Prof. Dr. Hakkı Keskin, Siyaset Bilimci – Almanya Parlamentosu eski Milletvekili
18.11.2020
İYİ Parti Olayı ve Parti İÇİ Demokrasi Sorunu
Meral Akşenir‘in son derece saygın, ilkeli ve kararlı politikasıyla İYİ parti kuruldu. Hükümetin ve MHP’nin tüm engelleme uğraşlarına ve güdümlü mahkeme kararlarına karşın, İYİ Partinin kurulması engellenemedi. Bu sonuç, Meral Akşener ve yakın fikir arkadaşlarının büyük başarısıdır.
Türkiye’nin siyasi programı ve hedefi bakımından, demokratik, laik ve Cumhuriyetin kuruluş ilke ve felsefesiyle sorunu olmayan “merkez sağ” bir partiye gereksinimi olduğu açıkca görülüyordu. Daha önce bu boşluğu Demirel’in Doğru Yol Partisi ve Özal’ın ANAP Partisi dolduruyordu. Bu iki siyasi hareket eriyince Merkez Sağ’da önemli bir boşluk ortaya çıktı. AKP Kuruluş aşmasında bu iki parti seçmenlerinin önemli bir kesiminin oylarını almayı başarmıştı. AKP giderek din, hatta mezhep ağırlıklı ve devlet varlıklarını tamamen yandaşlara dağıtmaya yönelik bir politika izlemeye başlayınca ve ekonomiyi yönetemez konuma gelince, merkez sağ oylarda AKP’den kopma süreci başladı.
İYİ Parti kurucularının çoğu MHP orjinli olsalarda, orta sağdaki bu boşluğu kendilerinin doldurma yönünde büyük bir fırsatın önlerine çıkmış olduğun gördüler. Doğru bir siyasi yaklaşımla eski merkez sağ partilere giden oyları almaya başladılar. Hatta CHP’li seçmenlerden de oy alabilecekleri, araştırmalarda görülüyor. Son kamuoyu yoklamalarında bu nedenle İYİ Parti oylarında yüzde 12-14 bandında kayda değer bir yükseliş olduğu görülüyor. Oyların bu artışında hiç kuşkusuz parti Genel Başkanı Meral Akşener’in izlediği inandırıcı ve seçmenle doğrudan diyaloğa geçmenin belirgin rol oynadığı biliniyor.
Cumhur İttifakının İYİ Partiyi Bölme Stratejisi
AKP ve ortağı MHP’nin birlikte oylarının yüzde 40’lara doğru gerilemesi, İYİ partiye Bahçeli’den “evinize dönün” ve Erdoğan’dan “çok iyi olur” övgü mesajlarına yol açtı. Meral Akşener “alnıma tabanca dayatılsa da ben Cumhur İttifakı ile bir araya gelmem” yanıtını verdi. Bu durumda İYİ Parti’nin karıştırılması, tek seçenek olarak ortaya çıktı.
Yayınları ve TV`lerdeki açıklamalarını ilgiyle izlemekte olduğum Prof. Ümit Özdağ’ın tek başına çağrıldığı CNN yayınlarında, İYİ Parti İstanbul İl başkanı hakkındaki açıklamaları, sonrada İYİ Parti ve CHP`nin HDP ile yeni bir anayasa taslağı hazırladıkları iddiası, beni büyük bir hayrete düşürdü. Akşener ve Kılıçdaroğlu bu iddianın gerçek dışı olduğunu açıkladılar. Özdağ`ın gerçek olmadığı belirtilen bu iddialarıyla, nesnel olarak Millet İttifakını bölmeyi hedeflediği görülmektedir. Gelecekte tüm Siyasi Partiler, Sendikalar, Sivil toplum kuruluşları gibi en geniş kesimlerin katılımlarıyla hazırlanması gereken yeni bir Anayasa hazırlığında, TBMM`inde temsil edilen bir siyasi partinin bulunmasından daha doğal ne olabilir?
