhabirliği dönemimden tanırım. Eski AKP Bilecik Milletvekili; Meclis Futbol Takımı’nın da as elemanlarındandı. Az konuşur, çok çalışır, Reis’in sözünden çıkmazdı. Ödülünü de almış görülüyor.
Poyraz uzun bir sessizliğinin ardından, “Altın madeni müjdesi” açıklamasıyla gündeme geldi: “Gübretaş’ın Bilecik- Söğüt’te bulunan maden sahasında altın üreteceğiz” dedi. Şimdi tabii insanın aklı karışıyor. Gübretaş’ın madenle ve madencilikle ne ilgisi olabilir. Hadi fosfat çıkaracağız dese tamam diyeceğiz de sözkonusu olan çok büyük oranlarda doğa tahribatına yol açan altın madeni. Tarım topraklarının bir numaralı düşmanı.
Sonradan öğrendik ki, Poyraz’ın müjde diye açıkladığı Bilecik-Söğüt’teki altın madeni bölgesi, Koza Holding’e ait bir maden sahasıymış. Daha doğrusu Gübretaş’a ait olan Söğüt’teki arazi, “Ne istediler de vermedik” döneminde FETÖ’nün Koza’sına devredilmiş. Emperyal uluslararası kartellerin en önemli hedefi ülkelerin kaynaklarını “talan” etmektir. FETÖ’nün onlar açısından da en önemli görevi buydu. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından FETÖ’yle bağlantılı olduğu bilinen Koza Holding’e el konulunca, Söğüt’teki bu maden sahası da Gübretaş’a geri dönmüş.
Poyraz, Söğüt’teki maden sahasında 6 milyar dolar değerinde, 100 ton dore altın tespit edildiğini ilan etti. Sanırsın ki yarın kazmayı vurunca, 6 milyar dolar değerinde çil çil altınları kazacaklar. Öyle anlatıyor; Karadeniz’deki doğalgaz’ı açıkladıkları gibi.
Sonra da Gübretaş Maden A.Ş’yi kurmuşlar. Ve ardından da borsaya, “3,5 milyon ons (yaklaşık 100 ton) kaynak bulduk” diye bildirimde bulunmuşlar. 100 ton dore altının 54 tonu kesinleşmiş rezerv, 46 tonu da tahmini rezervmiş. Açıklamalarından onu anlıyoruz.
“Türkiye’de ilk, dünyada da ilk 5’e girecek yoğunlukta altın var” diyor. Yani altıncıların deyimiyle “tenörü iyi” demeye getiriyor. Yani bir ton cevherde 8-9 gram altın olduğunu söylüyor. Hatta bazı yerlerde tonda 12-14 gramlara çıktığını da heyecanla anlatıyor. Gübretaş’ın gücü, Tarım Kredi’nin desteği ile kendi imkânları, kendi ekipleri ve kendi yatırımlarıyla altını çıkarıp, (burası önemli) Türk tarımına kazandırmaya karar vermişler.
İçindeki milyonlarca canlıyla birlikte ormanları yok et, milyonlarca ton taş-toprak-kayayı doğanın bağrından sök, içinden siyanür-sülfürik asit başta olmak üzere dünyanın en tehlikeli kimyasallarını geçir, her gün on milyonlarca litre suyu bir canavar gibi tüket, ağır metallerle yüklü milyonlarca ton taş-toprağı Mısır Piramitleri gibi bir yere yığ ve ondan sonra da Türk tarımına hizmet et. Yani pes doğrusu.
“Milli ve yerli kaynaklarla, Tarım Kredi ve Gübretaş iş birliği ile Maden AŞ’yi doğrudan doğruya bu işi yapacak şekilde teşkilatlandırarak, teknik anlamda donatarak, finansman anlamında destekleyerek kendimiz yapacağız.” Böyle diyor Poyraz. Sanırsın kırk yıllık madenci, sanırsın 40 yıldır bu işi yapan bir ekiple çalışıyor. Hızını alamıyor ve devam ediyor, “Buradan elde ettiğimiz değeri de Gübretaş’a kazandırıp, yeni yatırımlarla Türk tarımına ve ekonomisine kazandıracağız. Teknik hazırlıklarımız ve finansman çalışmalarımız hızla devam ediyor. İki yıl içinde buradaki madeni Türk ekonomisine kazandıracağız.” Toprağı yok edip, suyu zehirleyip, tarıma yatırım yapmayı planlayan bir Tarım Kredi Kooperatifleri Başkanı.
Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu, makine mühendisi Gübretaş Genel müdür Yardımcısı Mahmut Karaman’ı da altın madenine genel müdür olarak atamışlar. Karaman, bilgisayar hardiskleri konusunda uzman. Sayın Karaman çok başarılı bir yöneticidir, işi çabuk kavrar, iyi bir ekip kurar bilemeyiz. Ancak bildiğimiz ve öğrendiğimiz bir şey var, altın madenciliği için önce ciddi bir yatırım gerekiyor. Bunun için de önemli oranlarda bir kaynak gerekiyor. Sen 100 ton dore altın üreteceğim diye ortaya çıkarsan bunun için önce milyar dolara varan bir yatırım yapman gerekiyor. Hele galeri sistemiyle çalışacağız falan dediğin zaman teknolojisi ve maliyetleri çok daha tuzlu olacaktır.
Bu kaynağı tarım kredi kooperatiflerinden veya Gübretaş’tan sağlamayı düşünüyorsanız o biraz zor. Yani çiftçilerin traktörlerini haczederek bu iş olmaz. Kredi bulman lazım. “Dünya Bankası, IBRD ne güne duruyor” diye düşünebilirsiniz. Hatta bu kuruluşlar size kredi de verirler. Neoliberalizm düzenini dünyada egemen kılmak için bu türden yatırımları destek vermeye hazır ve nazırlar. Ama bunun karşılığında sizden canınızı isterler. Siz 6 milyar dolar rüyaları kurarken, bir de bakarsınız Söğüt’ün taşı-toprağı, ormanları, tarım alanları, suları gitmiş ama elinizde borç-harç ve harap edilmiş topraklar kalmış.
Sayın Poyraz, size “Altın Ölüm” kitabımın bir kopyasını gönderiyorum. Okumanızı canı gönülden istirham ediyorum. Kitabı okuduktan sonra sizinle sohbet etmeyi de isterim. Daha altın madenciliğinin yarattığı büyük doğal tahribata değinmedim bile. Altın Ölüm kitabımızda bunu zaten uzun uzun anlatıyoruz. Bu satırların okuyucularına da defalarca anlattık. Küresel ısınmanın zirve yaptığı, koronavirüs gibi salgınların dünyayı sardığı bir ortamda ormanlar, temiz topraklar, temiz sular, yaylalar, meraları gözümüz gibi korumamız gerekirken işte bu madenlerle hızla ve acımasızca yok ediyoruz.
Sayın Poyraz, planladığınız maden, o bölgede bolca bulunan mermer ve seramik ocaklarına benzemez. Zaten Bilecik ve Söğüt’ün doğası yeterince darbe almış durumda. Bugün altın madenlerinin yarattığı çevre tahribatı, nükleer atıklarla bir tutulmaktadır. Kaçak nükleer atık depolamaktan daha ahlak dışıdır. Bugün bu türden madenlerin yani siyanürlü-sülfürik asitli metal madenlerinin yarattığı çevresel felaketleri artık “Ağır Çekim Soykırım” diye adlandıranlar da var.
Sayın Poyraz, bu süreci o bölgede bir başlatırsanız çevreniz mantar gibi adına altın madeni denilen açık hava kimyasal fabrikalarıyla dolacaktır. Fatsa’da biz bunu yaşıyoruz. Erzincan’da bu yaşanıyor. Kazdağları’nda bu yaşanıyor. Maden olarak belirlediğiniz ve şimdiden delik-deşik ettiğiniz bölgenin çevresinde onlarca köy var ve en önemlisi de Söğüt’e çok yakın. Bu bir demir veya kömür madeni değil. Sadece 1 gram ham altın için, tam 5 bin kilogram taş-toprak-kaya siyanürlenecek ve 4 ton su kullanılacak.
Sayın Poyraz, bu işe başlamadan önce Çöpler’e, Kışladağ’a, Lapseki’ye, Fatsa’ya gidin. Madra’nın zirvelerinde bir dolaşın. Konuşun vatandaşlarla.
Söğüt’e yazık etmeyin Sayın Poyraz.
İbrahim Gündüz
Yazıları posta kutunda oku