Düzen Kökten Bozuldu…

<p>Bu ülke nice devrimler, nice devrimciler gördü. Nice geri düşünceli, bencil, ilkel, zorba yöneticiler gördü. Hak, hukuk, insanlık, insan olma mücadelesi yüzyıllardan beri devam ediyor. Bir tarafta ezenler, bir tarafta ezilenler… Bir tarafta gericiler, bir tarafta ilericiler… Bir tarafta devrimciler, bir tarafta karşıdevrimciler… Bu uğurda nice canlar verildi. Niceleri zindanlara atıldı. Niceleri işkencelerden geçirildi. Ama yılmadılar. Boyun eğmediler. Korkmadılar… Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Ziya Gökalpler, Atatürkler, Nazım Hikmetler, Deniz Gezmişler tarihe adlarını altın harflerle yazdırdılar. Onların karşısına Derviş Vahdetiler, Ali Kemaller, Damat Feritler, Derviş Mehmetler, Menderesler, Evrenler, Özallar, işbirlikçi vatan hainleri çıktı… Lanetle anılıyorlar şimdi. Rejim değişikliğinden sonra, Mustafa Kemal Atatürk, tarikatçılara, tekkecilere, padişah yanlılarına, şeyhlere, Şıhlara azıcık ödün verseydi sultanlık, ümmet düzeni yeniden kurulurdu. Ama ödün vermedi. “Ödün yok, eski deyişle taviz yok” dedi. Kendi arkadaşları arasında bile Cumhuriyet düşmanları vardı. Ama onun sert, katı devrimci tavrından dolayı seslerini çıkaramadılar. Kuyruklarını altlarına kısıp oturdular. Bütün bu sert önlemlere karşın yine de ayaklanmalar oldu. Alttan alta planlar, tertipler yaptılar. Daha iki yıllık Cumhuriyet rejimine karşı düzenlenen Şeyh Sait isyanından sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde gericiler, 1930 yılında, bir karşıdevrim hareketi daha gerçekleştirdiler. İsyanın başında Derviş Mehmet vardı. Bu yobaz çetesi, ilçeye asteğmen öğretmen olarak gelen Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını keserek, bir mızrağa asmış, sokak sokak dolaştırmıştı… Bütün bu çağdışı örgütler, kara cahil yaratıklar Atatürk döneminde temizlenmeye çalışıldı. Ama bütünüyle temizlenmemiş olacak ki onun ölümünden sonra yeniden başlarını kaldırdılar. Kendisinden sonra iktidar koltuğuna oturanlar, gerici, Cumhuriyet ve laiklik düşmanı kadroları yeniden yeni görevlere atadılar. Geliş o geliş… Şimdi eskisinden, 1923 Cumhuriyet öncesi dönemden daha kötü durumdayız. İçinde yaşadığımız bugünkü ortamda, O kadar çok sayıda yobaz, ilkel grup türedi ki, Kubilay’ı kesen Derviş Mehmetlere, Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, 1925’te laik düzene başkaldıran Şeyh Saitlere ve Derviş Vahdetlere rahmet okutuyorlar. Son yıllarda fesli sarıklı, külahlı, saçlı sakallı mollalar, devlet kurumlarına yuvalandılar. Fetvalar veriyorlar. Ahkâmlar kesiyorlar. Bacak kadar çocuklara sarkıntılık yapıyorlar. Onların astığı astık, kestiği kestik… Ne karışan var ne görüşen. Bu cahiller sürüsü yetmemiş gibi bir de uygarlık dışı Arap ülkelerinden geri, ilkel, eğitimsiz mülteciler getirdiler. Hedef ülkenin ulusal ve sosyal yapısını bozmak, Türklüğü, ulusalcılığı yok etmek… Hedef, ümmet düzenini rahatça kurabilmek için cahil, eğitimsiz bir dinciler ordusu yaratmak… Gerektiğinde onları vurucu güç olarak kullanmak… Gerektiğinde seçim zamanlarında oylarından yararlanmak… 2020 yılındayız. Düzen bozuldu. Hem de Kökten bozuldu. Ne Atatürk kaldı ne Cumhuriyet… Ne parlamenter sistem kaldı ne laiklik… Atatürk adını taşıyan tüm yapılar, kurumlar birer birer yıkılıyor. Cumhuriyet döneminde kurulan tüm fabrikalar satılıyor, hastaneler yok ediliyor... Siyasal İslamcı bir sosyal yapıya doğru son sürat ilerliyoruz.  Elbette bu çorbada muhalefet partilerinin de tuzu oldu. Atatürk’ün partisinin başında bulunan zat, çıkıp da “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum, ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler” derse ve meclise, partisine türbanlı Kadınları kendi eliyle alırsa olacağı bu… Oysa Ecevit bir türbanlı bayanı TBMM’sine sokmamak için kıyameti koparmıştı… 18 yıldan bu yana yobazlar, laikliği, Cumhuriyeti, demokratik düzeni yok etmeye çalışıyorlar. Bu yolda ellerinden geleni artlarına koymadılar. Hedef, Parlamenter, demokratik, laik düzen karşıtı şeriatçı bir iktidar oluşumu yaratmak… Laik, Kemalist düzene son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar. İki bin civarında yobaz grubun silahlandığını söylüyorlar. Evet, yanlış duymadınız:Gericiler, şeriatçılar silahlanıyor artık… İş işten geçmeden, Türkiye Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyetine dönüşmeden önlemler almalı, çözümler üretmeliyiz… Aydın gevezeliğini, keskin vatansever yurttaş pozlarını bir yana bırakalım. Sonuç alıcı girişimlerde bulunalım… Ses getiren demokratik eylemler yapalım… (alieralp37@gmail.com) - IMG 20170622 111622 1




Bu ülke nice devrimler, nice devrimciler gördü.
 
Nice geri düşünceli, bencil, ilkel, zorba yöneticiler gördü.
 
Hak, hukuk, insanlık, insan olma mücadelesi yüzyıllardan beri devam ediyor.
 
Bir tarafta ezenler, bir tarafta ezilenler… Bir tarafta gericiler, bir tarafta ilericiler…
 
Bir tarafta devrimciler, bir tarafta karşıdevrimciler…
 
Bu uğurda nice canlar verildi. Niceleri zindanlara atıldı. Niceleri işkencelerden geçirildi.
 
Ama yılmadılar. Boyun eğmediler. Korkmadılar…
 
Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Ziya Gökalpler, Atatürkler, Nazım Hikmetler, Deniz Gezmişler tarihe adlarını altın harflerle yazdırdılar.
 
Onların karşısına Derviş Vahdetiler, Ali Kemaller, Damat Feritler, Derviş Mehmetler, Menderesler, Evrenler, Özallar, işbirlikçi vatan hainleri çıktı…
 
Lanetle anılıyorlar şimdi.
 
Rejim değişikliğinden sonra, Mustafa Kemal Atatürk, tarikatçılara, tekkecilere, padişah yanlılarına, şeyhlere, Şıhlara azıcık ödün verseydi sultanlık, ümmet düzeni yeniden kurulurdu.
 
Ama ödün vermedi. “Ödün yok, eski deyişle taviz yok” dedi. Kendi arkadaşları arasında bile Cumhuriyet düşmanları vardı. Ama onun sert, katı devrimci tavrından dolayı seslerini çıkaramadılar.
 
Kuyruklarını altlarına kısıp oturdular.
 
Bütün bu sert önlemlere karşın yine de ayaklanmalar oldu. Alttan alta planlar, tertipler yaptılar.
 
Daha iki yıllık Cumhuriyet rejimine karşı düzenlenen Şeyh Sait isyanından sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde gericiler, 1930 yılında, bir karşıdevrim hareketi daha gerçekleştirdiler.
 
İsyanın başında Derviş Mehmet vardı. Bu yobaz çetesi, ilçeye asteğmen öğretmen olarak gelen Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını keserek, bir mızrağa asmış, sokak sokak dolaştırmıştı…
 
Bütün bu çağdışı örgütler, kara cahil yaratıklar Atatürk döneminde temizlenmeye çalışıldı. Ama bütünüyle temizlenmemiş olacak ki onun ölümünden sonra yeniden başlarını kaldırdılar.
 
Kendisinden sonra iktidar koltuğuna oturanlar, gerici, Cumhuriyet ve laiklik düşmanı kadroları yeniden yeni görevlere atadılar.
 
Geliş o geliş…
 
Şimdi eskisinden, 1923 Cumhuriyet öncesi dönemden daha kötü durumdayız.
 
İçinde yaşadığımız bugünkü ortamda, O kadar çok sayıda yobaz, ilkel grup türedi ki, Kubilay’ı kesen Derviş Mehmetlere, Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, 1925’te laik düzene başkaldıran Şeyh Saitlere ve Derviş Vahdetlere rahmet okutuyorlar.
 
Son yıllarda fesli sarıklı, külahlı, saçlı sakallı mollalar, devlet kurumlarına yuvalandılar. Fetvalar veriyorlar. Ahkâmlar kesiyorlar.
 
Bacak kadar çocuklara sarkıntılık yapıyorlar.
 
Onların astığı astık, kestiği kestik… Ne karışan var ne görüşen.
 
Bu cahiller sürüsü yetmemiş gibi bir de uygarlık dışı Arap ülkelerinden geri, ilkel, eğitimsiz mülteciler getirdiler. Hedef ülkenin ulusal ve sosyal yapısını bozmak, Türklüğü, ulusalcılığı yok etmek…
 
Hedef, ümmet düzenini rahatça kurabilmek için cahil, eğitimsiz bir dinciler ordusu yaratmak…
 
Gerektiğinde onları vurucu güç olarak kullanmak… Gerektiğinde seçim zamanlarında oylarından yararlanmak…
 
2020 yılındayız. Düzen bozuldu. Hem de Kökten bozuldu. Ne Atatürk kaldı ne Cumhuriyet… Ne parlamenter sistem kaldı ne laiklik…
 
Atatürk adını taşıyan tüm yapılar, kurumlar birer birer yıkılıyor. Cumhuriyet döneminde kurulan tüm fabrikalar satılıyor, hastaneler yok ediliyor…
 
Siyasal İslamcı bir sosyal yapıya doğru son sürat ilerliyoruz.
 
 Elbette bu çorbada muhalefet partilerinin de tuzu oldu.
 
Atatürk’ün partisinin başında bulunan zat, çıkıp da “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum, ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler” derse ve meclise, partisine türbanlı Kadınları kendi eliyle alırsa olacağı bu…
 
Oysa Ecevit bir türbanlı bayanı TBMM’sine sokmamak için kıyameti koparmıştı…
 
18 yıldan bu yana yobazlar, laikliği, Cumhuriyeti, demokratik düzeni yok etmeye çalışıyorlar. Bu yolda ellerinden geleni artlarına koymadılar.
 
Hedef, Parlamenter, demokratik, laik düzen karşıtı şeriatçı bir iktidar oluşumu yaratmak… Laik, Kemalist düzene son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.
 
İki bin civarında yobaz grubun silahlandığını söylüyorlar. Evet, yanlış duymadınız:
Gericiler, şeriatçılar silahlanıyor artık…
 
İş işten geçmeden, Türkiye Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyetine dönüşmeden önlemler almalı, çözümler üretmeliyiz…
 
Aydın gevezeliğini, keskin vatansever yurttaş pozlarını bir yana bırakalım.
 
Sonuç alıcı girişimlerde bulunalım… Ses getiren demokratik eylemler yapalım…
 
([email protected])
<p>Bu ülke nice devrimler, nice devrimciler gördü. Nice geri düşünceli, bencil, ilkel, zorba yöneticiler gördü. Hak, hukuk, insanlık, insan olma mücadelesi yüzyıllardan beri devam ediyor. Bir tarafta ezenler, bir tarafta ezilenler… Bir tarafta gericiler, bir tarafta ilericiler… Bir tarafta devrimciler, bir tarafta karşıdevrimciler… Bu uğurda nice canlar verildi. Niceleri zindanlara atıldı. Niceleri işkencelerden geçirildi. Ama yılmadılar. Boyun eğmediler. Korkmadılar… Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Ziya Gökalpler, Atatürkler, Nazım Hikmetler, Deniz Gezmişler tarihe adlarını altın harflerle yazdırdılar. Onların karşısına Derviş Vahdetiler, Ali Kemaller, Damat Feritler, Derviş Mehmetler, Menderesler, Evrenler, Özallar, işbirlikçi vatan hainleri çıktı… Lanetle anılıyorlar şimdi. Rejim değişikliğinden sonra, Mustafa Kemal Atatürk, tarikatçılara, tekkecilere, padişah yanlılarına, şeyhlere, Şıhlara azıcık ödün verseydi sultanlık, ümmet düzeni yeniden kurulurdu. Ama ödün vermedi. “Ödün yok, eski deyişle taviz yok” dedi. Kendi arkadaşları arasında bile Cumhuriyet düşmanları vardı. Ama onun sert, katı devrimci tavrından dolayı seslerini çıkaramadılar. Kuyruklarını altlarına kısıp oturdular. Bütün bu sert önlemlere karşın yine de ayaklanmalar oldu. Alttan alta planlar, tertipler yaptılar. Daha iki yıllık Cumhuriyet rejimine karşı düzenlenen Şeyh Sait isyanından sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde gericiler, 1930 yılında, bir karşıdevrim hareketi daha gerçekleştirdiler. İsyanın başında Derviş Mehmet vardı. Bu yobaz çetesi, ilçeye asteğmen öğretmen olarak gelen Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını keserek, bir mızrağa asmış, sokak sokak dolaştırmıştı… Bütün bu çağdışı örgütler, kara cahil yaratıklar Atatürk döneminde temizlenmeye çalışıldı. Ama bütünüyle temizlenmemiş olacak ki onun ölümünden sonra yeniden başlarını kaldırdılar. Kendisinden sonra iktidar koltuğuna oturanlar, gerici, Cumhuriyet ve laiklik düşmanı kadroları yeniden yeni görevlere atadılar. Geliş o geliş… Şimdi eskisinden, 1923 Cumhuriyet öncesi dönemden daha kötü durumdayız. İçinde yaşadığımız bugünkü ortamda, O kadar çok sayıda yobaz, ilkel grup türedi ki, Kubilay’ı kesen Derviş Mehmetlere, Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, 1925’te laik düzene başkaldıran Şeyh Saitlere ve Derviş Vahdetlere rahmet okutuyorlar. Son yıllarda fesli sarıklı, külahlı, saçlı sakallı mollalar, devlet kurumlarına yuvalandılar. Fetvalar veriyorlar. Ahkâmlar kesiyorlar. Bacak kadar çocuklara sarkıntılık yapıyorlar. Onların astığı astık, kestiği kestik… Ne karışan var ne görüşen. Bu cahiller sürüsü yetmemiş gibi bir de uygarlık dışı Arap ülkelerinden geri, ilkel, eğitimsiz mülteciler getirdiler. Hedef ülkenin ulusal ve sosyal yapısını bozmak, Türklüğü, ulusalcılığı yok etmek… Hedef, ümmet düzenini rahatça kurabilmek için cahil, eğitimsiz bir dinciler ordusu yaratmak… Gerektiğinde onları vurucu güç olarak kullanmak… Gerektiğinde seçim zamanlarında oylarından yararlanmak… 2020 yılındayız. Düzen bozuldu. Hem de Kökten bozuldu. Ne Atatürk kaldı ne Cumhuriyet… Ne parlamenter sistem kaldı ne laiklik… Atatürk adını taşıyan tüm yapılar, kurumlar birer birer yıkılıyor. Cumhuriyet döneminde kurulan tüm fabrikalar satılıyor, hastaneler yok ediliyor... Siyasal İslamcı bir sosyal yapıya doğru son sürat ilerliyoruz.  Elbette bu çorbada muhalefet partilerinin de tuzu oldu. Atatürk’ün partisinin başında bulunan zat, çıkıp da “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum, ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler” derse ve meclise, partisine türbanlı Kadınları kendi eliyle alırsa olacağı bu… Oysa Ecevit bir türbanlı bayanı TBMM’sine sokmamak için kıyameti koparmıştı… 18 yıldan bu yana yobazlar, laikliği, Cumhuriyeti, demokratik düzeni yok etmeye çalışıyorlar. Bu yolda ellerinden geleni artlarına koymadılar. Hedef, Parlamenter, demokratik, laik düzen karşıtı şeriatçı bir iktidar oluşumu yaratmak… Laik, Kemalist düzene son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar. İki bin civarında yobaz grubun silahlandığını söylüyorlar. Evet, yanlış duymadınız:Gericiler, şeriatçılar silahlanıyor artık… İş işten geçmeden, Türkiye Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyetine dönüşmeden önlemler almalı, çözümler üretmeliyiz… Aydın gevezeliğini, keskin vatansever yurttaş pozlarını bir yana bırakalım. Sonuç alıcı girişimlerde bulunalım… Ses getiren demokratik eylemler yapalım… (alieralp37@gmail.com) - IMG 20170622 111622 1

Yorumlar

  1. mahmut demirkolllllu avatarı
    mahmut demirkolllllu

    eralp yine zırvalamış..anlaşılan apoyla kan bağı var.yalan palavra iftira çamur atma bu zatın karekteri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir