ÖZEL OLARAK RUM, ERMENİ VE YAHUDİ YARGIÇLARA YARGILATTIK
Ermeni Terörislerin basi EDWARD JORIS
Ama Avrupa yine kabul etmedi sonucu !
Tarih: 21 Temmuz 1905, günlerden cuma,
Yer: Hamidiye Camii…
İşte tam o sırada arabadaki bomba, büyük bir gürültüyle patladı. Bir anlık gecikmeyle II. Abdülhamit ölümden döndü.
Fatih’ten Boğaziçi’ne tüm İstanbul’u sarsan patlama sonunda 70 cm’lik bir çukur açılmış, caminin üst bölümünde büyük delikler oluşmuş, yakınlardaki camlar kırılmış, insanlar korku ve dehşet içinde sokaklara dökülmüştü. Patlamada 58 kişi yaralanmış, 3’ü asker, 4’ü gazeteci 26 kişi ölmüş, 17 araba parçalanmış ve 20 at ölmüştü.
SUİKAST SORUŞTURMASI
Bombalı suikastı düzenleyen Ermeni komitacıların bir kısmı olaydan sonra yurtdışına kaçmıştı. 15 kişi ise tutuklanmıştı. Suikastın elebaşı Belçikalı Edward Joris bir Amerikalı suikastçı ile birlikte yakalanmıştı.
II. Abdülhamit’in Mebeyn Başkâtibi Tahsin Paşa, suikastın elebaşı Edward Joris’i şöyle tasvir ediyor: “Belçikalı anarşistlerden Singer fabrikası memurlarından Joris, bu bomba olayının ruhu ve en başlıca faili idi…” (Tahsin Paşa, Abdülhamit’in Yıldız Hatıraları, s. 113).
Osmanlı Hükümeti, olayı aydınlatmak için Ticaret ve Nafia Nezareti Müsteşarı Necip Melhame Paşa ve İstinaf Cinayet Mahkemesi Başkanı Hilmi Efendi başkanlığında bir soruşturma komisyonu kurdu. Soruşturmanın savcılığına Necmettin Molla getirildi. Sorgu yargıçlığına ise Rum, Ermeni ve Musevi hâkimler tayin edildi.
Soruşturma komisyonunun hazırladıhi raporda bombalı suikast girişiminin, içeride ve dışarıda uzun bir hazırlık sonucunda planlandığı ortaya çıkarıldı.
Suikastın elebaşı Edward Joris, her şeyi itiraf etti.
Osmanlı’da o dönemde “kapitülasyon hukuku” vardı. Bu nedenle yabancıları yargılamak çok zor, hatta imkânsızdı. Ancak bu olayda padişahın canına kast edilmişti. Buna rağmen Amerika ve Belçika büyükelçileri, kapitülasyon haklarına dayanarak tutuklanan iki kişinin Osmanlı mahkemelerinde değil, kendi mahkemelerinde yargılanabileceğini bildirdiler.
Özellikle Belçika Büyükelçisi, Edward Joris’in kendilerine teslim edilmesini istedi.
Fakat Osmanlı, suikasta karışan diğer sanıklarla birlikte elebaşı Edward Joris’i de yargılayıp idama mahkûm etti. Bunun üzerine Belçika, bu sefer de Edward Joris’in idam edilmeyip serbest bırakılması için II. Abdülhamit’e baskı yapmaya başladı.
Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa’nın anlattığına göre, “Bir gün Brüksel’den Yıldız’a bir telgraf geldi. Bu telgrafta Joris’in affedilmesi isteniyordu. Telgraf, rica ve tehdit ile karışık bir ifade ile yazılmıştı.” (Tahsin Paşa, s. 116)
Peki, Brüksel’in bu baskı karşısında II.
Abdülhamit’in tavrı ne oldu dersiniz?
Yine Tahsin Paşa’ya kulak verelim: “Bu telgraftan sonra, Sultan Hamid’in oynadığı rol hayrete şayandır: Hayatına suikast etmiş, bomba getirip fitili ateşlemiş ve nihayet her şeyi itiraf ederek idama mahkûm olan bu Joris, idam edilmedi, hapsedilmedi, tam tersine affedildi, hatta sınır dışına da sürülmedi. Hapisane hücresinden saraya getirildi.” (Tahsin Paşa, s. 116)
Kısacası, II. Abdülhamit, Belçika’nın baskısına boyun eğerek idam mahkûmu Edward Joris’i affetti.
II. Abdülhamit, Edward Joris’i sadece affetmekle kalmadı, suikastçısına 500 altın harcırah vererek Sirkeci’den bir trene bindirip Avrupa’ya gönderdi.
Halkı ve ölenlerin yakinlarini yatistirmak için Güya, II. Abdülhamit, daha dün hayatına kast eden Edward Joris’e maaşlı bir iş vermiş; onu Ermeni komiteleri hakkında bilgi toplayıp kendisine ulaştırmakla görevlendirmişti! Avrupa basınında bu olay epey alay konusu olmustu.
Ama Avrupa yine kabul etmedi sonucu !
Avrupa bastirdi; Edward Joris ,1 gecede serbest kaldi,birde cebine haclik koyduk saliverdik.
Edward Joris Türkler aleyhine epey olumsuz demecler verdi avrupada, kitaplara konu oldu.
Saygilarimla,
Selen Atasoy
Bir yanıt yazın