Mehmet Akif Ersoy‘un
Büyük oğlu Emin Akif’in hüzünlü hikayesi:
“Mehmet Akif Ersoy’un 3 Kız 2 Erkek toplam 5 çocuğundan en büyüğü Emin Akif; Askerliğini nefer olarak yaptı ve kıtasında asil bir utanma ile Mehmed Akif’in oğlu olduğunu sakladı. Terhisinden sonra büyük şehir İstanbul’un berduşlarından biri oldu.
Sabahçı kahvehanelerinde ve hamamlarında yatıp barındı. Yalın ayak dolaşarak şarap, ispirto ve esrar parası için hammallık yaptığını görenler vardır. 1939’da ilk defa İstanbul zabıtası tarafından bir esrarkeş olarak yakalandı, akıl hastahanesine sevkedildi ve bir suçtan bir müddet de cezaevinde kaldı. Nihayet kendisini bulan bir baba dostu tarafından Bursa’da Çiftliği Harası’na kahya olarak yerleştirildi. Evlendi, mazbut bir hayat sürmeye başladı. Fakat 1963-1964 yılları arasında işinden çıkarıldı.
İstanbul’a döner dönmez tekrar esrara düştü. 1966 başlarında zevcesi vefat edince tekrar kimsesiz kaldı, tekrar içkiye ve esrara başladı. 1966 sonlarında birkaç ay akıl hastahanesinde kaldı. Kasım 1966’da hastahaneden çıktığında, geceleri Tophane’de bir kamyon karoseri içinde yatmaya başladı.
İşte o günlerde Emin Akif, (1966) Milliyet Gazetesi’nde yazan Çetin Altanın yanına gider. Devamını Altan’ın Bir Yumak İnsan kitabından aktaralım
… Bir öğle sonrası… Bayram içeri girdi, “Sizi biri görmek istiyor” dedi.
– Buyursun…
İçeri traşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla:
– Bendeniz, dedi, Mehmet Akif’in oğluyum…
Bir anda ne olduğumu şaşırdım ve nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: “
– “Oooo buyurun buyurun.. Nasılsınız türünden bır yakınlık göstermeye çalıştım. O tavrını bozmadı: “Rahatsız etmeyeyim” dedi; “Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim…”
Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum… Ve tek yapabileceğim şeyi Yaptım cüzdanımı cıkarıp uzattım. O, bükük boynuyla: “Siz ne münasip görürseniz” dedi.
Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime. “Durun bakalım neyimiz varmış” gibilerden cüzdanı açtım; içinde ne varsa çıkardım, -fazla bir şey de yoktu- elimde tuttum. Bir iki Adım attı. Sanırım sadece bir 10, yahut 20 lira aldı.
– Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim, dedi ve çıkıp gitti.
Aradan bir ay geçti geçmedi; gazetelerde küçük bir haber ilişti gözüme: Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif’in oğlunun ölüsü bulunmuştu..
Cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılandı..
Yıl 1991
Beyoğlu’nda bir evin kirasını ödeyemedikleri için sokağa atılanlar da Mehmet Akif Ersoy’un kızı ve torunlarıdır !..
“İstiklal Marşı” şiiri için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, “İstiklal Marşı”nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy’un, Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından bir kesit.
(alıntıdır)Saygilarimla,Selen Atasoy
Bir yanıt yazın