Yaşanan pandemi döneminde tarım sektörü dünyada en önemli hale geldi. Ülkeler tarım sektörlerini kalkındırma, elde edilen ürünleri de depolama derdine düştü. Bu nedenle de bazı ülkeler ihraç ettikleri ürünleri artık ihraç etmemeye başladı.
Bunun anlamı şu:
Paran da olsa, ilerleyen zaman içinde ihtiyaç duyulan bazı ürünleri almak artık mümkün olmayabilir.
Tarım konusunda bir kargaşa yaşanıyor ve kargaşa daha da ileri seviyelere taşınabilir.
Bütün bu olumsuzlukları göz önünde bulundurarak tarımı önemsemek durumundayız. Türkiye, bir tarım ülkesi olarak birçok ürünü ithal ediyor. Pandemi dönemi öncesi de ithal edilen ürünlere, yenilerinin eklendiğini gözlemliyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı dönemde tarıma çok büyük önem vermiş, milli ekonominin temel taşının tarıma dayalı olduğunu söylemiştir. Atatürk, örnek olarak da Ankara’da Atatürk Orman Çiftliğini kurarak burada çiftçilerin sesi olmayı başarmıştır.
Şu gerçeği görmek ve yerine getirmek durumundayız:
Üretici olacağız. Yılmadan, usanmadan üreteceğiz.
Ülkemiz, geçmişte kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Her geçen yıl, tarım ürünlerine daha da muhtaç hale geliyoruz. Sektör giderek çöküyor. Tarımda çalışan sayısı da giderek azalıyor.
Çarşı-pazarda meyve ve sebze fiyatları el yakıyor. Üretim az, tüketim fazla olunca ürün fiyatlarında da artışlar yaşanıyor. Üreticiler “Eğer önlem alınmazsa bugünleri bile arar hale gelebiliriz” uyarısında bulunuyor.
Kanatlı sektöründe de sıkıntıların giderek arttığı söyleniyor. Tavuk fiyatları bile neredeyse et fiyatları ile yarışır hale geldi. Yumurta fiyatları ise günden güne yükseliyor. Bu sektörün de çıkmaz içinde olduğunu görüyoruz.
Aslında tarım sektörünü ayağa kaldırabilirsek, istihdam alanlarını yaratmış olabileceğiz. Tarım çöktükçe işsiz sayısı da artıyor. Geçmişe baktığımızda tarım sektörünün işsizliğin önlenmesinde çok önemli bir rol oynadığını da görmüş oluyoruz.
Bu satırlar yazılırken süt üreticilerinin sesini duyduk.
Üreticiler yem başta olmak üzere diğer girdi fiyatlarında artışlar olduğunu, üretilen sütü de 2 lira 20 kuruşa sattıklarını söylüyor. Zarar eden süt üreticiler, hayvanlarını kesime gönderiyor. Kesimhanelerde 15 gün sonraya gün aldıklarını da haykırıyorlar. Yardım ve destek bekliyorlar.
Eğer, durum böyle giderse yakında süt ve yan ürünlerine muhtaç hale düşebiliriz.
“Tarım ülkesiyiz” diyoruz ya, eti bile yıllardır ithal ediyoruz. Hayvancılık konusunda bir türlü beklenen noktalara ulaşamadık.
Diğer tarım ürünlerini yazmak ve söylemek istemiyoruz. Çünkü görüyor ki her geçen yıl ithal edilen tarım ürünlerine yenileri ekleniyor.
Şunu da eklemeden geçmeyelim:
Bizi yönetenlerin tarım konusunda ciddi olduklarını, olumlu adımlar attıklarını görmekteyiz. Ancak, nedendir yanlış politikalardan mı, bir türlü atılan adımların hedefine ulaşmadığını da söylemeliyiz.
Bütün bu olumsuzlukları alt alta koyduğumuzda tarım konusunda köklü bir reforma ihtiyaç olduğu görülüyor. Demek ki iyi niyetli olmak, önlem almak yetmiyor, işi hedefine götürebilecek plan ve programları yapmak gerekiyor. Bu adımların da hızla atılması gerektiği görüşündeyiz.
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın