Dr.Noyan UMRUK
Evet… D. Akdeniz’deki gelişmeler, bir ülke tamamen haklı da olsa dahi, ulusal çıkarlarını korumakta diplomasi sanatını ustalıkla kullanmanın ne denli önemli olduğunu adeta suratlara tokat gibi çarparak acı bir şekilde hatırlattı… Tabii anlayana…
Tarihsel bir çerceve:
4 asır Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altında olan Yunanistan ve Ege’deki tüm adalar, İngiltere ve Çarlık Rusya’sı destekleriyle çıkan Mora isyanı sonucu 1832 de bir krallık olarak bağımsızlığına kavuştu
Çöküş döneminde Osmanlının yenildiği bir dizi savaşı izleyen anlaşmalarla siyasi ve kültürel nedenlerle zaten işbirliği içinde olduğu dönemin güçlü ülkeleri ile birlikte sahnede yerini alarak ve bu avantajları maksimize etmesini sağlayan diplomasisi ile Yunanistan, Mora yarımadasının yakınındaki birkaç ada ile birlikte 55-60 000 km2 yüzölçümünü bir asırda iki katına 130 000 km2’ ye çıkardı…
Bu arada kendisini yine emperyalist emelleri için destekleyen ülkelerin dolduruşuyla, tarihinde ilk kez silahlı bir mücadeleye girişti; Anadolu’ya saldırdı; tarihindeki ilk ve en ağır tokadı yedi…
Fakat bu acı ve dramatik ders işe yaramadı… Yine diplomatik hamlelerini Kıbrıs Türklerinin telef edilmesiyle taçlandırarak Kıbrıs’ın tamamına Rumların sahip olmasını amaçlayan Yunan hükümetleri, Makarios, EOKA, Grivas sürecini destekledi. Ancak 70’li yılların yönetimi Yunan askeri cuntası Makarios’u da yeterli görmeyip, iyice azgınlaşarak Kıbrıs Türklüğünü tamamen yok etmeyi amaçlayan Nikos Sampson darbesini destekleyince Kıbrıs Barış Harekâtıyla tarihinde hak ettiği ikinci tokadı da yedi…
Bazı Kıyaslamalar:
Ekonomik güç:
Yakın geçmişte Çipras hükümetinin de başını yiyen adeta iflas derecesinde bir ekonomik krizin yaralarını AB., özellikle Almanya’nın yardım, gözetim ve denetimi sarmaya çalışan Yunanistan’la, korona günleri sürecinde zaten ağır bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye’nin ciddi bir silahlı çatışmayı destekleyecek bir ekonomik güce pek sahip olmadıkları ortada…
Ama nüfusu 11,5 milyon olan Yunanistan’da 2019 yılı fert başına geliri, Türkiyenin 8700 dolarlık FBMG’e karşı 21 bin dolar…
Politik güç:
İç siyaset açısından AB desteğiyle içinde bulunduğu ekonomik süreç yakından izlenen Yunanistan, iç politik istikrar açısından, yaşamakta olduğu ekonomik kriz korona günlerinde daha da ağırlaşan ve toplumsal yapısı tam ortadan ikiye bölünmüş Türkiye’den daha istikrarlı bir görünüm ortaya koymaktadır.
Uluslar arası arenada ise aslında kendisi bir D.Akdeniz ülkesi olmamasına rağmen (440 bin km2 su alanı olan doğu Akdeniz’de kıyıdaş ülkelerin kıyı uzunluklarına orantılı adil paylaşımında; Türkiyenin %32, Mısır’ın %32, Kıbrıs’ın (adanın tümü) %18, İsrail %9, Lübnan %7 ve Suriye %6 oranında hakkı olduğu söylenebilir. Bu durumda Türkiyenin münhasır ekonomik alanı 148.000 km2’i bulmaktadır. Nitekim İngiliz Guardian gazetesi, Türkiye’nin en uzun kıyılara sahip olmasına rağmen, Yunanistan’ın Ege’yi iç denizine çevirme çabasını harita ve uzman görüşleriyle sorguladı. Analizde, Atina’nın Meis üzerinden Akdeniz’deki maksimalist hedeflerinin Adalet Divanı tarafından desteklenmeyeceği belirtildi.)
Ama bütün bunlara rağmen,Yunanistan,Kıbrıs Rum Kesimini ardına alarak, başta ve en önemlisi Mısır olmak üzere tüm D. Akdeniz ülkeleri ile anlaşmalar ve olumlu ilişkiler zinciri oluşturarak bölge ülkeleri platformunda şu anda Türkiye’ye göre üstünlük sağlamış konumda …
Fransa başta olmak üzere, AB-D desteğine gelince, yukarıda çizilen tarihsel çerceve de hatırlanırsa Batı, her iki ülkenin de NATO üyesi olması nedeniyle Yunanistan’a silahlı bir çatışma için değil, diplomasi yolu ile üstünlük kazandırmayı amaçlamak..
Askeri güç:
Türkiye’nin 20 milyar dolar civarındaki Milli savunma bütçesi Yunanistan’ın 3-4 misli.
Kuvvet karşılaştırmaları ise aşağıda görülmektedir:
KARA KUVVETLERİ
Aktif asker sayısı
Yunanistan: 107 bin 593
Türkiye: 355 bin
Tank
Yunanistan: 1,353
Türkiye: 2,435
DENİZ KUVVETLERİ
Corvette/Saldırı Gemisi
Yunanistan:9
Türkiye:33
Denizaltı
Yunanistan:11
Türkiye:13
HAVA KUVVETLERİ
Savaş Uçağı
Yunanistan: 228
Türkiye: 293
Askeri Kargo Uçağı
Yunanistan: 17
Türkiye: 36
Kaynak: ArmedForces.EU
2019 raporunda Askeri Güç Sıralamasında 9’uncu sırada yer alan Türkiye, 138 ülkenin incelendiği 2020 Askeri Güç Sıralaması endeksinde dört basamak geriye düştü. ABD merkezli, bağımsız Global Firepower’ın 2020 raporuna göre Türk Silahlı Kuvvetleri, dünyanın en güçlü 13’üncü ordusu konumunda bulunuyor. Listenin başında geçen yıl olduğu gibi ABD yer alırken, Rusya ikinci, Çin üçüncü sırada bulunuyor. En güçlü 10 ordu arasındaki NATO üyesi sayısı 5’ten 3’e düştü. Daha dikkati çeken husus, Libya’da Türkiye karşıtı Hafter güçlerini destekleyen ve geçen yıl 12’inci sırada bulunan Mısır, 2020 listesinde Türkiye’yi geçerek 9’uncu sıraya yükseldi. Listede İran 14’üncü, Pakistan 15’inci, Suudi Arabistan 17’inci, İsrail 18’inci, Yunanistan ise 35’inci sırada bulunuyor. Uzun süredir iç savaşın yaşandığı Suriye’de Beşar Esad’a bağlı Suriye ordusu endeksin 49’uncu sırasında yer alıyor.
Sözün kısası, Türkiye askeri açıdan daha güçlü görünmekte ise de özellikle doğu ve güneyde olmak üzere 2,5 cephede bulundurmak durumunda olduğu asgari kuvvet ihtiyacı, Yunan dış politikasını 18 Ege adasından başlayarak süratle “oportünizme” sürüklediği görülüyor.
Sonuç:
Yıllardır T.C. Bahriyesinin tüm ciddi çalışma ve uyarılarına rağmen, , zaman zaman gösterişli ve içinin ne denli dolu olduğu kuşkulu çıkışlarla iç siyaseti önceleyen, tarihimizin imparatorluk geçmişini referans alarak ve özellikle güneyimizdeki cadı kazanında boğuşarak geçen son yıllar…
Ve de bunca can ve kaynak kaybına karşı “ne elde edildi” sorusuna yanıt alınamayan şimdiler…
Nihayet ulusal güce maddi, manevi somut katkı ve getirileri olabilecek olan Kıbrıs’ın önemi, D. Akdeniz ve Mavi Vatan kavram ve gerçeklerinin farkına varılmış gibi görünüyor ve de uluslararası alanda ulusal çıkarları korumada diplomasinin önemi herhalde kafalara dank ediyor…
Ne diyelim zararın neresinden dönülse kardır…
Bir yanıt yazın