Ne kadar reform o kadar borç

Ne kadar reform o kadar borç

Şimdi, Batı ve Amerika bizden reform yapmamızı istiyor. Reform yapmazsanız borç vermem diyor.

Elbette reformun içeriği, şekli ve şemailini belirleyecek olanlar, parası olup, bize borç verecek olanlardır.

Osmanlı da Batının isteklerini yerine getire getire, topraklarını kaybederek yol aldı. Osmanlının son zamanlarında da Avrupa’dan hep hakkaniyetli bir barış yapmasını bekledik.

Bakıyorum, şimdi ki Dışişleri Bakanımız da AB’den hakkaniyetli davranmasını istiyor. Tarih tekerrür ediyor.

Hakkaniyetli barış isteyen Osmanlı Hanedanlığı, ülkeyi kurtarmanın ötesinde, saltanatı kurtarmanın peşindeydi.

Yağmadılar Osmanlıyı ve onu sonlandırdılar.

Sadece Osmanlının son zamanlarında üzerimize çökmediler.

1980 darbesinin ardından, aynı Osmanlının üzerine çöktükleri gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine de çöktüler. Çünkü Kurtuluşu gerçekleştiren, Cumhuriyet kadroları gitmiş, kompradorların kuyruğuna takılmış, kadrolar işbaşı yapmıştı.

Eroin bağımlısı gibi, bizi borca bağlayan, Turgut Özal düzeni kurulurken de aynı şantajı yaparak, 1980 Darbesiyle beraber, Washington Konsensüsünü Kabul etmiştik. Tıpkı Paris Barış Konferansında olduğu gibi. 18 Ocak 1918.

Konsensüsün bazı maddelerini hatırlatayım.

-Faiz oranlarını piyasa belirlemelidir. (Kendi tekellerinin düzenlediği piyasa kuralları)

-İthalat üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Ticaret liberalleştirilmelidir. (Gümrükleri kaldırın, emperyalizm mal ve sermayesi, istedi gibi hareket etsin)

-Yabancı sermaye yatırımlarının önünde ki engeller kaldırılmalıdır.

-Devlet işletmeleri özelleştirilmelidir. (Parası olan yabancıların millet malı üzerine çökmesi)

-Sermayenin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. ( İnsan önceliği değil, sermaye öncelikli olmalı)

-Fikri mülkiyet hakları korunmalıdır.  (Bilginin serbestçe dolaşımını engelleyerek, kendi teknolojisini para karşılığında satma işi)

1983 yılından itibaren, bu ilkeleri yani Batının yeni patronu Amerika tarafında dikte ettirilen bu anlaşmayı imzaladık. Turgut Özal liderliğindeki, servet sınıfı bu antlaşmaya dahil olmamız için Batının dayattığı, sözüm ona reformları kabul ettiler.

Tıpkı Osmanlının son zamanlarında uygulanan borçlanma düzenineyeniden girdik.

Borçlandıkça, Batıya göbekten bağlandık. Borçlandıkça eskiden üretebildiklerimizi de üretemez olduk. Motoru, şanzımanı, aktarma organlarını dışarıdan getirip, dört cıvatasını sıktıktan sonra satma işine ihracat dedik.

Re-export diye övünür olduk.

Tıpkı Osmanlıda olduğu gibi gene reform derken, gizliden gizliye Kürdistan kurulmasını istiyorlar. Biraz daha borç verirlerse, biraz daha Kürdistan kurmak için mesafe alacaklarını görüyorlar.

Asıl istekleri ise; Rusya ile olan ilişkilerimizi kesmemiz. Çünkü biliyorlar ki, Ruslarla ilişkilerimizi, Kurtuluş Savaşında ki gibi, güçlendirirsek, kendilerine teslimiyetimiz zorlaşacak.

Bizden reform diye istedikleri; ABD ve Avrupa’ya daha fazla bağımlı olmamız. Yani onların bizi yönetmesi…

14 Aralık 2020


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir