Terör Örgütleri ile Mücadele Basit Değildir.
Çünkü: devletler ve global güçler terör örgütlerini ve terör örgütleride devletleri ve global güçleri uluslararası ve bölgesel güç mücadelelerinde beslerler ve kullanırlar.
Uluslararası ve bölgesel terörizmde, terör örgütleri sadece kendi başına hareket eden otonom örgütler değillerdir.
Terörizm, terör ve terör örgütleri, dünyada veya bölgeler üzerindeki güçler mücadelesinde ve değişik güçlerin kendi dinamiği içinde yer alan sürekli paylaşım adındaki rekabette, devletlerin ve terör örgütlerinin iç içeliğinide kapsayan çok katmanlı ve girift bir olgudur.
Örneğin, ASALA terör örgütü esas olarak Fransız istihbaratının kolladığı bir örgütlenmeydi. Ama Sovyetler Birliği, ABD, Yunanistan ve Ortadoğuda ki Bölge istihbaratları tarafındanda kullanıldı ve kollandı.
Kullanmasalardı, ASALA gibi bir örgüt Türk diplomatlarını suikastlerle şehit etme eylemlerini göze alamaz, göstere göstere yapamaz ve en kısa zamandada imha olurlardı. Ama olmadılar. Sadece isim ve şekil değiştirdiler.
Her olgu gibi terör olgusuda kendi dinamiğini ve çelişkisinide içinde taşımaktadır. Devletlerin terör örgütletiyle ilişkiside her zaman dosdoğru bir çizgide gitmemektedir. Terör örgütünü destekleyen, kollayan ve ihtiyaca göre kullanmak için cebinde taşıyan her bir devlette, O terör örgütü tarafından görece olarak kendi aralarında çelişkilerin derinleşmesiyle, aralarında çıkar çatışmaları çıkmasıyla vede başka devletlerin O örgüte el atmasıyla mutlaka rahatsız edilir yada stratejik bir zarara uğratılır. Bu tip gelişmeler devletlerin ve terör örgütlerinin bu ilişkilerdeki kaçınılmaz kaderleridirde.
Mesela, ASALA’nın güçlü olduğu dönemlerin son safhasında, ASALA’nın kendi içinde, siyasi ve liderlik alanında çelişkiler yaşaması ve etnik milliyetçiliğin verdiği akılcı olmayan fikirsel kışkırtma, Ermeni milliyetçi akımlarını Fransa ile zıt düşürmüştü ve çelişkili ilişkiler yaşatmıştı.
Örneğin: ASALA’nın, Fransa’da dönemin en prestij havaalanı olan Paris Orly havalanında yaptığı eylemden sonra Fransız istihbaratı ASALA’nın kontrolden çıktığını kabul etti ve örgüte karşı harekete geçti.
Bu kriz, Ermeni ileri gelenleri, Lübnan, Yunanistan ve Fransız devletinin uzlaşması ile ASALA hem örgüt ve eylem gücü olarak minimalize edilerek bir şekilde çözüldü. Ama bu uzlaşma ASALA’yı hiç bir zaman tamamen yok edemedi. Zaten bu gibi konuda, bu tür etnik milliyetçi terör örgütlerini tamamen yok etme sözünü kullanmakta doğru değildir. Çünkü gerçekte yok edilemezler. Sadece minimalize edilerek beklemeye alınırlar.
Dünyada sermayesi etnik milliyetçilik ve din olan ve çok değişik yörelere yayılmış örgütlenmelerin tamamen imha edilmesi zaten fiilende imkansızdır. Sadece değişik ülkelerin bölgesel ve uluslararası anlamda bir çok konuda bir birine taviz vermeleriyle ve işbirliği ile terör örgütlerinin bölgede etkisi kırılabilir, eylemleri ise görece kontrol altına alınabilir ve minimalize edilebilir. Ama asla tamamen yok edilemezler.
Yani tek başına bir devlet asla kendi başına sınırları aşan ( uluslararası) bir terör örgütü yapılanmasını bitiremez. Türkiye ‘de bu konuda (PKK gibi bir terör örgütü buna iyi bir örnektir ) kamuoyunu yanlış bilgilendirme ve gerçek dışı bir sonucunda var olduğu zannedilmektedir. Bu PKK terör örgütü konusundada kamuoyunda yanlış bir algıya ve beklentiyede yol açmaktadır. PKK tam olarak bir başka devlet yada devletlerin gayrı meşru örgütü olarak görülmeyip, sadece tetikçi olarak gösterildiği içinde yanlış yorumlamalarla yakında bitirileceği gibi açıklamalar yapılmaktadır. Bu tip bilinçsiz ve iç siyasi propagandaya yönelik açıklamalar gerçekler ortaya çıktığında ise sadece terör örgütüne ve destekleyen güçlere yaramaktadır. PKK 40 yıldır bitirilememiştir. Sebebide etnik milliyetçi olması , değişik yörelerde etnik milliyetçi taban bulması ve dolayısı ilede uluslararası alana yayılmış bir örgüt olması ve örgütün bölgesel ve uluslararası güçler için de çok kullanışlı olmasıdır. Buradada PKK’yı terör örgütü olarak bitirmekten çok, bölgede etkisini minimalize etmek terimini kullanmak daha doğru ve gerçekçi olur. Örgütün etkisini ve eylemlerini minimalize etmenin yoluda yöntemide diğer terör örgütleri örneklerinin minimalize edilmesinde olduğu gibi bellidir.
Örneğin: yıllardır yazılıp çizildiği gibi Ermeni etnik milliyetçisi terör örgütü olan ASALA’yı minimalize eden yada sözde ‘ bitiren’ devlet Türkiye değildir. Türkiye böyle bir uluslararası terör örgütünü ‘yok etme’ yada minimalize kapasitesinede o dönemde zaten sahip değildi. Böyle bir operasyonel perspektifi ve hazırlığıda yoktu (ama şimdi düne göre bugün operasyonel hazırlığı ve ağır darbe vurma kabiliyeti var). Onun için bugüne kadar bu konuda söylenenlerin aslı ve astarı yoktur. Bir devletin ASALA gibi bir uluslararası ve çok katmanlı destek alan bir terör örgütünü, üç beş mafya üyesi ( Çakıcı vs gibi) veya kendisini eski bir sağ hareketin militanı gibi kullandıran adama ( Çatlı vs gibi) yok ettirebilecek bir kabiliyetide yoktu.
Böyle terör örgütlerini ( ASALA, PKK, ETA, İRA vs) devletler, sadece bir devlet değil, bir kaç devletin ortak çalışması, anlaşması, kararlılığı ve nokta operasyon kabiliyeti olan profesyonel özel kuvvetlerin ( askeri veya istihbarattan olabilir) iyi bir işbirliği ve örgütün mensubu olduğu bir siyasi veya askeri kanat’ın
ve etnik veya dini kanaat önderlerinin devletle uzlaşmasının toplamıyla minimalize edebilir. Ama devletler ne yaparlarsa yapsınlar bu tür terör örgütlerini asla yüzde yüz yok edemezler.
Bu tip bir imha hareketi hiç bir zaman rekabetçi devletlerin veya global güçlerinde işinede gelmez zaten. Bunun örneğide verilmek istenirse çoktur.
Bu gerçeği kabul edip, gerçeğe göre devlet, millet ve uluslararası kamuoyu olarak davranılmalıdır.
Etnik milliyetçiliği ve dini referans olarak kullanan terör örgütleri, genelde romantik ( duygusal) ve irasyonal propaganda elementleri kullandıkları için , bu tür örgütler sadece bir yerel bölgede değil bir den fazla yerel bölgede militan bulamada hiç bir zorluk çekmezler. Genelliklede bölgedeki krizler ve yarattığı sosyolojide buna uygun olarak ortam ve olanak sağlar.
Bu tip örgütlerin işleyişleride, büyük güçlerin istihbarat kaynakları tarafından siyasi, ekonomik ve askeri olarak takip edilirler.
Büyük ve bölgesel devletler zorunlu olarak bölgesel güç mücadelelerinde bu tip terör örgütlerini birer kullanışlı aparat olarak değerlendirildikleri için, kendilerinin doğrudan kurdurdukları gibi, bazen kendi kurulmuş veya etrafına militan toplamış olan her hangi bir etnik milliyetçi ve din referanslı terör örgütlerini yalnız yada kendi başına bırakmazlar.
Bölge üzerinde egemenlik kurmak isteyen devletlerin istihbaratları, düzeyi ne olursa olsun her dönemde mutlaka her türlü terör örgütleriyle irtibata geçerler. Terör örgütleriyle beraber ortak hedefler belirlemek için bir birinden yararlanma anlamında anlaşmalar yaparlar. Karşılıklı çıkarları desteklerler ve eylemleride bir birine rağmen yapmazlar. Eylemlerini, bir birlerinin kısa, orta ve uzun vadedeki planlarına göre ve destekler biçimde yaparlar. Yani terör örgütleri devletler arası güç mücadelelerinin bazen yarı otonom, otonom ve gayri meşru olan birer operasyonel ve stratejik parçasıdır yada işbirliği süreci içinde devletlerin parçası haline getirilir. Terörizm ve terör örgütleri hiç bir zaman kendi başına bir olgu değildir.
Uluslararası yada bölgesel rekabet için değişik dönemlerde harekete geçen ekonomik, siyasi ve askeri güçler, sadece terör örgütünü kendi amaçlarına göre kurup veya kurulmuş terör örgütünü etkiliyerek, yönlendirerek veya destekleyerek kullanmazlar, aynı zamanda terör örgütüde kendi amaçları doğrultusunda zaman içinde bir boyut kazınır. Kendi dinamiğini yaratır ve emperyal veya bölgesel güçleri kullanırlar. Örneğin, PKK, Müslüman Kardeşler, ASALA ve Lübnan Hizbullahı bunun en belirgin örneklerdir.
Terör örgütünün olduğu her yerde istihbaratlar ve istihbaratların olduğu her yerdede terör örgütleri mutlaka vardır ve olayların akışı sırasında her ikiside mutlaka devrededir. Bu durum her anlamda her yerde yani askeri ve militan lojistiği, teknik, ekonomik, siyasi destek ve eylem anlamında da böyledir.
Terör örgütleriyle ilişkilerinde devletler, tabiki genel olarak terör örgütlerinden daha güçlüdür. Çünkü meşru imkanlar ve devletin tüm olanakları arkasındadır. Ama devletler ( istihbaratları) işin tabiatı gereği bölgelerde etnik milliyetçi ve dini referanslı terör örgütlerinede alanen muhtaç oldukları için ve terör örgütleride bu durumdan akıllıca yararlandığı için, terör örgütleride yerel planda zaman zaman en az bir devletin ( istihbaratı) gücü kadar güçlü olabilmektedir. Bu durum çoğu zaman yadsınamaz duruma bile gelebilmektedir. PKK, Müslüman Kardeşler ( Hamas) ve Hizbullah bunlara birer örnektir bugün.
Konuyu toparlarsak, dünyadaki paylaşım savaşlarında ve özellikle bugünlerdeki yeni paylaşım savaşı sürecinde güç mücadeleleri sürdüğü müddetçe, devletlerin çeşitli organları kendi amaçlarına doğrultusunda terörizmi, devletleri ve global güçleri bir birbirleri ile konuşma, anlaşma, uzlaşma, tavize zorlama aracı ve bir olanak olarak bırakmazlar. . Bilakis kullanırlar. Kullandıkları orantıda ise devletlerle ilişkili olan terör örgütlerinin rekabeti fiili olarakta konuya göre etkinliği, geçmişte, bugünde ve bundan sonrada olduğu gibi sürecin akışına göre azalıp, artıp ve çoğalacaktır.
Ama hiç bir zaman güç mücadelelerinden dolayı terörist faliyetler son bulmayacaktır. Eşyanın tabiatı gereği devletlerin teröre ihtiyacı vardır. Burada vekaletten söz etmekten çok devletletin veya devletlerin ‘meşru olmayan’ bir parçasından söz etmekte daha çok yarar vardır. Doğru tarifte budur.
Bundan dolayı , sözde terörizm ile ilgili mücadele için yapılan resmi: ikili ve uluslararası anlaşmalara, protokollere, kadeh tokuşturmalara veya ittifaklara inanmak saflık olacaktır.
Uluslararası alamda terörizmin ve terör örgütlerinin bittiği yada biteceği konusunun işlendiği beyanatlarda, uluslararası kamuoyu açısındanda zaman zaman bir kanaat oluşturulsa dahi, bu kanaat sadece safça bir yanılgıdan ve sonucu öyle görmek istemekten ibaret olacaktır..
Şu kesinlikle bilinmelidirki, devletlerin rekabeti, global güçlerin Emperyal istekleri bu dünyada var oldukça ki olacaktır, terörizm süreci bu dünyada çok kullanışlı bir araç olarak asla bitmeyecektir. Devam edecektir.
Kısacası, devletler terörizmsiz ve terör örgütleride devletlersiz ve global güçlersiz yaşayamazlar. Güç mücadeleleri terörizmin tarlası, yer altı ve yer üstü zenginlikler ise sebebidir. Araçlar ise bugünki dünyada etnik milliyetçilik ve din referanslı terör örgütleri olmaktadır.
Eğer dünyada terör faliyetleri bir oranda zaman zaman teklerse veya yavaşlarsa, şu iyi bilinmelidirki, devletler veya diğer rekabetçi güçler arasında bir çeşit kahve arası molası verilmiştir. Çünkü mola kararının ve zamanın vericileri onlardır.
Bu anlamda insanlık bu konuyu sebepleri, sonuçları ile doğru öğrenmeli. sorgulamalı ve yukarıdaki sebeplerden dolayıda ayrıca bundan sonrada terörizm ile yaşamayı, terörizme karşı doğru mücadeleyi, bu konuda bilinçli tedbirler alarak, kurumları doğru kullanarak, kurumların kontrol mekanizmalarını doğru oluşturarak ve kontrol ederek, dayanışmacılığı ve katılımcılığı artırarak, gerçek demokrasiyi ve ifade özgürlüğünü geliştirerek ve korkmayarak öğrenmelidir.
Çünkü bu bir insanlık sorunudur. Insanlık bu konuda başını kuma gömmeyi bırakmalı ve dik durmalı ve kaldırmalıdır.
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Terörizm ve Soykırımlar Araştırmacısı
Bir yanıt yazın