KAŞGARLININ FELSEFESİ NEDİR?
Dil düşüncenin bir yansıması, düşünce ise bilimsel olarak incelemenin ,anlam kazandırmanın eylemidir.Düşüncenin, Felsefe yapılabilme haline gelebilmesi için, o konuda her şeyin en ince ayrıntısına kadar bilinmesi ,anlamlandırılması gerekir. Öyleyse
Bir şeyin anlamı nedir?
Kaç çeşit anlam vardır?
İki tür anlam bulunmaktadır; bunlardan birincisi duyu algıları sonucunda “zihinde “ meydana gelen varlıklara ait izlerdir. İkincisi de aklın bu izler üzerinde yaptığı düş, kavrama, yansıma, birleştirme ve ayırma gibi işlemler sonucunda ortaya çıkan anlamlardır.
Kişinin ve ulusların anlamdırabilme yetenekleri nasıl oluştu?
11. yüzyıldan sonra
Türklerin, , sanat ,felsefe ve çağdaş bilimlerle düştükleri ayrılığın ve geriliğin sebeplerinden biri olarak, dilimizin anlamlandırabilme yeteneğinin kaybedilmesi son derece önemlidir.
Kökleri anlamsız sözcükler ile, anlamlı tümceler kurulabilirmi?
Üst kimlik dillerinden dilimize çevrilen sözcükler içerisinde türetilen ve olduğu gibi alınan sözcüklerde ses yapısı ile, gösterdikleri nesne veya kavramların yapısı arasında ayrılıklar bulunmaktadır.
Sözcüklerin anlamları, gösterdikleri şeylerle ve kökleriyle ilgili olmamaktadır.
Buna karşın, ÖnTürklerde, sözlerin anlamları, insanlar arasındaki karşılıklı bir anlaşmadan bir uyuşmadan sonra kazanmışlardı. Bu bakımdan sözcükler ile, gösterdikleri şeyler arasındaki bağ, insanlar tarafından meydana getirilmiş olan matematiksel bir bağdı. Kaşgarlı da bir Türk düşünürü olarak , sözcüklerinin kök anlamlarını inceleyerek bilimsel yöntemleri kullandı, yaptığı çalışmalarla bizim uslarımıza kazındı.
Gerek hristiyanlık ,gerekse müslümanlık, gerekse musevilikle 6 . yüzyıldan itibaren tanışan Türkler,
Kökleri ve dil bağlamında nesnel olarak karşılıksız, yabancı, anlam bütünlüğü olmayan bir çok sözcük ile tanıştı. Kökleri farklı yabancı anlamsız sözcükler, Türkçe ekler getirilerek kullanılmaya başladı. Yabancı kökleriyle birlikte, kişiye göre yoruma açık , kesinsizlik içeren yeni bir bakış açısıyla birlikte kullanılmaya başlandı.
Ortaya düşünce disiplini içermeyen sözcükler çıktı. İnsan kümeleri, toplumsal yozlaşma ile birlikte uzun süre birbirini anlamlandıramayan kişilerin yaşadığı ayrı insanlar topluluğu ortaya çıkardı. Bu ise Toplumumuzda karmaşa yaratan, bir sonuç doğurmuştur.
Bir şeyin anlamını bilmeden, o şeyin detaylarını incelemeden , o şeyi öğrenmemiz mümkün değil. Öyleyse;
Bilim, Kültür ve dillerin ortak gelişmesiyle oluşan evrensel bir düşünme sonucu, tümevarım yoluyla anlamlandırılarak yapılmıştır. Bilimle uğraşmayan bir toplum nasıl evrensel felsefe yapabilir? Felsefe ve sanat yapmıyan bir toplum nasıl gelişebilir?
Grekçenin latinceyi, Eski Türkçenin, Fransızcanın İngilizceyi etkiledikleri bilinmektedir. MÖ 1200-200 yıllarında HunTürkleri ve Çin halkları komşu kültürler olarak birbirlerini etkilediler.
Ancak burada çok büyük bir konu başlığı açalım, başat güç, egemen kültür, günümüzde olduğu gibi dil konusunda diğer milletleri etkilemekteydi. Nasılki yeni buluşlar üreten ,geleceğe yönelik tasarımlar yapan bilim insanlarının ,yazarların, sanatçıların isimleri evrensel dillere kazındıysa o dönemlerden beri düşünürleri olan ve düşüncelerini anlamlandırarak ifade edebilen kişiler/topluluklar teknik olarak diğer insan kümelerine egemen oldu.
Kaşgarlı ,Türkçenin Üst kimlik dili olduğunu ve Tüm dünyanın en gelişmiş dillerinden biri olduğunu biliyordu ve araplar tarafından öğrenilmesini istiyordu. Kaşgarlı kendi özüne ait kültür genetiğini torunlarına aktarırken, Türklerin Türkçe kökenli anlamları olan sözcüklerle Felsefe yapmalarını ve düşünmelerini sağlamaya çalıştı.
Kaşgarlı Mahmut, Türk toplumunun sembol ve simgelerini , tamgalarını , harflerini ölümsüzleştirdi.
Yazıları posta kutunda oku