İYİ Parti’nin 2. Olağan Kurultayında Koray Aydın tarafından organize edildiği söylenen “Aşağıda belirtilen isimler seçilmeyecek” listesinde, parti kurucularından olan ve kamuoyunun yakından tanıdığı Ümit Özdağ, Aytun Çiray gibi kişilerın bulunması, kanımca Ümit Özdağ’ın bu yanlış siyasi yaklaşımına neden olmuştur.
Türkiye’de siyasi partilerin en büyük sorunu, parti içi demokrasinin olmayışı ve işlerlik kazanmayışıdır. Bu sorunun ivedi olarak çözümü öncelikli görevdir. Kanımca İYİ Parti kurultayında parti içi demokrasi uygulanmış olsaydı, Koray Aydın’ın “aşağıda belirtilen isimler seçilmeyecek” gibi bir çağrıda ve uygulamada bulunması mümkün olmayacaktı.
Parti İçi Demokrasiye CHP Öncülük Yapmalıdır
Konuya ilişkin yazılarım nedeniyle, sayın Haluk Pekşen, ekibi adına benden CHP’de Parti İçi Demokrasiyi sağlamak amacıyla bir tüzük çalışması yapmamı önerdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi ve çok partili yaşama geçişi sağlayan siyasi parti olarak CHP, şimdide parti içi demokrasinin sağlanması için diğer partilere de örnek olmalıdır inancındayım. Partide demokratik kuralların uygulanması, CHP’ye tabandan gelen yeni bir dinamizm, güven ve saygınlık kazandıracağı kesindir.
Bu amaçla Almanya’daki üç siyasi parti tüzüğünü, CHP tüzüğüyle karşılaştırmalı olarak inceledim. Bu siyasi partiler, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Almanya Sol Parti ve Birlik 90/ Yeşiller Partisidir. CHP tüzüğünde başkanın yetkileri bu partilerle karşılaştırıldığında, tek kişi liderliğine dayalı bir durumu açıkca görürüz. Buna CHP’de “tüzükle tanınan bir “Başkanlık Sistemi de diyebilirz. Almanya partilerinde, örneğin SPD’de 45 kişiden oluşan Parti Yönetim Kuruluna (Parteivorstand) veya 12 kişiden oluşan Parti Yürütme Kuruluna (Geschäftsführenden Vorstand) tanınan yetkiler, çok daha fazlasıyla CHP’de sadece Genel Başkana verilmektedir. Bu durum Türkiye’deki diğer siyasi partilerde de fazlasıyla böyledir.
Bu incelememi yaparken Cumhuriyet Halk Partisi’inde tüzüğü bakımından öteden beri yoğun tartışma ve sürtüşmelerin yaşandığı, genel başkanının yetkileri, kurultay ve olağanüstü kurultaya çağrının belirlenmesi, milletvekilleri ve belediye başkanı adaylarının liste seçimi ve önseçim konularını değerlendirdim. Somut değişiklik önerilerinde bulundum.
Türkiye’de gerçek demokrasi uğraşı veren ve bu nedenle de tek kişilik lider ve başkanlık sistemine karşı çıkan CHP’nin, ivedi olarak parti içi demokrasiyi uygulaması, günümüzde artık ertelenemez konuma gelmiştir.
Hazırladığım 20 sayfalık karşılaştırmalı çalışmam ve CHP tüzüğüne ilişkin değişiklik önerilerim, 23 Aralık 2018’de İstanbul’da Dedeman Otelde geniş katılımlı bir toplantıda tartışıldı. Ancak Türkiye’deki seçimler nedeniyle konunun kamuoyunda ele alınması ertelendi. Sayın Haluk Pekşen’den aldığım duyuma göre, CHP’de parti içi demokrasi konusunun yakında tartışılmasına başlanacaktır.
Bir yanıt yazın