Türkiye’nin aydınlık yüzü güzel İzmir’imize geçmiş olsun!
Aslında İzmir yıllardan beri sürekli sallanan, bunu da normal karşılayan illerimizden biriydi. Yıkıcı büyüklükte olmadığı için her şey toz pembe görünüyordu yöneticiler için!
1999 Yılında yaşadığım ve Türkiye’yi yasa boğan, ayrıca ders olması gereken depremden sonra ‘’hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ denilmişti.
Denilmişti ama gerçeklere baktığımız zamanda ülke çapında öyle olmadığı deprem gerçeğini yaşadığımız 2003 Bingöl, 2004 Doğubeyazıt, Elazığ ve Van’da birkaç kez yaşadığımız depremlere baktığımızda ‘’HER ŞEY ESKİSİ GİBİ’’ olmuş!
Deprem acılarından bile nemalanan, kendilerine oy devşirme peşinde olan siyasiler gördük! Deprem öncesi her türlü önlemi alması gereken siyasi iktidarlar, deprem sonrası ‘’Hiç endişeniz olmasın devlet yanınızda’’ demeçleri ile halkın gazını almaya her zaman devam ediyor.
Deprem öncesi olmanız gerekirdi o zaman neredeydiniz?
1999 Marmara depreminden sonra o zamanın hükümeti haklı ve isabetli olarak ‘’Deprem Vergisi’’ çıkardı. Maksat, deprem kuşağındaki ülkemizde olası depremleri en az zararla atlatmak için yapacağı çalışmalarda kullanmaktı.
Bu güne kadar toplanan bu paralarla ne yapıldı, ne kadar toplandı, bunu vatandaşın bilme hakkı vardır. Çünkü o parayı veren vatandaşlardır.
İZMİR GERÇEĞİ.
Son İzmir depreminde de görüldü ki, ölüm depremden değil, kötü yapılan binalardan geldi. Üstelik suçlular bir değil bir çok! Binanın yapıma başlama aşamasından, bitirip ruhsat alma aşamasına kadar denetleyenler resmi ve özel bir çok kişinin imzasını gerektiriyor. Bu imza sahipleri kendine düşenler hakkında hesap vermelidir! Devlet hesap sormalıdır!
Vatandaş da devlete hesap soruyor ve haklıdır. ‘’İmar Barışı’’ adı altında vatandaşa hizmet mi edildi, yoksa dinamit mi konuldu?! Şimdi tartışmanın tam zamanı! Binlerce, oturulması sakıncalı olan yapılara izin verildi. Gündemde şimdi İzmir var, diğer şehirlerde de aynı tehlike bizleri bekliyor!
ACİL DURUMDA VATANDAŞLIK GÖREVİMİZİ YAPAMIYORUZ!..
Deprem…En ağır doğa olayı, dünyanın gerçeği. Böyle durumlarda nasıl davranmamız gereken bilinçten maalesef yoksunuz! Panik ve merakla telefonlara sarılmalar, olay yerine giderek merakla ne olduğunu izlemeler, trafiği tıkamak gibi görevlilerin acil hizmetlerine engel olmak gibi hataları yaptığımız görülmektedir.
Zamana karşı yarışın ve yaşamla ölüm arasındaki çok ince çizginin yaşandığı o anlar çok önemli Acımızı, korkumuzu, merakımızı bırakıp görevlilerin çalışmasına imkan vermeliyiz. Çünkü her insanın canı en kıymetli candır.
SOSYAL MEDYANIN MEDYUMLARI!
Depremin neden olduğunu bilen(!) kehanet erbabı olan bazı dinci yobazlar, Marmara depremindeki gibi piyasaya çıkmış, ‘ZİNA’ gibi aklı orada olan hadiselere bağlamış! Bir başka yobaz da, Cumhuriyet bayramı sonrası, cumhuriyetin odak yeri olmasına bağlayacak kadar kendinden geçmiş, cehaletinin yerlerde süründüğünden bihaber kendini mahlukluktan kurtaramamış zavallılarla aynı ülkede yaşamaktan hüzün duymaktayız!
Sonuç olarak, deprem gerçeği son olmayacak, dünya var olduğu sürece devam edecektir. Tüm mesele depremlere kutsiyet yüklemek değil, depreme karşı tedbirler almaktan geçmektedir. Gerisi kendimizi aldatmak olur.
Geçmiş olsun İzmir, Ders alın ülkeyi yönetenler!
Emin EĞRİ
Bir yanıt yazın