Yazımızın başlığına aldığımız cümle Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dan geldi. Ceyhan ısrarla “Tam kapanma 28 gün olmalı, 14 gün işe yaramaz. Seyahatler kısıtlanmadan salgınla başa çıkılamaz. Sonradan alınan önlemler işe yaramadı” açıklaması ile pandemi ile mücadelede yeni bir sayfa açmış oldu.
Covid-19 belası başladığı günden bu yana Prof. Dr. Ceyhan’ı ve açıklamalarını dikkatli biçimde izleyenlerdeniz.
Ceyhan’ın bugüne kadar söyledikleri belli ve açıklamaları da aynen çıkıyor ve yaşanıyor.
Şu noktaya dikkat:
Prof Ceyhan hala tam kapanmadan yana. Hatta kapanmanın 14 gün değil, 28 gün olması gerektiğinin altını çiziyor. “Lokal önlemlerle bu işi başaramayız. Konuyu daha ciddi boyutlarda değerlendirmemiz gerekiyor” diyor. Salgının Türkiye’nin her tarafına yayıldığına dikkat çekip” Nüfusun % 60’ı aşılanmadan da maskeler çıkarılmamalıdır” diyor.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, henüz koronavirüs geçirerek ortaya çıkacak bağışıklığın ne kadar devam ettiğinin bilinmediğini, hastalık geçirerek toplum bağışıklığı oluşması ve bu yolla salgının bitmesinin şimdiye kadar görülmüş bir durum olmadığını belirtti. Prof. Dr. Ceyhan, hiçbir hastalığın şimdiye kadar toplumda bağışıklık geliştirerek sonuçlanmadığını söyleyerek, “Genellikle ya virüsün mutasyonu ya da etkin bir aşı bulundu. Yoksa insanların hasta olmasını bekleyip, ‘sürü’ ya da ‘toplumsal bağışıklık’ denilen durumun oluşması ilk olarak insancıl değildir. Her gün 80 kişi civarında kişi hayatını kaybediyor. Bu kaybedilen kişiler bizlerin yakınları olabilir. Dolayısıyla hiçbir ülke dikkat ederseniz, ‘ben toplumsal bağışıklık stratejisi uyguluyorum, bu yolla salgını kontrol edeceğim’ demiyor, diyemez zaten. Kaldı ki, bu durumun garantisi de yoktur” diye konuştu.
Günümüzde hemen hepimizi ilgilendiren pandemi konusunda Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın söylediklerini ve uyarılarını birlikteokuyalım:
“Antikoru pozitif insanlar da hastalığı geçirebiliyor. Bu, antikorun miktarına, fonksiyonuna göre değişir. Hastalığı geçirerek, bağışık hale gelmek hiç kimsenin isteyeceği ya da hedefleyeceği bir şey değildir. İnsanlar maalesef bu hastalığı grip ile karıştırıyor. Gripte gerçekten her hastalanan belli oranda kişiye bulaştırır. Ancak koronavirüste durumun böyle olmadığını anlattık. Bu hastalık farklı bulaşıyor. Örneğin 100 tane virüs almış kişinin 40 tanesi hiç bulaştırmıyor. 40 tanesi 1-2 kişiye bulaştırıyor. 20 tanesi de süper bulaştırıcı olup, birdenbire yüzlerce kişiye bulaştırabiliyor. Dolayısıyla siz bu bağışık hale gelen insanların ‘ne kadarı bulaşıcı özelliği olmayan kişi’, ‘ne kadarı süper bulaştırıcı’ bilemezsiniz. Bu tedbirleri sürekli almak durumundasınız.Grip gibi insanlar bu hastalığı geçirdikçe bulaşıcılığının azalacağı görüşünün doğru olmadığına söylemliyim. Bir hastalığın toplumsal bağışıklıkla bitmesi için kaç kişinin bağışık hale gelmesi hesabı oldukça basittir. Hesap yapıldığında ortalama 0,7 gibi bir değer çıkar. Bu da toplumun en az yüzde 70’i bağışık hale gelirse salgın durur anlamına gelir. ‘Toplumun yüzde 40’ı bağışıklık kazanırsa salgın durur’ şeklinde açıklamalar doğru değil, bunlar olacak bir şey değil. Dolayısıyla şu an en iyi hesapla bulaşıcılık kat sayısını 2 aldığınızda yani ‘1 kişi 2 kişiye bulaştırır’ diye kabul ettiğinizde toplumun en az yüzde 50’sinin bağışık hale gelmesi gerekir. Aşının etkisi bireysel ve toplumsal korunmadır. Bireysel korunmada mesela yüzde 90 etkili bir aşı çıktı, yüzde 90 sizi koruyor. O aşı aile hekimlerine verildi, gittiniz aşılandınız, o aşı sizi o oranda korur. Ama nüfusun yüzde 60’ı aşılanmadan hiç kimse maskesini çıkarıp, mesafeye dikkat etmeden dolaşamayacak. Görüyorum ki, insanların birçoğu yanlış anlamış; aşıyı yaptırıp, artık ne maskeye ihtiyacı olacağını ne de mesafeye ihtiyacı olacağını düşünüyor. Bu yanlıştır. Toplumsal korunma sağlanıncaya kadar bu önlemler devam edecektir. Peki, toplumsal korunma için mesela yüzde 60 oranında kişinin bağışık hale gelmesi lazım yüzde 90 etkili bir aşıysa, yüzde 66’sını aşılamanız lazım. Bunun iki doz olduğunu düşünürseniz, ortalama 130-140 milyon civarında aşının elde olması lazım. Türkiye’ye bu kadar miktarda aşının gelmesi de birkaç seneyi bulur.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın