Sene 1915. Mayısın 2’si.
Masada üç emperyalist devletin lideri kafa kafaya vermiş, konuşuyorlar.
İngiliz Başbakanı LoydGeorge, Fransız Başbakanı Clemenceau ve Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson.
Osmanlının geleceğini belirliyorlar. Dünyaya “Nizam” veriyorlar…
İngiliz Başbakanı Loyd George alıyor sözü:
“İzmir’i Yunanlılara verelim. Anadolu’nun işgalini başlatalım…”
Emperyalist devletlerin ortak kararı ile İzmir, 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilir.
Ama işgal haberini daha önceden alan kent halkı boykot, protesto hazırlıklarına başlamıştır bile.
İşgalden bir gün önce, “Redd-i İlhak Cemiyeti” imzalı bildiriler köy köy, mahalle mahalle, sokak sokak dağıtılır…
Arkasından mitingler düzenlenir, meydanlar emperyalizme başkaldıran insanlarla dolar, taşar…
İzmir tüm Türkiye’ye çoban yıldızı, çoban ateşi, cesaret güneşi olmuştur.
O sıralar Gazi Mustafa Kemal Atatürk, henüz Samsun’a çıkmamıştı.
Ama İzmir, “Kurtuluş Savaşı”nın “İlk Adım”ını atmıştı…
Bildiride şöyle deniliyordu:
“Burada zengin, fakir, âlim, cahil yok. Fakat Yunan hâkimiyetini istemeyen bir kitle-i kabire vardır. Bu sana düşen en büyük vazifedir. Geri kalma! Hüsran ve nekbet (düşkünlük) fayda vermez! Binlerle, yüz binlerle Maşatlık’a koş ve Heyet-i Milliyenin emirlerine itaat et…” “İlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi Tarih-i İntişarı (yayını). 14-15 1919 Çarşamba / Perşembe”
İzmir, Maşatlık’a koştu ve “Heyet-i Milliye”nin emirlerine itaat etti.
Daha sonra Hasan Tahsin takma adlı yiğit gazeteci Osman Nevres, tek başına isyan bayrağını açtı.
15 Mayıs 1919 sabahı Konak Meydanındaki Askeri Kıraathanenin önünden geçen Efzun Alayının bayrağını taşıyan bir Yunan teğmenine “İLK KURŞUN”U sıktı ve kendisi de Yunan mermileri ve Yunan süngüleri ile delik deşik edildi.
İzmir, emperyalizme İLK KURŞUNUN atıldığı yerdir.
İzmir, emperyalizme son kurşunun da atıldığı yerdir.
İzmir “Kurtuluş Savaşı”nın başladığı ve bittiği yerdir.
İzmir her zaman antiemperyalist olmuştur, antiemperyalist kalmıştır.
İzmir sadece Yunanlıların değil, Yedi Düvelin de denize döküldüğü yerdir.
İzmir, çöken bir imparatorluğun küllerinden laik, demokratik, yeni bir Türkiye Cumhuriyetinin doğduğu yerdir.
İzmir zaferi ile şeriatçılık, hurafecilik son bulmuştur. Yerini çağdaşlık, laiklik almıştır. Osmanlının “fetih siyaseti” tarihe karışmış, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi siyasetimize egemen olmuştur…
İşte emperyalizmin işbirlikçileri, şeriatçılar, ümmetçiler bunun için sevmezler İzmir’i. Bunun için ona “GÂVUR İzmir” derler.
Çünkü İzmir Cumhuriyet, Cumhuriyet İzmir demektir.
Çünkü İzmir Atatürk, Atatürk İzmir demektir. Aynı zamanda İzmir, Atatürk’ü hemşerisi sayarak bağrına basmıştır.
Mustafa Kemal’in ilk ve tek eşi İzmirlidir. Annesini İzmir topraklarında sonsuzluğa uğurlamıştır. 26 Ocak 1923’te İzmir’e gelen Atatürk, annesinin mezarı başında şu konuşmayı yapmıştı:
“Burada yatan validem, zulmün, cebrin, bütün milleti felaket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği hâkimiyetin muhafaza ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Hâkimiyet-i milliye uğruna canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun…”
İzmirliler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu yeminine sadık kaldılar.
En kötü koşullarda, en faşist yönetimlerde bile bu yeminlerini asla unutmadılar.
Bu nedenle şeriatçılar ve faşistler tarafından “GÂVUR İZMİR” ilan edildiler.
Şu deprem günlerinde bile yobazlar, İzmir’e ve İzmirlilere saldırıyorlar. Depremden sevinç ve mutluluk duyuyorlar. “Gâvur İzmirli”, “Günahkâr zinacılar,” “Allah kendini onlara gösterdi” gibi ipe sapa gelmez laflar ediyorlar. Depremin bir doğa olayı olduğundan ve bilimle açıklanabileceğinden haberleri bile yok.
Şimdi buradan, Atatürk’ün deyişi ile bir kez daha söz veriyor ve ant içiyoruz ki:
“Hâkimiyet-i milliye uğruna canımızı vermek, bizim için vicdan ve namus borcudur…”
Cemreler havaya, suya, toprağa düşmeye başlamıştır…
Güzel günler yakındır…
YAŞASIN GÂVUR İZMİR’LER VE İZMİRLİLER…
Bir yanıt yazın