AİHM KARARLARININ KAZANIMLARI

ERMENİ SOYKIRIM YALANI BİTİRİLMİŞTİR.Biden seçilirse, Ermeni sorunu açısından Türkiye’nin başı ağrımaz. Elimizde 1915 olaylarının Yahudi soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığını belirten üç ayrı AİHM Kararı var:BİR: 13 Aralık 2013 tarihli AİHM 2. Dairesinin Perinçek-İsviçre kararı.İKİ: 15 EKİM 2015 tarihli AİHM Büyük Dairesinin Perinçek-İsviçre kararı.Üç: AİHM 2. Dairesinin Ali Mercan-İsviçre kararı.Bu kararlarla kazandığımız mevzinin bilincinde olmayan dostlara, Ermeni Soykırımı yalanının en yüksek uluslararası mahkeme olan AİHM katında üç kez bitirildiğini bir türlü anlamak istemeyen aydınlarımıza bu kazanımla ilgili bilgileri sunuyorum.Selamlar. - aihm yargic hakim

ERMENİ SOYKIRIM YALANI BİTİRİLMİŞTİR.
Biden seçilirse, Ermeni sorunu açısından Türkiye’nin başı ağrımaz. 
Elimizde 1915 olaylarının Yahudi soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığını belirten üç ayrı AİHM Kararı var:
BİR: 13 Aralık 2013 tarihli AİHM 2. Dairesinin Perinçek-İsviçre kararı.
İKİ: 15 EKİM 2015 tarihli AİHM Büyük Dairesinin Perinçek-İsviçre kararı.
Üç: AİHM 2. Dairesinin Ali Mercan-İsviçre kararı.
Bu kararlarla kazandığımız mevzinin bilincinde olmayan dostlara, Ermeni Soykırımı yalanının en yüksek uluslararası mahkeme olan AİHM katında üç kez bitirildiğini 
bir türlü anlamak istemeyen aydınlarımıza bu kazanımla ilgili bilgileri sunuyorum.
Selamlar.

Doğu Perinçek

Kaynak Yayınları, Perinçek-İsviçre Davasında AİHM Büyük Dairesinin 15 Ekim 2015 günlü kararının Türkçe, İngilizce ve Fransızca  metinlerini  bu kitapta derlemiş bulunuyor.  Yayınevimiz  daha önce yine Perinçek-İsviçre Davasında AİHM 2. Dairesinin 17 Aralık 2013 günlü kararını da okuyucuya sunmuştu.

AİHM’nin kararlarından sonra en son 25 Ağustos 2016 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi de Doğu Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararını bozdu.

AİHM’nin Perinçek’i İsviçre karşısında haklı bulan kararlarından ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin bozma kararından sonra hukuk zemininde ve siyasal zeminde ne kazandık? Hükümet de, Dışişleri Bakanlığı da, diğer devlet kurumları da, kamuoyu da  bu soruyla pek ilgilenmiyorlar ve en önemlisi bu davanın kazanımlarına dayanarak  uluslararası düzlemde bir çalışma yürütmüyorlar.

Bugün AİHM kararlarının ürünlerini toplama konusunda çaba göstermeyenler, bu davanın açılmasına karşıydılar.  AKP Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı ve CHP yöneticileri, “Açmayın bu davayı kazanamazsınız, Batının ön yargılarını kıramazsınız, imkansızın peşine düşüyorsunuz” dediler.

Davanın açılmasını önlemeye çalıştılar. Çünkü oyunlarını bozuyorduk. Onları dinleseydik, Ermeni soykırımını tanıyan hükümetlerin kuyruğuna AKP iktidarı da takılacaktı. Özür dilemeler başlamıştı bile.

Baskılarına boyun eğmedik. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan davayı açmaktan vazgeçmemiz için bizi ikna etmesini istediler. Sayın Denktaş, “Doğu, bunlar bizi AİHM kararından sonra ajan ilan edeceklerini söylüyorlar. Ermeni soykırımını mahkeme kararıyla onaylatacaksınız, hain durumuna düşeceksiniz diye tehditlerde bulunuyorlar” dedi. Sayın Denktaş’a AİHM davasını kazanacağımızı anlattık, nedenlerini gösterdik. Bunun üzerine “Size güveniyorum, Allah rast getirsin” dedi ve davayı açtık.

AİHM kararlarıyla ne kazandığımızı bilmiyorsak, bundan sonra hiçbir şey kazanamayız, hatta kazandıklarımızı bile kaybederiz. Bu nedenle şu anda mücadele, kazandığımız mevzileri belirleme noktasındadır.

Milat ve Devrim

24 Nisanlar hatırlardadır. Telaş, aylarca önceden başlardı: Acaba “ABD Başkanı yine ne diyecek?” Telaşın ötesinde yalvarmalar, dilenmeler… 25 Nisan sabahı “Bakın büyük müttefikimiz ABD Başkanı ‘soykırım’ kavramını kullanmadı, Ermenice ‘Büyük felâket’ dedi” türünden rahatlatmalar, yatıştırmalar, hatta alkışlamalar…

O döneme son vermiş bulunuyoruz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Dışişleri Bakanlığı’nın bildirisinde de belirtildiği gibi, “milâttır”, “devrimdir.”

Niçin milâttır ve devrimdir?

Çünkü her iki karar da, yalnız düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına almıyor, çok daha önemlisi 1915 olaylarının soykırım olarak nitelenemeyeceğini de saptıyor. Özellikle AİHM Büyük Daire kararından sonra Avrupa basını, özellikle İsviçre, Fransa ve Almanya gazeteleri buna işaret ettiler.

Oysa kimi aydınlarımız, bunların içinde gariptir ki hukukçulara bile rastlanıyor, AİHM Kararlarının düşünce özgürlüğüyle sınırlı olduğunu, Doğu Perinçek’in soykırım iddiasını çürütmediğini söylediler. Bağnaz Ermeni milliyetçileri de aynı görüşte.

Doğrudur: Biz, İsviçre Devletine karşı açtığımız davada, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayandık. Çünkü AİHM, 1915 olaylarında soykırım suçunun işlenip işlenmediği konusunda karar vermeye yetkili bir mahkeme değil. Bununla birlikte Lozan Sulh Ceza Mahkemesinden başlayarak yargılamanın her aşamasında, Ermeni soykırımı iddialarının geçersiz olduğunu da sağlam kanıtlarla gösterdik. En önemlisi, bu konuda yetkili bir mahkeme kararı bulunmadığını vurguladık.

AİHM’deki yargı sürecinde İsviçre Devleti ve özellikle Ermenistan Devleti, çok ciddi bir hata yaptılar ve 1915 olaylarının “soykırım” olduğu tezinde yoğunlaştılar. Bu arada 1915 Olaylarının Yahudi soykırımıyla aynı türden eylemler olduğunu da iddia edip durdular. İyi de yapmışlar. Çünkü Mahkemeyi bu konuda görüş belirlemeye zorladılar. Ancak Büyük Daire duruşmasında yaptıkları yanlışı anladılar ve Ermenistan Devletinin avukatı, Mahkemeden en sonunda yalvarırcasına şu talepte bulundu: “Düşünceyi açıklama özgürlüğü açısından Perinçek’i haklı bulsanız bile, aman 1915 olayları konusunda bir değerlendirme yapmayınız.”

Ancak iş işten geçmişti. AİHM Büyük Dairesi de, aynı 2. Daire gibi gerekçesinde 1915 olayları hakkında yargının görüşünü açıkladı ve mührü vurdu. İşte milât ve devrim, o mührün üzerinde yazılanlardadır.

AİHM Kararlarıyla Vurulan Mühür

AİHM 2. Dairesi ve AİHM Büyük Dairesi, uluslararası hukuk açısından şu tarihsel saptamaların altına mührünü vurmuştur:

1. Soykırım, bir hukuk kavramıdır, bir suç tanımıdırAİHM, soykırım tanımına girmekle, aslında 1915 olaylarının hukukî nitelemesini ele almıştır. Başka deyişle, Ermeni soykırımı var mı yok mu konusuna girmiştir. Soykırım kavramı, hukuki bir kavramdır, günlük dilimizdeki kırım, katliam, karşılıklı kırım gibi kavramlardan farklıdır. Sıradan insanlar ve kurumlar, bir eylemin kırım veya katliam veya karşılıklı kırım olduğu konusunda fikir yürütebilir. Ancak “soykırım” olduğuna hükmedemezler.

2. Soykırım suçunun varlığına, yetkili mahkeme karar verir. Soykırım hükmünde bulunmaya bırakalım parlamentoları, herhangi bir mahkeme bile yetkili değildir. BM 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre, ancak suçun işlendiği ülkenin mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir. AİHM, bu açıdan kendisinin de soykırıma hükmetme yetkisine sahip olmadığını belirlemektedir.3. Soykırım suçunu, hükümetler veya kurumlar veya milletler, başka deyişle tüzel kişiler ve topluluklar işlemez. Soykırım suçunu, tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi bireyler işler.  Suça katılmak da bireysel bir eylemdir.

4. 1915 olaylarında soykırım işlendiğine dair yetkili mahkeme kararı yok. Ceza Hukuku, bireylerin suç oluşturan eylemleriyle ilgilenir. 1915 yılında işlenen eylemlerin soykırım suçunu oluşturduğuna ilişkin bugüne kadar alınmış bir yetkili mahkeme kararı yoktur. O nedenle “Ermeni soykırımı” iddiaları, bütünüyle hukuk dışıdır. Soykırımın bir suç tanımı olduğunu saptadığınız an, 1915 olaylarında böyle bir suç işlenmediğini de saptamış olursunuz. Çünkü yetkili Türk mahkemesinin veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu yönde bir kararı bulunmuyor.

5. Herhangi bir parlamento, hükümet, belediye, üniversite, akademik kurum, dernek, toplantı vb, 1915 olaylarında “soykırım yapıldı” yargısında bulunmaya yetkili değildir.Bu tür kararlar, uluslararası hukuka aykırıdır. Hepsi siyasal amaçlı kararlardır.

6. 1915 olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz. Bilindiği gibi Yahudi Soykırımı, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmış tek soykırım suçudur. Oysa 1915 olayları hakkında bir yargı kararı bulunmuyor.

7. 1948 yılı öncesindeki eylemlerle ilgili olarak soykırım suçu işlendiği hükmü verilemez. Çünkü soykırım suçu, 1948 yılında Birleşmiş Milletler  Sözleşmesiyle kabul edildi. 1948 yılı öncesinde “soykırım” diye bir suç tanımı yoktu. Kanunsuz suç olmaz ilkesi, çağdaş Ceza Hukukunun temelidir. Hiç kimse 1948 öncesi eylemleri nedeniyle soykırım suçundan mahkum edilemez. Kaldı ki, 1915 olayları sırasında yaşayanlardan hiçbiri bugün hayatta değiller. Hayatta bulunmayanlar hakkında ceza yargılaması yapılamaz.

8. Doğu Perinçek, Ermenilere karşı bir aşağılama ve nefret söyleminde bulunmuyor. AİHM kararlarına göre, Doğu Perinçek, Ermeni soykırımı yalanını emperyalistlerin uydurduğunu söylüyor, Ermenileri değil, emperyalistleri hedef alıyor. Ayrıca Perinçek’in kimliği ve kişiliği de nefret ve aşağılama eylemine uygun değildir.

9. 1915 olaylarını bir tarih konusu olarak tartışma özgürlüğü güvence altındadır. Ancak mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Tarihçilerin ve herkesin 1915 olayları konusunda istediği görüşü açıklama özgürlüğü vardır. Ancak 1915 olaylarının soykırım olup olmadığı konusunda hüküm verme yetkisi yoktur. O nedenle tartışma ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, 1915 olaylarında ne oldu, nasıl ve niçin oldu konusundadır. Bununla birlikte hiç kimse mahkemenin yerine geçip “1915’te falanca kimse soykırım suçunu işledi” diye hüküm kurma özgürlüğüne sahip değildir. Mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Parlamentolar, üniversiteler vb, 1915 olayları konusunda “soykırım” hükmü veremezler. Hukuka göre, böyle bir özgürlük yok!

Özetlersek: “Ermeni soykırımı” yalanı, AİHM kararıyla yerle bir edilmiştir. Artık hiçbir devlet ve kurum, böyle bir iddiada bulunamaz. Bulunurlarsa, çöp kadar değeri yoktur. Çünkü yetkili değiller. Ve göndermede bulunabilecekleri bir yetkili mahkeme kararı yok. Bundan sonra da olması mümkün değil.

Batı Karşısında Teslimiyet ve Eziklik

Davayı kazandık, fakat Batıda herhangi bir başarı kazanılacağını bir türlü akıllarına sığdıramayanlar, kararı değersizleştirmenin bir yolunu bulma gayretine girdiler. Dediler ki: “AİHM kararları düşünce özgürlüğünden başka bir anlam içermiyor.”

Emperyalizmle işbirliğini meslek edinenleri anlıyoruz, ama Batı karşısındaki tarihsel ezikliği bağışlayamıyoruz. Kimi ilerici geçinenlerimizin bile Batı karşısında boyunlarının eğik olması acı veriyor. Onlara göre, ABD ve Avrupa önünde başımızı dik tutamayız, hep dayak yeriz.

Kazandığımız Mevzi: Ermeni Soykırımı Yok!AİHM kararları, elbette öncelikle düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına alıyor. Çünkü bu dava İsviçre devleti düşüncenin açıklanmasını cezalandırdığı için açılmıştı. Talebimiz düşüncenin açıklanması özgürlüğüne dayanıyordu. AHİM, bu talebi haklı buldu. Artık Avrupa’da herkes Ermeni soykırımı yapılmadığını, ceza korkusu olmadan açıklayabilecektir. Bununla birlikte AİHM Davasında  yalnızca “Ermeni soykırımı yalandır” deme özgürlüğünü kazanmadık. Çok daha önemlisi, “Ermeni soykırımı” iddiası artık Avrupa’da hukuken geçerli değil.  Avrupa, gerçeğin ve hukukun hizasına gelmiştir. 11 yıllık mücadele sonunda Avrupa’da kabul edilen şudur:

Ermeni soykırımı suçunun işlendiği konusunda yetkili mahkeme kararı yok.

Bu nedenle “Ermeni soykırımı” yok.

Avrupa  Birliği Avrupa Hukukunu Çiğniyor

Ne var ki, Avrupa’da hâlâ AİHM kararları öncesinden kalan diretmeler var. Avrupa Birliği, 2015 yılına ilişkin İlerleme Raporunda Avrupa’nın en yüksek mahkemesi olan AİHM kararını görmezden geldi. Raporda, AB’ye giriş şartlarını sayan eski belgelere gönderme yapılıyor ve bu kapsamda Türkiye’den “Ermeni Soykırımı”nı tanıması isteniyor. Oysa bu talep, Avrupa Hukukunun çiğnenmesi anlamını taşıyor. AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararlarının gerekçelerinde, devletlerin ve meclislerin soykırıma hükmedemeyeceğini belirtiliyor. Avrupa Birliği makamları, yeni İlerleme Raporunu yazarken hangi belgelere gönderme yaptıklarını kontrol etmeyecek kadar ciddiyetsizdirler.

Alman Meclisi’nin Avrupa Hukukuna Aykırı Kararı

Alman Meclisi de, 2 Haziran 2016 günü aldığı “Ermeni Soykırımını tanıma” kararıyla AİHM kararlarını hiçe saymıştır. Alman Meclisi Başkanı Norbert Lammert’e 24 Mayıs 2016 tarihinde yazdığı mektupta Alman Meclisi’nin yetkili olmadığını belirttim.

Sayın Prof. Dr. Norbert Lammert

                        Alman Federal Meclisi Başkanı

            Birleşmiş Milletler 1948 Sözleşmesine göre ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nin 17 Aralık 2013 günü açıkladığı ve yine AİHM Büyük Daire’nin 15 Ekim 2015 günü açıkladığı Perinçek-İsviçre Davası kararlarına göre,

1.     Soykırım, Birleşmiş Milletler 1948 Sözleşmesinde açıkça tanımlanmış olan bir suçtur.

2.     Soykırım suçunun varlığına, ancak eylemin yapıldığı ülkenin yetkili ceza mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi (Lahey Adalet Divanı) karar verebilir.

3.     1915 olayları sırasındaki eylemlerle ilgili yetkili ceza mahkemeleri Türkiye’nin yetkili ceza mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir. Parlamentolar, hükümetler, belediyeler, akademik kuruluşlar, üniversiteler vb herhangi bir eylemin, örneğin karşılıklı kırımın soykırım suçunu oluşturduğu konusunda hüküm kuramazlar, karar veremezler.

4.     1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiğine ilişkin yetkili mahkeme kararı olmadığı için, “Ermeni soykırımı”ndan söz etmek hukuk dışıdır ve Alman Anayasasına da aykırıdır.

5.     Alman Meclisi (Bundestag), 1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiği konusunda bir karar veremez. Çünkü yetkisizdir. Alman Mahkemeleri dahil, Almanya’nın hiçbir yasama, yürütme ve yargı kurumu 1915 olayları konusunda soykırım suçunun işlendiğine karar veremez.

6.     Alman Meclisi Gündeminde bulunan önergede talep edildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Hükümeti de 1915 olaylarının soykırım suçunu oluşturduğunu kabul edemez. Çünkü Türkiye Meclisi ve hükümeti de ceza yargısını ilgilendiren konularda karar vermeye yetkili değildir. Bu nedenle önerge iki kez hukuka aykırıdır.

7.     Kaldı ki, AİHM 2. Dairesi’nin ve AİHM Büyük Daire’nin Perinçek-İsviçre Davası kararlarına göre, 1915 olayları, Holacaust’tan farklıdır, başka deyişle Yahudi Soykırımıyla aynı hukuki sınıflama içinde değerlendirilemez. AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararları böylece dolaylı olarak, 1915 olaylarında işlenen eylemlerin “soykırım” olarak nitelenemeyeceğini de saptamış olmaktadır.

8.     Esasen 1915 olayları hakkında “soykırım” suçunun işlendiğine hükmedilemez. Çünkü o tarihte 1948 BM Sözleşmesi yoktu, dolayısıyla soykırım diye bir suç yoktu. Kanunsuz suç olmaz. Hiç kimse yasalarda suç olarak tanımlanmamış bir eylem nedeniyle mahkum edilemez.

9.     Lahey Adalet Divanı kararına göre, zorla göç ettirme (tehcir) tek başına soykırım suçunun işlendiği anlamına gelmez (Sırbistan-Hırvatistan Kararı, 3 Şubat 2015).

            Sayın Meclis Başkanı,

            İzninizle öğrenmek istiyorum, Alman Meclisi, Bayern ile Dortmund arasındaki futbol maçında, gol kararı verebiliyor mu? Seyirciler, “goool” diye bağırabilirler, ancak yalnız orta hakem gol kararı verebilir. Diğer bütün kararlar geçersizdir.

             Almanya, günümüz dünyasında Türkiye’nin stratejik dostudur. Alman ve Türk milletleri, tek kutuplu bir dünya istemiyorlar. Bizler, ülkeler arasında bağımsızlığa, toprak bütünlüğüne ve eşitliğe saygının egemen olduğu, barışçı ve çok kutuplu bir dünya istiyoruz. En büyük ticaret ortaklarımızdan biri olan Almanya ile ekonomik ve kültürel ilişkilerimizin gelişmesi, ülkelerimiz yararınadır.

            Şunu da belirtmeliyiz ki, ülkelerimiz arasındaki tarihsel dostluk unutulmamalıdır. Almanya’da yaşayan Türkler ile Almanların barış ve uyum içinde yaşamalarına, Goethelerin ve Brechtlerin ülkesinde huzura hepimizin özen göstermesi gerekiyor.

            Alman Meclisi’nin yargının yetkisini çiğneyerek 1915 olayları konusunda soykırım hükmü vermesi hukukla açıklanamaz, ancak Türklere karşı düşmanlıkla açıklanabilir ve Almanya’da Türk düşmanlığı kışkırtır.

            Sayın Meclis Başkanı,

            Sizin kişiliğinizde, Alman Meclisi’ne sesleniyoruz:

–       Türk düşmanlığına şans tanımayınız!

–       Almanya’da Türklere karşı nefret kışkırtmayınız!

–       Almanya’da uyumu baltalamayınız!

–       Nefret suçu işlemeyiniz!

–       Almanya’da barış içinde el ele yaşayalım!

–       Alman Meclisi’nin Almanya’da hukuk devleti geleneğine bağlı kalacağına güveniyoruz.

                                                                                              Saygılarımla

Almanya Başbakanı Merkel

Perinçek’in Tezini Kabul Etti

Almanya Federal Meclisi’nin 2 Haziran 2016 gün aldığı “Ermeni Soykırımı”nı tanıma kararı, yetkisizlerin kararıydı. Nitekim o gün oturumu açan Başkan Lammert, mektubumuzda yazdığımız gibi, Alman Meclisin mahkeme olmadığını belirterek sözlerine başlamıştı.

  Karardan üç ay sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Alman Hükümeti Sözcüsü Steffen Seibert, Alman Meclisi Başkanı Lammert’e yolladığımız mektupta belirttiğimiz görüşü kabul ettiler. Alman Meclisi’nin böyle bir karar alma yetkisinin bulunmadığını itiraf ettiler:

“Alman Meclisi’nin 2 Haziran 2016 Ermeni Soykırımı                        Kararı hukuken geçerli değildir. Alınan karar siyasidir,        Alman Meclisi’nin görüş açıklamasıdır. Soykırım                           uluslararası hukukta kesin olarak tanımlanmıştır. Ancak                 yetkili mahkemeler (zuständige Gerichte) soykırım kararı                verebilirler.”

Almanya’da Ermeni Soykırımı Yalanı Eğitimden Çıkacak

Merkel ve Seibert’in çıkışlarından sonra muhalefetten sert tepkiler geldi. Alman-Ermeni Toplumu adına yapılan açıklamada ise, bundan sonra “Ermeni Soykırımı”nın eğitim programlarına konmasının zora girdiği belirtiliyordu.

Alman Meclisi’nin “Ermeni Soykırımı”nı tanıması üzerine, Vatan Partisi önderlerinden, Avrupa Parlamentosu ve Alman Meclisi eski Üyesi Prof. Dr. Hakkı Keskin’in Alman Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun bir yıl içinde sonuçlanması bekleniyor.  Eğer başvurular hukukî menfaat açısından kabul görür ve Anayasa Mahkemesi gündemine alınırsa, olumlu bir kararın çıkacağından eminiz.

İsviçre Federal Mahkemesi’nin Tarihî Kararı

En son İsviçre Federal Mahkemesi 25 Ağustos 2016 günü AİHM Kararlarına dayanarak yaptığımız başvuruyu kabul etti ve Doğu Perinçek hakkında Lozan  Sulh Ceza Mahkemesinin  verdiği 7 Mart 2007 günlü mahkumiyet kararını, Vaud Kantonu İstinaf Mahkemesi’nin 13 Haziran 2007 günlü onama kararını ve en yüksek temyiz mercii olarak 12 Aralık 2007  tarihinde kendi aldığı onama kararlarını bozdu. İsviçre Federal Mahkemesi kararı,  Avrupa hukuk çevrelerinde ve kamuoyunda geniş yankı yarattı.  

Almanya ve İsviçre başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin yargı kurumlarında ve kamuoyunda Perinçek’in görüşünü kabul eden eğilim hızla yükselmekte ve gelişmelere yön vermektedir. İsviçre Federal Mahkemesi kararını yorumlayan Neue Zürcher Zeitung, “Dava hukuken bitmiştir. Ancak siyasal konu olmaya devam edecektir” vurgusunu yapmıştı (NZZ, 8 Eylül 2016).

İsviçre Ceza Yasasını Değiştiriyor

İsviçre Millî Meclis (Nationalrat) üyesi, Merkez Demokratik Birliği Grubu milletvekili Yves Nidegger, 18 Mart 2016 tarihinde Federal Parlamento’ya bir önerge verdi. Önergede AİHM Kararına uyum gereği, İsviçre Ceza Yasası’nın Doğu Perinçek’e uygulanan 261. madde 4. Fıkranın değiştirilmesi isteniyor. 

Bilindiği gibi ilgili madde “soykırımı inkâr edenlerin” cezalandırılmasını öngörüyor. Bu madde Ermeni soykırımından söz etmediği halde, Perinçek davasında Ermeni soykırımının inkârına da uygulandı. Milletvekili Nidegger, AİHM’nin ve İsviçre Federal Mahkemesinin Perinçek-İsviçre davalarında aldığı kararlar gereği,  soykırım kavramına açıklık getiriyor. Önerdiği maddede, “yetkili uluslararası mahkeme tarafından kabul edilen soykırım” tanımı konmaktadır. Böylece 1915 olayları artık soykırım tanımı içinde olmayacaktır. Başka deyişle sözde “Ermeni soykırımı” hukuken geçerli değildir. Hiçbir İsviçre Mahkemesi sözde “Ermeni soykırımının inkârını” cezalandırmayacaktır.

Bu durumda İsviçre Millî Meclisi’nin Ermeni soykırımını tanıyan kararının kaldırılmasının da yolu açılmıştır.

2005 yılı 20 Temmuz günü Lozan eylemine giderken, İsviçre Ceza Yasasını değiştirteceğiz diye Türk Milletine söz vermiştik, sözümüzü yerine getiriyoruz.

Perinçek-İsviçre Davası

Alman Üniversitelerinde Ders Oldu

AİHM’nin 17 Aralık 2013 ve 15 Ekim 2015 tarihlerinde verdiği kararlar, Alman üniversitelerinde, uluslararası ilişkiler, düşünce özgürlüğü, insan hakları ve Avrupa hukuku konulu derslerde örnek kararlar olarak inceleniyor.  Avrupa’nın başka ülkelerinde de üniversiteler konuyu gündemlerine aldılar. Hukuk fakültelerinin dergilerinde çok sayıda inceleme yayımlandı.

Avrupa’da eskiden emperyalistlerin Ermeni soykırımı yalanları öğretiliyordu, şimdi Ermeni soykırımının yalan olduğunu açıklama özgürlüğü öğretiliyor. Ayrıca yetkili mahkeme kararı olmadan alınan “soykırım” kararlarının geçersizliği öğretiliyor. Bilindiği gibi Almanya’daki 2,8 milyon üniversite öğrencisinin arasında yaklaşık 100 bin Türk kökenli genç öğrenim görüyor.

Bu satırların yazıldığı 28 Eylül 2016 tarihine kadar Perinçek-İsviçre davasını öğrenim konuları arasına alan üniversiteler şunlar: Dresden Üniversitesi, Frankfurt Viadrina Avrupa Üniversitesi, Bonn Üniversitesi ve Augsburg üniversitesi.

Dresden Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesiöğretim üyesi Prof. Dr. Thilo Rensmann’ın Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerine verdiği yüksek lisans dersinin 2016 yılı yaz döneminde Perinçek-İsviçre Davası işlendi. 6, 7 ve 8 Temmuz 2016 günlerinde blok seminer olarak okutulan dersin ana konusu “Devletler ve Avrupa Hukuku’nda Güncel Gelişmeler” idi. Perinçek-İsviçre Davası önemli güncel gelişme olarak masaya yatırıldı.

Frankfurt Viadrina Avrupa Üniversitesi’ndeAvrupa Medya Hukuku alanında 2015/2016 kış döneminde okutulan dersi Dr. Matthias Traimer verdi. Dersin iletişim özgürlükleri konulu oturumunda, ırkçılık ve fikir özgürlüğü konusunda örnek karar olarak, AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası işlendi. Dr. Mathiass, Perinçek’in ısrarla vurguladığı üzere, AİHM Büyük Dairesi’nin Ermeni İddialarını Yahudi Soykırımı’ndan ayırmasına dikkat çekti.

Augsburg Üniversitesi2016/2017 kış döneminde blok seminer olarak okutulacak dersin ana konusu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. “AİHM’in güncel ve tartışmalı kararları” konulu bölümünde işlenecek dersi Prof. Dr. Monika Polzin veriyor. Dersin gündeminde Perinçek-İsviçre Davası bulunuyor.

Bonn Üniversitesi’nde Devletler Hukuku Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Stefan Talmon’un vereceği blok ders, 28 ve 29 Ekim 2016 tarihlerinde işleniyor. Prof. Dr. Talmon, AİHM’deki Perinçek-İsviçre Davası’nda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin müdahil avukatlığını üstlenmişti. Dersin ana konusu “Söylenen Sözün Gücü – Fikir Özgürlüğü ve Sınırları” olacak. 

Avrupa’da yaptığımız kitlesel eylemlerde, Avrupa’ya düşünce özgürlüğü götürdüğümüzü vurgulamıştık. Bu sözümüzü de tutmuş bulunuyoruz. Avrupa üniversiteleri, özgürlükler ve insan hakları konusunda kazandığımız mevzileri inceliyorlar.

Hukuk Dünyası AİHM Kararının

Etkilerini Tartışıyor

Avrupa Konseyi Daimi Temsilcimiz hukukçu Dr. Deniz Akçay kaleme aldığı “AİHM’in Perinçek Kararı: ‘Soykırım İnkârı’/İfade Özgürlüğü İkileminin Aşılabilirliği” başlıklı makalesinde, Perinçek-İsviçre Davasının hukuk dünyası gündemine yoğun olarak girdiğini belirtiyor.[1] Sayın Akçay, makalesinde özellikle Avrupa’nın hukuk çevrelerinde yayımlanan incelemeleri ayrıntılı olarak tartışmakta ve değerlendirmektedir. Perinçek-İsviçre davasının hukuk öğretisine yansımalarını Sayın Akçay’dan yararlanarak özetliyoruz:

– Soykırım inkârcılığı alanındaki çalışmalarıyla tanınan Paris-Ouest Üniversitesi’nden hukukçu Hervieu’ye göre, “uzun ve kapsamlı müzakereler sonucunda alınan Büyük Daire Kararı önemli bir otorite olma vasfını uzun süre koruyacaktır.”[2]

– Reims Champagne-Ardenne Üniversitesi Kamu Hukuku profesörü Hochmann’a göre, “karar şüphesiz ünlü bir karar olarak kalacaktır.”[3]

– Kopenhag Üniversitesi’nde Avrupa Medya Hukuku dersleri veren ve Gent Üniversitesi’nde Hukuk profesörü olan Voorhoof, demokrasinin, resmi makamlar veya halkın bir kısmı tarafından paylaşılan görüşlerden farklı görüşlerin dile getirilebilmesini güvence altına alması gerektiği konusunda güçlü bir mesaj verdiğini vurgulamıştır. Prof. Dr. Voorhof, AİHM Perinçek kararının Avrupa Konseyi’nin düzenlediği ifade özgürlüğünün demokrasinin ön şartı olup olmadığını sorgulayan konferansından tam bir gün sonra alındığına dikkat çekmiştir.[4]

-Mahkeme, sözde “Ermeni soykırımı”nın inkârı ile Yahudi Soykırımının inkârı arasına kalın bir çizgi çekmiştir. Her türlü tarihsel araştırma ve değerlendirmeden bağımsız olarak Yahudi Soykırımını inkârın temelinde antidemokratik, ırkçı bir ideolojinin gizlendiği gelecek kuşaklara kalacak bir veri olarak vurgulanmıştır. 1915 olaylarının Yahudi soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığının altı çizilmiştir. Böylece AİHM, ırksal/ulusal/dinsel nefret ve şiddete teşvik unsurları içermeyen tarih araştırmalarının, bu nitelikteki söylemlerin ve faaliyetlerin cezalandırılmasının huhukî dayanaktan yoksun olduğunu karara bağlamıştır.

– Milano-Bicocca Üniversitesi Anayasa Hukuku Doçenti Vigevani de, AİHM kararı uyarınca, soykırım suçu konusunda “Yahudi Soykırımı’nın tek olduğuna dikkat çekmektedir. Bu nedenle Yahudi halkının soykırıma uğraması ile Avrupa kıtasında bir ulusalüstü insan hakları sisteminin kurulması arasındaki bağın bilincine kavuşulduğunu belirtmektedir.”[5]

-Liberté pour l’Histoire (Tarih için Özgürlük) Derneğinin Başkanı Nora, tarihin geçmişe dönük olarak “ahlâkileştirilmesi” tehlikesinden endişe duyan ve özgürlüğe önem veren bir devlette hiçbir makamın tarihsel gerçeği tanımlama yetkisinin bulunmadığını vurgulamıştır.  Nora, siyasal kurumlardan hafıza yasalarıyla geçmiş hakkında devlet gerçekleri ihdas etmemelerini istemiştir ve dernek adına yayımladığı 5 Kasım 2015 tarihli bildiride, Perinçek kararından memnuniyet duyulduğunu açıklamıştır.[6]

– Daniel Kuri ise, “Perinçek-İsviçre Kararı Üzerine Yorum” başlıklı incelemesinde, 1915 olaylarının “soykırım” niteliğini taşıdığı konusunda konsensüs oluştuğu ve Perinçek’in ifadelerinin Ermenilerin haysiyet ve kimliklerine hakaret sayılması gerektiği yolundaki usavurmaların Büyük Daire Kararıyla çürütüldüğüne değiniyor. Kimi müdahil hükûmet ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte, karara eklenen yedi yargıcın karşı görüşlerindeki eleştirilerin kanıtlanamadığı için Mahkeme tarafından reddedildiği vurgulanıyor. Kuri, şu olguların da gözardı edilmemesi gerektiği görüşündedir: Perinçek kararına teknik, yöntemsel ve aksiyolojik bakımdan yöneltilen bazı eleştiriler belirli bir destek görmüştür ve hatta ihlâl lehine oy kullanmış olan Alman yargıç Nussberger’in de bu tür eleştirileri bir ölçüde paylaşmıştır.[7]

– Nicolas Hervieu, Fransa’da “Ermeni soykırımı”nın inkârını cezalandırmayı savunan görüşlerin, Perinçek kararından sonra ağır darbe yediğini saptamaktadır. Yazar, Perinçek kararının Fransız Anayasa Konseyi’nin konumunu güçlendirdiğini belirtiyor ve Perinçek kararını dikkate almayan yeni bir yasa tasarısının tıpkı 2012 yılında olduğu gibi Fransa Anayasa Konseyi tarafından iptal edileceğine dikkat çekiyor.[8]

Ermeni Derneklerinin Avukatı Davaya Girmeyeceğini Bildirdi

İsviçre’de Perinçek hakkında suç duyurusunda bulunan ve AİHM’deki davalara da müdahil olarak katılan Ermeni Dernekleri’nin avukatı Nordmann, Lozan Mahkemesine dilekçe yollayarak, İsviçre Federal Mahkemesi tarafından hükmün bozulması nedeniyle yapılacak duruşmalara katılmayacağını bildirdi.

Avrupa’da İklim Değişiyor    

Ermeni soykırımının tanınması, Avrupa Birliği’ne giriş şartlarından biri olarak Türkiye’ye dayatılmıştır. Avrupa Parlamentosu kararlarında, Gümrük Birliği Anlaşması diye anılan 1/95 sayılı AB Ortaklık Konseyi Kararı’nda, Aday Üyelik Protokolü’nde, Katılım Ortaklığı Belgesi’nde, 2005 yılı Ekim ayındaki Müzakere Çerçeve Belgesi’nde, AB ilerleme raporlarında hep bu şartı görüyoruz.

ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komisyonu’nun 15 Eylül 2005 tarihli kararı da Türkiye’ye AB’ye girebilmek için aynı şartları dayatıyor. Ne üstüne lâzımsa!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2. Dairesi’nin ve Büyük Dairesi’nin Perinçek-İsviçre Davasında verdiği kararlardan sonra, Avrupa Birliği’nin “Ermeni soykırımını tanıyacaksınız” dayatması Avrupa Hukukunun çiğnenmesinden başka bir anlam taşımıyor. Çünkü AİHM’nin her iki kararı da, Türkiye Cumhuriyeti devleti dahil, devletlerin soykırım kararı alamayacaklarını öngörüyor. O nedenle yasama veya yürütme organlarının “Ermeni soykırımı”nı tanıması uluslararası hukuka aykırıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümeti de “Ermeni soykırımını” tanıma kararı alamaz. Meclis ve hükümet, nasıl adam öldürme suçunun varlığına hükmedemezse, soykırımı tanıma kararı da alamaz. O nedenle AB’nin, Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin ve diğer ülke parlamento ve kurumlarının aldıkları “Ermeni soykırımını tanıma” kararlarının hepsi hukuk açısından çöp değerindedir.

2005 yılından bu yana yürüttüğümüz mücadeleler ve AİHM Kararlarından sonra artık Avrupa’da ve dünyada iklim değişmiştir.

Artık hiç bir ülke, “Ermeni soykırımını inkârı” cezalandıran kanunlar koyamaz. Tersine konmuş olan kanunlar kaldırılacaktır.

Artık hiçbir ülke Ermeni soykırımını tanıyan kararlar alamaz. Alınan kararlar kaldırılacaktır.

Artık okullarda “Ermeni soykırımı yalanları okutularak, Türklere karşı kin ve düşmanlık kışkırtılamaz. O dönem arkada kalmaktadır.

Türkiye Hükümetinin Sorumlulukları

AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası kararları, Türkiye hükümetine önemli sorumluluklar ve görevler yüklemektedir.

Hükümetin Avrupa Birliği’ne ve Ermeni Soykırımını tanıma kararı alan ülkelere derhal muhtıra vermesi gerekir. Ermeni soykırımını tanıma kararları hukuk dışıdır ve derhal kaldırılmalıdır. Hiçbir devlet ve hiçbir devletler topluluğu, yargının yetkisini gasp edemez ve kendisini yetkili mahkeme yerine koyamaz.

Seferberlik Başlatıyoruz

Hükümet gerekli girişimlerde bulunmasa bile, Vatan Partisi, çeşitli ülkelerin parlamentolarının “Ermeni soykırımını” tanıma kararlarını kaldırmaları için çalışmaları başlatmış bulunuyor.

Yapacağımız işleri üç maddede özetleyebiliriz:

Bir: Ermeni soykırımını kabul etmeyenleri cezalandıran yasaları kaldırtacağız veya ilgili maddelerin yalnızca Yahudi soykırımı için uygulanmasını sağlayacak değişiklikler yapılmasını sağlayacağız.

İki:  Ermeni soykırımını tanıyan parlamento kararlarının kaldırılması için kolları sıvıyoruz.

Üç: Ermeni soykırımı yalanlarının okul kitaplarından  temizlenmesi için çalışmalara başlıyoruz.

Yine söz veriyoruz ve yine başaracağız. Çünkü uluslararası mahkeme kararlarına dayanıyoruz, insanlığın demokratik hukuk birikimine güveniyoruz ve Türk milletinin gücünü biliyoruz.

Herkesi seferberliğe çağırıyoruz.


