TUTKULAR

Genç kızlık hayalleri, gençlik hayalleri ve hedefler, insanları istedikleri noktalara götürür müydü? Hedefler, yaşadığımız anlardaki duygu ve düşüncelerimiz bizi yönlendiriyor muydu acaba?

Okuduğumuz kitaplar, yaşam şekilleri, ailelerimiz, bizi ve hedeflerimizi şekillendiriyor muydu gerçekten?

Şekillenen hedeflere ulaşmak için şartların olgunlaşması ve sizi o hedeflere taşıması gerekiyordu. Genç bir delikanlı, genç bir kız ne kadar çalışkan, ne kadar başarılı olursa olsun, hayalleri ne kadar umut ve tutku dolu olursa olsun, geleceği inşa ederken ailenin sunabildiği şartların da onları tutkularına taşıyacağı ortamları inşa etmesi gerekiyordu.

Aile ve ailenin mumyalaşmış-tekdüze toplumlarda karanlık gölgelerle olan ilişkileri sizin tutkularınızı belirliyordu. Okul ve eğitim başarıları insanları tutkuya götürüyordu. Tutkularımıza ve arzuladığımız işlere ve hedeflere ulaşmamız ise bulunduğumuz çevredeki eğitim ve kültürün niteliği ve kalitesi, zeki, akıllı, paylaşımcı, dürüst ve hoş sohbet olmamız    ile ilgili değildi.

Tarım üretiminden Sanayi üretimine geçiş aşamasında (Avrupa Birliğine üyelik şartlarından biriydi.) köyde işsiz kalan insanların şehirlere göçmesi, doğu da vukuu bulan terörist baskıların etkisi sonucunda, göçlerin artması nedeni ile büyük şehirlerimizde kalabalık aileler iç içe yaşamaya, fabrikalarda çalışmaya başladılar.

Bu eğitimsiz, ötekileşmiş cahil kesim karanlık gölgelerin baskısı altında kendi kimliklerini, siyasi düşüncelerini ya sakladılar, ya da sustular.

Mumyalaşmış gruplar içerisinde işe girebileceklerini, çocuklarını işe aldırabileceklerini düşündüler. Eğitim de neydi? Okumak önemli değildi. Önce sessizce, kontrollü olarak partisel veya siyasi anlamda taraflaştırma çalışmalarına maruz kaldılar.

Ev kadınlarının kadın toplantılarında beyinleri yıkandı, susturuldular. Hedefleri, tutkuları değişti, bitaraf olup gerçeklerden uzaklaştılar. Din ve siyaset, ticareti ve doğal olarak da işe alımları yönlendirmeye başladı.

Mumyalaşmış Ticari Hayaletleri takip etmeyenler ise yalnız kaldılar. Kendi dünyalarında inandıkları için tutkularıyla mücadele ettiler. Zor şartlarda inançlarına ve hedeflerine, karanlığın kötülüğünden ışığın aydınlığına ulaşmaya çalıştılar.

Kırmızılı Kadın inandıkları için mücadele etmekten asla pişman olmadı. Ailesinin içindeki  insanların inandıkları doğrular için mücadele etmelerine destek verdi, onlarla hep gurur duydu. Fakat ortam ve şartlar onları tutkularından uzak tuttu. Çocukları yıllarca hedefledikleri mesleklerinin dışında bir işte çalışmaya başladılar. Kızı o çok sevdiği güzel ve anlamlı yazılarını yazmayı bıraktı. İdeallerini ve kendini sorgulamaya başladı, kurtlar sofrasına girememişti. Tutkuları hala onu istediği noktaya taşımamıştı. Hayalleri de………

 İdealleri için bu kadar mücadele eden bir gencin daha ışığı sönecek miydi? Mumyalaşmış insanlar ordusu karanlıklara daha çok insanı çekecek miydi?

Masum tutkular elbette bir yerde, bir zamanda tutkularına yön bulacak, kara bulutlar tutkularımızı da ele geçiremeyeceklerdi.

Kırmızılı kadının kızının başucu sözlerinde olduğu gibi;

“ Yalnızca masumlar tutkuludur.”   J.Krishnamurti

“ Edebiyat olan her yerde umut vardır.”  Albert Kamus

 Gül yüzlü genç insan her gün mesleği dışında bir işe giderken, Kırmızılı Kadın da genç canının umutlarının tükenmemesi ve masum tutkularının karanlık gölgeler tarafından ele geçirilmemesi için tüm ışık güçlerinin kızı ve kızı gibi tutkulu gençliğin yollarını aydınlatmasını diledi.

Umutlarımız hedeflerimizi yönlendirdiği kadar tekamülle tutkularımıza sahip çıkmalıydık, asla vazgeçmeden!!!!!

Genç kızlık hayalleri, gençlik hayalleri ve hedefler, insanları istedikleri noktalara götürür müydü? Hedefler, yaşadığımız anlardaki duygu ve düşüncelerimiz bizi yönlendiriyor muydu acaba? - IMG 20201025 135650 scaled

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir