ABD, CAATSA kapsamına almakla Türkiye’yi “DÜŞMAN DEVLET“ ilan etmiştir.Düşman ilan etmekle kalmamış, Türkiye’ye bunun bedelini ödeteceğini de açıklamıştır.
Bunun üzerine düşman devletin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye’nin tepkilerini Pompeo’ya iletmiş.
Hani yani birilerinin ABD’ye tepkimizi iletmesi gerekirdi.
İçimiz ferahladı doğrusu.
Tıpkı, Başkan Donald Trump’un Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na dünya tarihinde eşi görülmemiş bir aşağılama mektubu göndermesi üzerine, birilerinin “Bunu yok sayıyoruz!” açıklaması ile ferahladığımız gibi.
15 Temmuz FETÖ kalkışmasının arkasında ABD’nin olduğunu bilen AKP’nin, adı geçen ülkenin Türkiye’ye düşmanca tavırlarına karşı ortaya koyduğu cılız tepkiler, bir ABD projesi olarak iktidara getirildiği iddialarını destekler niteliktedir.
Türkiye Cumhuriyeti, bir “AKP DEVLETİ” değildir. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini “TAM BAĞIMSIZLIK” ilkesi oluşturmaktadır. Uluslararası ilişkilerde, sana tokat atana öbür yanak uzatılmaz, gereği yapılır.
Peki gereği nedir?
Gereği, ABD 1975 yılında Türkiye’ye ambargo uygulama kararı aldığında Türkiye ne yapmışsa onu yapmaktır. Dönemin yöneticileri Ecevit ve Demirel ABD’ye karşı gereğini yapmışlardır. Ambargo üzerine ASELSAN kurulmuş, Türkiye’deki tüm ABD üsleri bir gecede kapatılmıştı.
Bugün yapılması gerken de, Türkiye’deki ABD üslerinin ve özellikle Kürecik Radarı’nın derhal kapatılması ve İncirliğin nükleer silahlardan arındırılmasıdır.
Türkiye bunu yapabilir mi?
Yapabilir!
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), ABD’nin Türkiye’ye yönelik aldığı yaptırım kararına karşı Türkiye’yi desteklediğini bildirdi. Arkasına koskoca Türk Dünyası’nı alan Türkiye bunu yapabilir!
Peki ihvancı tek adam iktidarı bunu yapabilir mi?
Konunun uzmanı dışişlerini devre dışı bırakıp devletlerle ilişkileri kişisel ilişkilerle yürütmeye çalışan, “Bu can bu bedende olduğu sürece papazı vermem!“ demesine rağmen bir telefonla papazı serbest bırakan “şahsım devleti“ nden bunu beklemek abesle iştigaldir.
Yazıları posta kutunda oku