Siyaset dilini, kendi söylem ve istemleri doğrultusunda gören ve kabul edenlerin algoritması haline getirenlere, hiçbir siyasa diliyle bir şeyler anlatamaz, öğretemezsiniz. O halde bilhassa da dış siyasette, kendi doğrularınızı ifade eden, kendi siyasa dilinizi kullanmak zorunda kalmışsınız demektir. Bilmem anlaşılır oldu mu? O zamanda sizin haklı ifadeniz, buna rağmen karşı tarafça kabul edilmiyor olabilir.
İşte bu olduğunda da savaş olarak adlandırılacak sert tartışmalara hazır olduğunuza da karşı tarafı ikna etmek zorunda kalmışsınızdır bir de. Bu ise kurusıkı atmaların, sallamaların ötesinde ciddi bir husus demek olmuştur artık. Yani anlayacağınız, anlaşamayacağınız kesinlik kazanınca, onların duymak istedikleri siyasa dili, hiçbir anlam ifade etmeyecektir sizin için artık. Ki böyle de olmalıdır esasen.
Yoksa sizi kimse ciddiye almaz ve haklı bir konumdaki itilafınız dahi masaya bile yatırılmadan sizin aleyhinize, daha başlamadan sonuçlanır. Yani hep kaybedenler kulübünde yaşamaya mahkûm edilmiş olursunuz. Ya da dik duruşunuz, daha vahim sonuçlar oluşmadan ciddiye alınır ve taraflarca ster istemez antlaşma masasına oturulur. Cumhuriyet tarihimizde de böyle olmadı mı? Yani haklı yumruğumuzu hasmın suratına indirmeden sonuç alabilmiş miydik? Öyleyse şimdi de bilmeliyiz ki karşımızdakiler ancak ikna edici tutarlı tepkiden, ne demek istendiğini anlayacak yapıda, aymaz ve emperyalist oportünistlerdir.
Bu kritik günlerde en kritik konuşmalarından birini yapmış olan ve doğru olarak Atatürk’le de söze başlayan Akşener’in konuşmasında, beklenenlerin dışında bilhassa duymak istediğim ve bir gün hasta Dünyanın tek devası olacak Kemalizm sözünü, ne yazık ki kendisinden değil; ama ‘Kemalizm’i tanıdıktan sonra artık Kemalist’im’ diyebilme erdemliliğini ve yürekliliğini, hazır unun gözünün içine baka baka vurgulayan Çin Büyük Elçisinden duydum. İnanın bu Zat, hiç beklemediğim bir zamanlamayla, artık benim de büyük favorim oldu.
Çünkü dün olduğu gibi bugün, hatta yarın da Kemalizm’e sımsıkı sarılmazsak, emperyalistin yeni Türkiye Cumhuriyeti sömürgesi olmaktan öteye asla geçemeyiz. Anlaşılıyor ki Akşener de diğer muhalefet erbabı gibi Batıyı arkasına alabilme umuduyla veya Batıyla flört yapma alışkanlığıyla, belki de Batı’nın ısrarla dıştaladığı Kemalizm’e bilhassa değinmek istemedi. Lakin asla unutmayalım ki hepimiz Kemalist olmadan, değil bağımsız Sanayi ülkesi ve bir Sosyal Devlet olabilmek, küçük Asya gibi bir mekânda, tarlamızı bile sulayamayız.
Neden mi? O halde ilk Cumhuriyet dönemine derhal empati oluşturalım. Bakın, bugün mazlum Devletlerden olmayı Atatürk ve Kemalizm sayesinde çoktan arkamızda bırakmış koca bir Türkiye Cumhuriyeti olarak, başımıza arda arda gelen ya da getirilen liyakatsiz ve ben merkezci siyasiler sayesinde, ne yazık ki hala Batı gözüyle, gelişmesini tamamlayamamış bir yarı sömürge ülkesi olarak anılıyoruz.
Demek ki Kemalizm tamamlanamamış veya bilhassa ülkemizde yarım bırakılarak ters döndürülmüş demektir. O halde, hele de yeni bir başlangıç yapacaklarını vaat eden Kılıçdaroğlu, Akşener gibi Parti Liderleri, Kemalizm’i sadece çevre temizliği veya hatır için değil; ama tek kurtarıcı esas olarak görmek ve bütün şahsiyetleriyle ona sarılmak ve aynı bağlamda sözlerine bile inadına Kemalizm’le başlayıp onunla bitirmek zorundadırlar. Ki bizde ciddiyetlerine inanalım ve onlara el uzatalım.
Pandemi dönemine kadar takdirli evlatlarının okul başarılarıyla öğünen genç anne ve babalar, Pandemi ile başlayan ve adı öğrenim olan içeriği belirsiz, uzak eğitim yaftalı bir Internet oyunu ile çocuklarının, kafalarının iyice karıştırılıp aldıkları eğitimi de artık ciddiye almayarak okul ve eğitimden uzaklaşan başarısız kimliklere giderek dönüştüklerine de esefle şahit olmaktadırlar. İşte tam da bu noktada ve bıçak kemiğe dayanmadan, ilk Cumhuriyet döneminin yoksulluk günlerinde bile Köy Enstitüleriyle hızlandırılmış, dinamik bir milli eğitim mucizesini de gerçekleştirebilen Kemalizm, özellikle de muhalefet liderleri vasıtasıyla yine imdada çağırılmalıdır.
Yoksa ne olur biliyor musunuz? Siyasa oyununu Batı şemsiyesi altında bir menfaat yarışına döndürmüş olanların hazin akıbeti sizi de bulur ve daha yolunuzun başında bu sahteciliği defalarca denemiş ve yok olmuş ve olacak olan diğerleri gibi sizde tarih sahnesinden acilen ıskarta edilirsiniz. Ayrıca Devletinize ve yüce Türk milletine vereceğinizin zararın da bedelini asla ödeyemezsiniz…
Serendip Altındal
Bir yanıt yazın