Deprem bir dünya gerçeğidir. Dün vardı, bugün de var, yarın da olacak
Bu yadsınamaz bir gerçektir. Önemli olan deprem gerçeğini iyi yönetmek, depremleri az kayıpla mümkünse sıfır kayıplarla savuşturmaktır.
Dünyanın her yerinde faylar var, Türkiye’nin neredeyse % 75’i fay hattında.
Dünyada 1.Ocak 2020 ile 6. Kasım 2020 arası 6 ve üzeri 105 büyük deprem olmuştur. Bunlardan 15 tanesi can kayıplı ve ne yazık ki 3 tanesi ülkemizde oldu. Bu depremlerde toplam can kaybı: 202 dir. Ne acıdır ki bunların 165’i bizde.
Bunun izahı: dünyada depremlerde can kaybı oluyor ama en fazla kayıp bizde. Coğrafya bir kaderdir. Uzmanların dediğine göre depremde ölmek kader değildir. Kader denilen; çürük yapı, çürük zihniyet, çürük zemin, kalitesiz eksik malzeme öldürüyor. Depremlerde hayatını kaybedenlerin % 98’ini orta ve alt gelir gurubunu oluşturan fakir-fukara, garip-guraba imiş.
Bizde inşaatlar genelde bilim ve teknikten uzaktır. İşin ehilleri değil, parası olanlar müteahhitlik yapmakta. Örneklersek Almanya’da müteahhit sayısı: 3.500 iken bizde bu sayı: 453.497 yani yarım milyon.
Ha bir gerçekte: Almanya’da ihale yasası 1945’den buyana sadece 3 kez değişirken bizde sadece son 18 yılda 198 kez değiştirilmiştir.
Neden acaba?
Eşe, dosta, akraba, hısıma, yandaşa ihale vermek için değil mi?
İşin garibi ve ilginci inşaatı, sadece parsellerde gören bakkala, kasaba, sarrafa, öğretmene müteahhitlik belgesi verilmesidir
Yerini haritada bulamayacağınız Papua Yeni Gine’de 7 büyüklüğünde deprem oldu 1 kişi, Meksika’daki 7.4’lük depremde sadece 10 kişi yaşamını yitirirken 6.9 ya da 6.6 şiddetindeki İzmir depreminde 115 insanımız ölmüştür. Düşündürücü değil mi?
Gerekçe çürük malzeme, zemin mi sadece? Sık sık uygulanan: “İMAR BARIŞLARININ” hiç mi günahı yok?
1999 depreminde bir bölge tamamen etkilenmiş, 36 bin ev yıkılmıştı. Bu yarayı sarmak için sınırlı süreli “Deprem Vergisi” getirilmişti. 2000- 2011 arası 48 milyar lira, o günkü kurla 35 milyar dolar toplandığı söylenmişti.
Görülüyor ki bu miktar deprem için kullanılmamış. Eğer kullanılsa idi, uzmanlara göre bugün yıkılacak bir tane bile ev olmayacaktı. Ama para yok. Nerde bu para?
Bakan bey ne demişti: “Duble yollara ve köprülere aktardık. TİKA aracılığıyla bilmem hangi ülkelere cami yaptık, iaşe yardımında bulunduk.”
Acaba seçim kazanma uğruna makarna, kömür mü oldu, şirket hastanelerine finans mı?
Sn. B. Albayrak’a soruluyor. Bir link veriyor, karşınıza hükümetin bütçesi çıkıyor.
Acaba bu ölen canlarda, yönetenlerin suçu yok mu, vicdanları rahat mı?
Ulu Tanrı, kaderi kulun gayretine göre belirler. Unutmayalım; Kader gayrete aşıktır.
Beyler! Deprem şaka yapmıyor. Sidikli şıhlar masal anlatmasın. İnsanları, yıkılacağını bildiğiniz yapılarda oturmaya mahkûm etmenin neresi kaderdir? Tedbirsizlik değil mi? Ne derler:” Tedbirli başa taş değmez.” Lütfen cinayetlere göz yummayın, neden de olmayın.
Evet kalıcı hale gelen: DEPREM VERGİLERİ nerede?
Esen kalınız. Nazım PEKER
Bir yanıt yazın