Esir düşen 15 bin Türk askerini kör ettiler – Cezmi Yurtsever
Karaisalı bölgesinin tarihini araştırma çalışmalarım esnasında 1917 yılında Osmanlı ordusunda teğmen olarak olarak görev yapan Hasan adındaki askerin “Kara Bomba” müfrezesine kurarak Toros geçitlerinde düşman güçleri ile ölümüne mücadele ettiğini öğrendim. Hasan, savaş ortamında Arabistan çöllerinde Filistin cephesinde iken giydiği baş örtüsünü hiç çıkarmamıştı. Ve de omzunda kurşun yarası vardı. Arkadaşlarının da hemen hepsinin vücutları kurşun ve bomba izleri ile delik deşikti. Hasan ve arkadaşlarının Filistin’den Çukurova’ya Karaisalı dağlarına uzanan “kahramanlık destanlarını” konu edinen TOROSLARDA GÖRÜŞÜRÜZ kitabını gözyaşları dökerek yazdım.
Hasan’ın yaşadıklarının izini sürdüm. 1917 yılı Kasım ayı başlarında Osmanlı ordusunun Gazze-Birüssebi savaşında savunma hatları harita ve fotoğraflarının casuslar tarafından düşman tarafına verilmesi sonucu ağır bir yenilgi alındı. 13.000 Türk askeri hayatını kaybetti. 12.000 civarında da esir vardı. Osmanlı ordusundan yenilgiler ve bozgun sonrasında Arabistan cephesinde 150.000 asker İngilizlere esir düşmüştü. Ve Türk askerleri için Mısır’da esir kampları kuruldu. Geçtiğimiz günlerde Türk Tarih kurumu Arşivinde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27 Mayıs 1921 tarihli oturum zabıtları belgelerini okudum. Edirne Mebusları Faik ve Şeref Beylerin Atatürk’e sundukları “görüşme konusu” (takrir) belgesinde “Mısır’da sonuçlandırılan İngilizlerin fenni temizlik (tathirat-ı fenniye) bahanesiyle miktarından fazla “cerasol” banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri onbeş bin (15.000) evladın üzerinde irtikap ettikleri (deney kobayı olarak kullandıkları) bu cinayetin mutemed failleri olan İngiliz tabibleriyle (doktorlarıyla) garnizon kumandan ve zabitlerinin de cezalandırılmasını isteriz” sözleri yazılı idi. İnsanlık tarihinde bir eşi duyulmamış böyle bir olay 15 bin Türk askerinin cerasol katkılı banyolarda gözleri kör edilerek en hayati insani fonksiyonlarını kaybetmeleri “savaş suçu” olduğu kadar insanlık onurunu ayaklar altına alan vahşi bir uygulama idi. Konuyu gündeme getiren milletvekilleri olay öncesi işgal İstanbul’unda cadde ve sokaklarda birbirine tutunarak yürümeye çalışan çok sayıda esir kamplarından gelme askerin perişan halini görmüşlerdi. Aynı manzara Anadolu’nun her yerinde de yaşanıyordu.
Olayın farklı boyutlarını Avustralya ve İngiltere savaş arşivlerinden de yaptım. Avusturalya Savaş Merkezi arşivinde JO1208 kod numaralı Türk askerlerinin Mısır’da kırbaçlı kasketli düşman görevliler karşısında çırılçıplak bir halde “cerasol” karıştırılmış su tanklarında zorla banyo yaptırılma fotoğrafına ulaştım. İngiltere Arşivlerinde bulunan Mısır’daki Esir Türk Askerleri tutanak ve belgelerinde Heliopolis esir kampının sorumluları Arsen Kohoren ve Leon Samuel adındaki doktorlardı. Sidi Beşir kampında sorumlu doktor da Osmanlı ordusunda görevli iken bir şekilde düşman safına geçen Halepli ve Ermeni asıllı bir doktordu. Ve bütün bilgiler dünya tarihinde eşi görülmemiş cerasol katkılı su tanklarında zorla banyo yaptırarak kitle halinde askerlerin gözlerini kör etme olayında savaş suçu sorumlularının Ermeni asıllı doktorlar olduğunu gösteriyor. Bir şekilde Mondros anlaşmasına göre Osmanlı ve karşı taraf arasında esirlerin serbest bırakılması maddesi yer alıyordu. Ancak Osmanlı askerlerinin Anadolu’daki milli mücadelede dirençlerini yok etmek için savaş hukuku çiğnenerek kitle halinde Türk askerlerin gözleri kör edildi.
Bir yanıt yazın