AKP perişan, çaresiz, şaşkın.
Bir kuyuya düştü ki… Hem de Gayya kuyusuna…
Ekonomi dibe vurdu. Hazine tamtakır. Tarım can çekişiyor. İşsizler ordusu hızla çoğalıyor…
Sahte diplomalılar ülkemizde 4 maaş alırken, 4 diplomalı gençlerimiz iş bulamadığı için canına kıyıyor…
Kahroluyoruz…
Kâr getiren tüm kuruluşlar, kamu malları yerli, yabancı özel şirketlere satıldı. Tüm kazançlar da onlara akıyor. Dişe dokunur bir üretim de yok…
AKP’nin elinde bir tek çözüm aracı kaldı şimdi: Dolaylı, dolaysız vergi toplamak, zam yapmak…
Başı sıkıştıkça zam yapıyor. Vergi topluyor. Deli Dumrul gibi tutmuş köprünün başını. Geçenden bir akçe, geçmeyenden iki akçe… Çökmüş yoksul halkın göğsüne…
Sıkıysa vermesin vergiyi garibanlar. İcra hazır hemen. İcra memurları alıcı kuşlar gibi bekliyorlar tepesinde.
Ama çarık ayağı sıkmaya başladı. İnsanlarımız perişan… İsyandalar…
Haklarını istiyorlar artık.
Yapılan zamlar karşısında asgari ücret devede kulak kaldı…
Bir kuyuya düştü ki AKP… Bir kuyuya düştü ki… Çalışıyor, çabalıyor çıkmak için, çıkamıyor da…
Oylar ve kendisini destekleyenler giderek hızla azalıyor.
Bu yüzden mültecileri de ülkelerine göndermeye hiç niyetleri yok. Onları bir hazır kuvvet, oy deposu gibi görüyorlar.
İktidarın ayakta kalabilmesi için ona cahil, eğitimsiz kitleler gerekli çünkü…
Milletin içinde bulunduğu kötü durumu görüyor muhalefet. Bu nedenle erken seçim istiyor. Ne var ki iktidar bunu göze alamıyor…
Bir taraftan da AKP’nin bu koşullarda yönetimini sürdürmesi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
O şimdi, saltanatını devam ettirebilmek için çözüm yolları arıyor. Hedef halkı ve muhalefeti susturmak, kuzulaştırmak… Sessizleştirmek…
Zaman zaman korku veriyor. Tehditler savuruyor.
Bütçe görüşmelerinde ülkenin Dışişleri Bakanı çıkıp, şu sözleri söyledi:
“Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz…”
Ne anlama geliyorsa bu konuşma, bakan bu sözle neyi anlatmak istediyse…
Ama yanılıyorlar. Kimse bu saatten sonra tarih çarkını geriye çeviremez… Onların ağababaları, onlardan önce gelenler de denediler bu yolu… Başaramadılar.
Beylik, şeyhlik, şıhlık, sultanlık, padişahlık, krallık tarihin çöplüğüne atılalı yıllar oldu…
Bu yaşlı, yorgun dünya, bugüne değin çok kan emici vampir, gözü dönmüş ihtiraslı diktatör gördü, çağdışı yaratık gördü…
Onlar, kurdukları hayal dünyalarını gerçek sanıp, hedeflerine ulaşabilmek için yüz binlerce, milyonlarca suçsuz – günahsız insanın kanını akıttılar…
Dünyayı kana boyadılar.
Dünyaya direk kalacaklarını, tarih çarkının hep kendilerinden yana döneceğini sandılar…
Onlar, Ülkelerini diledikleri gibi yönetebilmek için insanları geriliğe, ilkelliğe mahkûm ettiler… Beyinlerini esir aldılar… Düşünme yeteneklerini körelttiler.
Çobanın peşinden düşüncesizce giden koyunlar gibi, milyonlarca kişinin kendilerini takip etmesi, onlara güç, cesaret, umut verdi…
Pervasızca hareket etmelerini sağladı…
“Ben her şeyi yaparım, her istediğimi gerçekleştiririm, kimse bana engel olamaz… Engel olanları, karşı çıkanları da hapishanelere doldururum ya da canlarını alırım…”
“En büyük, en kudretli benim… Kimse beni durduramaz…” dediler.
Amaçlarına ulaşabilmek için ülkelerinde “Korku İmparatorluğu” kurdular… Muhaliflerini susturdular… Gerçeklerin gün ışığına çıkmasını engellediler…
Korku, şiddet, yıldırma, dört duvar arasına atma, baskı onların vazgeçemeyecekleri yöntem biçimleri oldu… Bütün bu işleri yaparken onlar, hep demokrat, özgürlükçü olduklarını söylediler, asla diktatörlüğü kabullenmediler…
Tüm kamu kurumlarını yandaşları ile doldurdular. Tüm medyayı ellerine geçirerek, onları propaganda araçlarına dönüştürdüler. Kendi reklamlarını yaptırdılar.
İnsanları, kendilerinin doğaüstü niteliklere sahip olduğuna ve bu dünyaya ilahi işler yapmaya geldiklerine inandırdılar…
Hepsinden önemlisi de mevkilerini – makamlarını güçlendirmek için durmadan yasa çıkardılar; eski yasaları değiştirip, yenilerini yaptılar, seçimlerde hile yollarına başvurdular…
Kazanamadıkları seçimleri hile, hurdalarla kazanmış gösterdiler. Sonra da haksız yere makamlara geçip oturdular…
Peki sonunda ne oldu, sonuç? Sonuç Sıfır. Elde var sıfır…
Sonra da yok olup gittiler. Tarihin çöplüğünde yerlerini aldılar…
Bir yanıt yazın