KIBRIS, BATI TRAKYA OLMASIN
HÜSEYİN MÜMTAZ
“Devlet kuran son Türk” Rauf Denktaş; “Kıbrıs Girit Olmasın” demiş ve aynı isimle kitap bile yazmıştı.
Bakın geçen hafta evinin kapısına Altın Şafak örgütü tarafından “En iyi Türk, Ölü Türk’tür” yazılan İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ne diyor:
“Biz aynıyız. Bunlardan korkacak bir şey yok! Bu saldırı, bu taciz ilk değil, son da değil. Biz cemaatimizi camide değerlendiriyoruz. Yine yola devam. Bir can var, feda olsun. Okullarımızı da kapatıyorlar. Türkiye’den gelen öğretmenler çok azaldı. Buradaki öğretmenler Yunanca okutuyor, gelenler Türkçe bilmiyor. 10 çocuktan aşağı olunca okulu kapatıyorlar. Her yerde azınlık hakları darbe yiyor. Bir Avrupa ülkesi olarak maalesef Avrupa ülkesinde yaşamıyoruz. Biz bir cami izni çıkartana kadar yıllar geçiyor. Olan caminin çatısı düşüyor çatıyı değiştirmeye izin vermiyor. Duvar yamulmuşsa düzeltirsek ceza geliyor.
Dünyada anlaşmalı azınlık sadece biz ve İstanbul Rumları var. Karşılıklı eşit haklarımız Atina Antlaşması ve Lozan Antlaşması’yla teyit edilmiş. Din adamları da, vakıf mallarının yöneticileri de seçimle işbaşına gelir. Müftüler seçimle başa gelir. İstanbul’da da papazlarını Hıristiyanlar seçer. 1990 yılına kadar böyle sürdü. Sonra burada boşanma, evlendirme, miras vs. hakimin işidir, devlet seçer, diye seçim hakkını aldılar. Kendileri atamaya başladı ve 90’dan sonra seçimle müftü seçimini kabul etmediler. Benden önce Mehmet Emin Aga vardı, o öldükten sonra 2006’yı 2007’ye bağlayan gece, bayrama denk geliyordu, camilerde seçim yapıldı biz seçildik. Onlar başka müftü atadı, Gümülcine ve İskeçe’de seçilmiş müftülerimiz oldu. Sizde (Türkiye’de) çok serbest! Bizi insan yerine koymuyorlar. Ama mütekabiliyet esasını işletmek lazım!”[i]
Altı çizili satırları bir daha okur musunuz?
AB üyesi Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan İskeçeli “azınlık” (Türk demek yasak) Müslüman ahalisinin “seçilmiş dini başkanı”; “Avrupa’da yaşamıyoruz” diyor.
Rum’un kucağında “müştereken” AB’ye girersek Kıbrıs Türkü’nün Avrupalı olacağını mı zannediyorsunuz?
Bir kere adımız “Kıbrıs Türkü” değil, “Kıbrıs Müslümanları” olacak.
Bırakın öyle şimdiki gibi neredeyse her apartmanın merdiven altında kurulan üniversiteleri, ilkokul bile açamayacağız Rum’un izni olmadan.
Okullarda Rumca zorunlu ders olacak.
Adımız Kıbrıs Müslümanları olsa bile caminin çatısına kiremit dizmek için Rum’dan izin alacağız.
Avrupa’da yaşıyor olmayacağız.
Yâni, Kıbrıs Batı Trakya olmasın…
…
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası hükümet kurma çalışmaları sırasında yaşananlardan midem bulanıyor.
Önce “en büyük parti” UBP’de yaşananlar, aday olup yarım saat sonra vazgeçmeler, bir türlü yapılamayan kurultay…
HP’nin dümenleri.
Erhürman’a yapılanlar…
Üç partinin “vekil başkan”la temsil edilmeleri…
Derken… Silihtar’a yapılan atamalar.
Akıncı’nın Kebapçı danışmanından kurtulduk diye sevinirken başımıza neredeyse taş yağacak.
Rum/İngiliz çifte vatandaşı olan bir linobambaki ile profesyonel iş hayatında halen güneyde Rum ortaklıkları bulunan bir başkası âniden “katrolanıverdiler”.
Kapısında, inanmadıkları ay-yıldızlı bayrakların dalgalandığı bir mekânda hangi anlayışla çalışıp maaş alacaklar?
Bir türlü kurulamayan hükümetten önce, anlaşılan Silihtar “teknokratlaşıyor”…
Peki, geçmişte değil, halâ bile “cennette“ yaşadığını zanneden “müstemleke solcularının”[ii] bile karşı koyamayacağı bu katrolanmayı sizce hangi gizli el yapmış olabilir acaba?
Ben halâ, muhterem babasının ifadesiyle “Türkoğlu Türk” olan Tatar’ın alacağı, bir türlü alamadığı, almakta geciktiği tavırları merak ediyorum…
Bu ekiple ve bu yolla Rum’un kucağında AB’li olmak, “Kıbrıs Türkü”ne “Batı Trakya Müslümanları”ndan daha iyi bir hayat sağlamayacaktır.
Ben demiyorum, Rauf Bey diyor, İskeçeli Ahmet Mete diyor. 6.12.2010
[ii] https://www.turkishnews.com/tr/content/2020/11/19/sol-ve-sagin-yeni-fotografi-huseyin-mumtaz/
Yazıları posta kutunda oku