[1] Ermeni Araştırmaları dergisi, sayı 53, 2016.

[2] Nicolas Hervieu, “Négation du génocide arménien: quelles conséquences après la décision de la Cour européenne des droits de l’homme ?” (Louis Boy’un yaptığı röportaj), franceinfo, 17 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.francetvinfo.fr/monde/armenie/genocide-armenien/negation-du-genocide-armenien-quelles-consequences-apres-la-decision-de-la-cour-europeenne-des-droits-de-l-homme_1131345.html.

[3] Thomas Hochmann, “Négationnisme du génocide arménien: défauts et qualités de l’arrêt Perinçek contre Suisse”, Revue des Droits et Libertés Fondamentaux, sayı 27, 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.revuedlf.com/cedh/negationnisme-du-genocide-armenien-defauts-et-qualites-de-larret-perincek-contre-suisse.

[4] Dirk Voorhoof, “Criminal conviction for denying the Armenian genocide in breach with freedom of expression, Grand Chamber confirms”, Strasbourg Observers, 19 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, https://strasbourgobservers.com/2015/10/19/criminal-conviction-for-denying-the-armenian-genocide-in-breach-with-freedom-of-expression-grand-chamber-confirms/

[5] Giulio Enea Vigevani, “Radici della costituzione e repressione della Shoah”, Rivista dell’Associazione Italiana dei Costituzionalisti, sayı 4, 2014, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.rivistaaic.it/radici-della-costituzione-e-repressione-della-negazione-della-shoah.html.

[6] Affaire Perinçek-Communiqué de Pierre Nora, président de Liberté pour l’Histoire”, 5 Kasım 2015 tarihli açıklama, Liberté pour l’Histoire, 19 Kasım 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.lph-asso.fr/index.php?option=com_content&view=article&id=196%3Aaffaire-perincek-communique-de-pierre-nora-president-de-liberte-pour-lhistoire&catid=5%3Acommuniques&Itemid=15&lang=fr.

[7] Daniel Kuri, “La question du génocide des Arméniens à l’épreuve de la Grande Chambre de la Cour européenne des droits de l’Homme” IiRCO, Université de Limoges, 15 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.unilim.fr/iirco/2015/12/02/la-question-du-genocide-des-armeniens-a-lepreuve-de-la-grande-chambre-de-la-cour-europeenne-des-droits-de-lhomme-commentaire-sur-larret-perincek-c-suisse-du-15-octobre-201/; Christos L. Giannopoulos, “La Grande Chambre en quête d’un nouveau modus operandi?”, La Revue des droits de l’homme, Actualités Droits-Libertés, 25 Kasım 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://revdh.revues.org/1727.

[8] Aktaran: Sévane Garibian, “Liberté d’expression à Strasbourg: deux poids, deux mesures? La Cour européenne des droits de l’homme et le génocide arménien”, eu-logos.org, 1 Aralık 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.eu-logos.org/eu-logos_nea-say.php?idr=4&idnl=3691&nea=162&lang=fra&lst=0.


Yazıları posta kutunda oku


“AİHM KARARLARININ KAZANIMLARI” için 3 yanıt

  1. Prof. Dr. Sadık Rıdvan Karluk avatarı
    Prof. Dr. Sadık Rıdvan Karluk

    Sayın Perinçek,
    Hukuki yönden haklısınız ama sorun hukuki değil siyasidir. Strasburg’da karar duruşmasını takip eden sayılı öğretim üyelerinden biriyim. Biden tehciri soykırım olarak tanırsa, bunun arkası gelir. Bu konuda Turkish Forum’da (ABD) yayınlanan yazım aşağıdadır. Saygılarımla. Prof. D. S. Rıdvan Karluk
    https://www.turkishnews.com/tr/content/2020/11/03/abdde-biden-baskan-secilirse-sozde-ermeni-soykirimi-turkiyenin-basini-cok-agritacaktir/

  2. Ferruh Demirmen avatarı
    Ferruh Demirmen

    Sayın Perinçek’in AİHM nezdinde elde ettiği başarı çok önemlidir, ve Sn. Perinçek bu noktada ne kadar övünse hakkıdır. Ancak başarı Sn. Karluk’un belirttiği gibi hukuk bağlamında olmuştur; oysa sorun siyasi bağlamda devam etmektedir. AİHM’nin 15 Ekim 2015 kararından sonra Almanya, Hollanda, İtalya, Çekya Cumhuriyeti ve Portekiz parlamentolarında sözde soykırım kararı alındı; yaklaşık bir yıl önce ABD kongresi’de alınan “soykırım” kararları yaraya tuz biber eker gibi oldu. (AİHM kararından sonra Vatikan ve Suriye bile “soykırım” kararı aldı). Parlamentoların aldığı kararların geriye alınmasını istemek veya beklemek fazla iyimserlik olur. Durumun ciddiyetini ve kanımca yapılması gerekenleri Cumhuriyet gazetesinde Eylül ayı sonunda ve birkaç gün sonra Turkish Forum’da yayımlanan, SEFERBERLİK’e atıf yapan uzun bir makalemde dile getirdim. Uluslararası Adalet Divanı aracılığı ile hukuk yolu kapanmış değildir; ve baş sorumluluk devlete düşmektedir. Yurt içinde “Salon soykırımcıları” olarak adlandırdığım birtakım kişi ve örgütler de bu noktada dış güçlere arka çıkmaktadır. Günümüzde Ermeni lobisi ABD’de o kadar cüretlenmiştir ki, “Ermeni soykırımı”nı kanıtlanmış bir gerçek olarak tanınması için ABD üniversitelerine ve Milli Kütüphane’ye (Lİbrary of Congress) baskı yapmaktadır.
    Ferruh Demirmen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir