Mucizeler ve Gerçekler;
Tanrı’nın mucizelerini esirgediği ülke.
Japonya.
Onlar; ne Hazret-i Musa’ya, ne İsa’ya iman ettiler.
Ne de son peygamber Hazret-i Muhammed’e.
Ülkenin %52’si herhangi bir kurucusu ve kutsal kitabı olmayan Şintoizm dinine inanıyor.
%35’i Budist.
%7’si hiç bir dine inanmıyor.
%2.5’i Hristiyan.
Müslüman nüfus ise %4’lük diğer inanışlar sınıfı içinde yer alıyor.
İşte tam da bu sebeple,
Tanrının unuttuğu ülke Japonya.
O’nun gazabına da, rahmetine de rastlanılmıyor bu ülkede.
Deprem örneğin…
Japonya’da deprem ilahi bir ikaz değil.
Zina ve zulüm arttığı zaman ortaya çıkmıyor.
Kıyametin alameti de sayılmıyor.
Japonlar’a göre deprem önlenemeyen bir doğa olayı.
Evet depremi önleyemiyor Japon bilim insanları.
Ama onun öldürücü etkisini önemli ölçüde ortadan kaldırabiliyor.
Öyle olunca da;
Demirinden, çimentosundan çalınmış apartman enkazları altından, 65 saat sonra Tanrı’nın bir mucizesi olarak Elif bebekler sağ olarak çıkmıyor.
Ve Japon cumhurbaşkanları; “Seni, kardeşlerin Elzem ve Ezel’i, İdil’i, İnci’yi ve daha birçok evladımızı bizlere bağışlayan Allah’a şükürler olsun.” diye mesaj atmıyor.
Çünkü biliniyor ki;
Japonya’da Tanrı o işlere karışmıyor.
Maden ocaklarında göçükler, fıtrat nedeniyle olmuyor.
Ölenler güzel ölmüyor.
Ve demiryollarında sinyalizasyon sistemi demiryolu taşımacılığının olmazsa olmaz bir şartı olarak kabul ediliyor.
Pisi pisine yaşanan ölümlerde suç Tanrı’ya atılmıyor.
Bütün bu sayılanları duyamazsınız Japonya’da…
Ama depremin üçüncü günü şehre su veremediği için bir belediye başkanının intihar ettiğini duyabilirsiniz.
Veya imar işlerinden sorumlu bir belediye başkan yardımcısının deprem konutlarını süresi içinde yaptıramadığı için kendini yakarak öldürdüğünü.
Peki ya bizde?
Güzel ülkemde depremler; ilahi bir ikaz.
Ölümler; kader.
Kurtuluşlar; Tanrı’nın mucizesi.
Ve öyle olunca da;
Katil müteahhitlerin hiç bir suçu yok olan bitende.
Hatta onları yüksek mevkilerde görebilirsiniz.
1999 Düzce depreminde 20 kişiye mezar olan Işık Apartmanını hatırlıyorsunuz değil mi?
Peki, 3 katlı olması gereken yere 7 katlı o binayı diken Müteahhit Hamza Cebeci ve ortağı Fahri Çakır’ı hatırlayan var mı?
Hamza Cebeci, kendi ailesinden de 4 kişinin hayatını kaybettiği bu olaydan yargılandı ve 10 ay ağır(!) hapis cezasına çarptırıldı.
Sonra ne mi oldu?
2001 yılında AKP’nin kuruluşunda görev aldı.
28 Mart 2004 Yerel Seçimlerinde AKP’den Üsküdar İlçe Belediyesi Meclis Üyeliğine seçildi.
Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi İmar Komisyonu Üyesi oldu.
Ardından 2015 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olan Darülaceze’nin başkanlığına getirildi.
Hamza Cebeci, son olarak 9 Mayıs 2020’de Cumhurbaşkanı Danışmanlığına atandı.
Ortak Fahri Çakır ise; 2003 seçimlerinde AKP milletvekili seçilerek yargılanmaktan kurtuldu.
Halen AKP Düzce Milletvekili olarak Meclis’te bulunuyor.
Ne buyurdunuz?
Durup dururken canlarına kıyan, bu kafir Japonların çok salak insanlar olduğunu mu düşünüyorsunuz?
M.Akif Bahadır
SONHABER16.COM
Bir yanıt yazın