Eren Erdem’den Gençlere Tavsiyeler. “Genç Kardeşlerimin Okumasını Israrla Vazgeçmemesini ve Sosyal Olmalarını Tavsiye Ediyorum.Ön Seçim Uygulaması Siyasette Gençlerin Önünü Açacaktır.Bu Uygulama Siyasetin Önünü Açar Lider Odaklı Siyasetten Toplum Odaklı Siyasete Geçmemizi Sağlar.” Ufuk Ötesi Programına katılan CHP Meclis üyesi Eren Erdem , Araştırmacı yazar Emrah Bekçi ve Eren Talha Altun’un sorularını yanıtladı.
Eren Bey milletvekili olmadan önceki dönemlerinizde din ve siyaset ilişkileri üzerine kitaplarınız vardı, bugün gelinen noktada, din ve siyaset olgularının Devlet üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle ben din ile siyaset ilişkisinin dışında daha çok İslam dininin ekonomi politik bakış açısını izah etmeye çalışan kitaplar yazdım izahtan ziyade tartışmaya çalıştım.
Niye böyle bir çaba içerisine girdim şimdi dünya biliyorsunuz politik Düşünsel zeminde 2 haftadan oluşuyor yani kapitalist sistemle ve Sosyalist sistem arasında bir tartışma ve gerilim üzerinden siyaset şekilleniyor bunun toplamında da bir mülkiyet tartışması var benim iddiam şuydu İslam dini Bu yönüyle kendine özgü kendi Nevi şahsına münhasır. Referanslar içeren bir alternatif bakış açısına sahip mülkiyet ilişkileri üretim ilişkileri ya da para mal İlişkisine dair piyasa ilişkilerine dair çok spesifik bir bakış açısına sahip bir yanıyla da beni aslında burada buna teşvik eden şey şu mesela isevilik ve Musevilik de yani Hristiyanlık ve Yahudilik de ki dönemin koşulları ya da ticari ilişkiler bugünkü uygarlık bilinci ile çelişen bir aşamada Yani henüz geldiğimiz medeniyet seviyesine ulaşmadan toplumun farklı evrelerinde bu metinler ortaya çıktığı için yani vahiy edildiği için bugünün dünyasına hitap edemiyor.
Çok kritik referanslar içeriyor bunun irdelenmesi gündeme gelmesi tartışılması gerekiyor..
Fakat Kuran medeniyet safhasında yani insanların artık bir arada yaşayıp ortak üretim ve Paylaşım yapmaya başladığı dönemde ortaya çıktığı için, Çok kritik referanslar içeriyor bunun irdelenmesi gündeme gelmesi tartışılması gerekiyor Burada beni Esasen bu çalışmalara sevkeden şey şuydu islamcılığı öteden beri araştıran yazan çizen bir kişiyim yani bu konuda.
13-14 civarı kitap yayınladım tarih itibariyle İslamcılık üç temel başlıkta kendini varetmiş.
Bunlardan bir tanesi anti-emperyalist yani bunu Cemalettin Afgani lerden Muhammed Abdullah’lardan Filibeli Ahmetler’den Efendim Libya direnişinden şeyh Ahmet Sunusi’den , Mehmet Akif lerden Muhammed İkbal lerden referansla söylüyorum Hatta ben bunun içerisine Ali Şeriati de katıyorum.Murtaza mutahhari’yi katıyorum Mevdudi’yi katıyorum Seyyid kutubu katıyorum. Yani bu bir düşünüş biçimi ortak referans noktası anti-emperyalizm ikincisi kamuculuk yani.
Kaynaklarının malların mülklerin Allah’a ait olduğu bilinci ile toplum arasında Adil paylaşımı esas alan bir kamucu paylaşımcı bir düzen arayışı 3. Olarak da bir alternatif modernleşme arayışı Yani bugün işte Avrupa aydınlanması merkezli modernizm tartışmasında o individualist yani bireyselci tartışmaların dışında bir kamucu toplumcu modernleşme arayışı ama Geldiğimiz noktada İslamcılık böylesine ciddi tartışmalar yapan öylesine ciddi meseleleri irdeleyen bir noktadan daha kendi köklerine yabancılaşmış bir boyuta geldi diye değerlendiriyorum.
Bu çalışmalara siyasete girdikten sonra ara verdim.Neden Çünkü ben tarafım yani Siyasette Bir siyasi partinin logosu altındayım.
Dolayısıyla bu değerlendirmem beni tam da islamcılığın ilk ortaya çıktığı dönem ki tartışmaları gündeme getirerek aslında Dindarlık perspektifini Tam da bu üç başlıkla bütünleştiğini anlatma ihtiyacı yarattı. Bu ihtiyaca binaen dini metinleri referans alarak bu çalışmaları yaptım. Bu çalışmalara siyasete girdikten sonra ara verdim. Onun sebebi de şudur. Netice itibariyle Ben bir siyasetçiyim. tarafım Yani benim bu tür atıflar içeren çıkışlar yapmam dini metnin ruhuna zarar verebilir. Neden Çünkü ben tarafım yani Siyasette Bir siyasi partinin logosu altındayım.
Halen daha her gün Ortalama bir iki saat kur’an-ı Kerim metnini okuyan ve üzerine tefekkür eden notlar almaktayım.
O metnin herkesi kapsayan bütünlüğünü koruma adına buradaki atıflarımı daha daha azaltma kararı aldım. Bu şu anlama gelmiyor yani ben bu alandan çekildim yada bıraktım değil. Ben halen daha her gün Ortalama bir iki saat kur’an-ı Kerim metnini okuyan ve üzerine tefekkür eden notlar almaktayım.
Bıraktığım zaman ciddi bir çalışmalar yapmayı metinler yayınlamayı devam ettirme niyetinde olan bir kişiyim ama bunu alıp siyasetin aracına dönüştürmek istemiyorum. Çünkü bu otomatik olaraktan sanki bizim siyasi hareketimizin dışındakiler bunu dışlıyormuş gibi düşünebilir kaygı yaratabilir. Bu hassasiyetle Aslında çalışmalara bir ara vermiş oldum ama ilgi ile güncel tartışmaları takip ediyorum. Heyecanla ve merakla alternatif tartışmaları dolmasını bekliyorum. Bu yönüyle ilgimi ve çalışma odamı kaybetmiş değilim. Onu ifade etmek isterim.
Az önce referans gösterdiğim kişilerin kendilerini böyle tanımlaması şimdi ben şu konuda özel bir hassasiyet gözetliyorum Yani bir toplum bir hareket bir sosyolojik Grup ya da bir siyasi kitle kendini bir kavramla özdeşleştirmişse buna saygı gösteriyorum Ben İslamcılık ifadesine kendim şahsım olarak ontolojik olarak yani Çok doğru bulduğumu söyleyemem ama bir siyasi hareket var .
Çok da aslında makul şeyler söylemiş bugünkü referansları dışında tutarak söylüyorum Yani ilk ortaya çıktığında sizin saydığınız İsimlerde Esasen fevkalade önemli hassasiyet ve yaklaşımlar ortaya koymuş Türk İslam tasavvufunun öncüsü olan isimlerin Bizim tarihimize kattığı birtakım ahlakçı yaklaşımları var ama onun dışında bir de ortak yaşamı Organize eden kurgulayan çok ciddi bugün dahi uygulanabilir önemli üretim modelleri ortaya koymuşlar Yani bugün Mevlana Hacı Bektaşi Veli belki Yunus Emre daha farklı daha bireysel bir süreç ama saydığımız isimler bir örnek yaşam modeli Ortaya koymuş isimler Yani bu onların yaşam modelini aslında bir ideolojik modele dönüştürüyor.
Türkiye’deki mevcut siyasi Erken seçim olursa nasıl bir tablo bekliyorsunuz Siz Cumhuriyet Halk Partisi’nde halen meclis üyeliği görevinde devam ediyorsunuz Biz sonraki dönem size tekrardan partinizden milletvekilliği görevi teklif edilirse bunu nasıl yorumlarsınız ?
Ben hiçbir siyasi talep ve beklenti içinde olan biri değilim
Ben hiçbir siyasi talep ve beklenti içinde olan biri değilim. Bugüne kadar masa başında oturan kimseden hiçbir talepte bulunmadım. İlk milletvekili ön seçimle oldum. Bizim partimiz bir ön seçim yaptı. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Parti üyeleri YSK denetiminde hakim huzurunda devlet okullarına koyulmuş Sandıklara gittiler. Adaylara milletvekili aday adaylarına oy vererek kimin milletvekili adayı olacağını belirlediler. Ben de İstanbul’da 3. bölgede 35000 üyenin katıldığı ön seçimde 3. Olarak.
Orada milletvekili sıralamasına girdim. Şimdi şöyle bir şey vardır. O ön seçim YSK huzurunda yapılır. Siyasi partiler yasasına Tabi bir konudur. Orada çıkan sonucu parti lideri ya da herhangi biri değiştiremez olduğu gibi milletvekili adayı olur o kişiler.
Zaten ben ön seçimden yanayım. Ondan sonra yine sandığa girdiğim Parti meclisi seçimlerinde kurultayda 3 kurultayda da hiçbir listede olmadan bağımsız olarak delegelerin oylarıyla Parti meclis üyesi oldum. hayatım boyunca Efendim masa başında bir sürecin içinde olumlu sonuçlar alamadım ama sandığın konulduğu her yerden de çıktım siyaset anlayışı budur. Yani sandıkla siyaset yapan bir kişiyim ön seçim olursa ön seçimde aday olmayı düşünebilirim ama.
Sandıkla siyaset yapan bir kişiyim ön seçim olursa ön seçimde aday olmayı düşünebilirim
Masabaşı meseleleri Benim biraz dışımdadır. Yani o kulisler gerektirir. Başka dinamikleri vardır. Onun vesaire Ben daha çok halkla beraber Yurttaş ile beraber siyaset yapmaya çaba gösteren bir kişiyim.
Ben daha çok halkla beraber Yurttaş ile beraber siyaset yapmaya çaba gösteren bir kişiyim.
Biraz Hedefte olmamın sebebi de bu çok fazla sahada olmam çok sade olan kişinin sözü çok kişiye ulaşır. Iktidar partileri de onu irtibarsızlaştırarak sözünü tesirsiz hale getirmeye çalışırlar ki işte muhalefetin lehine dönmesi Birazcık böyle bir talihsizlik yaşadım. Siyasi hayatımda Dolayısıyla ben Bugünden yarını tarif edecek bir durumda olamam. Bir Erken seçim olursa milletvekili adayı olur muyum olmaz mıyım? Ben milletvekili yaptım yani bu konjonktürde Belki başka bir şekilde fayda sunmam gerekir onu o gün konuşuruz.Ama bir erken seçime Türkiye gebe midir. Bana göre evet gebedir. Türkiye 2023’te bugünkü ekonomik konjonktürden daha kötü durumda olacak
Sayın Erdem dış politikamız ile ilgili bugüne dek birçok eksen değişikliği yaşandı, Son dönemlerde Türkiye’nin Avrasya ittifakına doğru gideceği söylenmeye başlanmıştı, Sizce Türkiye Atlantik bloğundan ciddi anlamda ayrılarak Avrasya birliğine doğru gidebilir mi?
Türkiye NATO Üyesi Bir Ülkedir Ve Ben NATO Üyeliğini Destekliyorum !
Şimdi tabi bu son dönemlerin popüler tartışmalarından biri bu tartışmayı yaparken iki şeyi irdelemek lazım bir Türkiye NATO üyesi bir ülkedir Ve ben NATO üyeliğini de destekliyorum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin NATO üyeliğini destekliyorum sebebi şudur NATO’da kararlar oy birliği ile alınır. Türkiye’nin çekinceleri nedeniyle İsrail NATO’ya dahil olamamaktadır. Bugün Bizim NATO’dan çıkmamız demek İsrail’in NATO’ya dahil olması demek bu bölgede öteden beridir ciddi çekişme halinde olduğumuz İsrail’in NATO üzerinden bölgede bir hegemonya oluşturması anlamına gelir.
Türkiye bu anlamda NATO’daki varlığıyla bölgedeki Emperyalist hegemonyanın derinleşmesine en azından engelliyor. Yani bu yönüyle bir tarihsel misyon ve rolü var. Türkiye’nin burada zaman zaman çok ciddi siyasi hatalar yapılsa bile NATO’da bulunmanın bulunmamaktan daha faydalı olduğunu düşünenlerdenim şimdi bu otomatik olarak Türkiye’nin Avrasya ittifakı ya da benzer bir Tartışmanın parçası olması ya da öznesi olmasını engelleyen bir durum dünya Eskiden iki kutupluydu sonra bir tek Kutup terazisi ortaya çıktı. Bugün böyle değil durum yani çift kutuplu bir ortamdayız politika iki at üzerinde şekilleniyor.
Bizim burada Aslında tartışmamız gereken konu şudur. Yani biz hangi ittifakın parçası olacağımızdan ziyade hangi dış politika perspektifi bizim ittifaklar üstü bağımsızlık noktasına taşıyabilir. Hangi dış politika perspektifi ile biz herhangi bir bağımlılık olmaksızın bir Özgün dinamiğe dönüştürebiliriz ve bütün İltifatların Tabiri caizse saygıyla yaklaştığı bir barışçıl güç odağına evrilebiliriz. Şimdi burada benim üzerine durduğum nokta budur. Yani burada bir bloğun parçası tarafı olmak yerine dünyanın en kaotik Bölgesi olan bu Orta Doğu hinterlandında.
Bu bir hayal ya da bir Ütopya değildir.
Türkiye’nin yeterince büyük ve Güçlü olan Özgül ağırlığını doğru bir dış politik kabiliyetle bütün bu ittifakların üstünde daha güçlü pozisyona sahip öncü bir ülke haline getirebilmektir. bu bir hayal ya da bir Ütopya değildir. Bu Davutoğlu’nun işte Neo Osmanlıcılık hikayesiyle de örtüşen bir şey değil bunun özeti şu Aslında Bakın ben ikinci Dünya Savaşı’nda pozisyonunu koruyup ülkesini yangından kurtarmış Türkiye perspektifini kastederek söylüyorum.
Bu pozisyon bizi devlet geleneklerimizde ve taamüllerimizde vardır.Türkiye’nin devlet gelenekleri 600-700 yıllık bir geçmişe dayalı. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kadim gelenekleri Türkiye’nin ittifaklar üstü bir uzlaştırıcı bir barıştırıcı güç olmasına müsaittir.
Burada bir politika değişikliğine gitmek gerekir yani ittifak değişikliğinden ziyade bir politika değişikliğini esas almak lazım.
Şu bir realite içinde bir yanda Atlantik dediniz Atlantis Tek başına Atlantik olmaz yani onu NATO olarak kodlarsak Atlantik Amerika merkezli bir tanım tanımlama Ama NATO dediğiniz zaman İngiltere’nin de Avrupa kıtasının da Amerika’nın da içinde olduğu bir çevreden bahsediyoruz Diğer tarafta da bir Avrasya vurgusu yaptınız Burada da Çin Rusya İran eksenli bir hattan bahsediyoruz şimdi bu iki hat arasında ,Türkiye’nin pozisyonunu tartışırken Bir şeyi tartışmaya kapatmamız lazım.
Nedir o ? bu iki hat Evet bir taraf Amerika gibi Emperyalist ve sömürgeci bir yaklaşım var. Diğer tarafta Çin gibi bir model var işte kapalı bir sistem hukukun askıya alındığı Hukuk sisteminin tümüyle rafa kaldırılmıştı. Öncelikle demokratikleşme bakış açımızı muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak zorundayız. Yani demokratikleşme perspektifimiz batıya dönük olmalı yani insan hakları konusunda Evrensel hukuk açısından Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine olan bağlılığımızı sürdürmeliyiz ama kamuculuk ortaklaşmacılık toplumculuk perspektifimizide doğuya çevirebilmeliyiz çünkü o saydıklarımızda Doğuda vardır.
Türkiye Tam da jeopolitik pozisyonu gereği güçlü bir sentezin merkezi haline gelebilir.
Batıda bu saydığımız bu üç Kriter yok Dolayısıyla Türkiye Tam da jeopolitik pozisyonu gereği güçlü bir sentezin merkezi haline gelebilir doğu batı çatışmasını Bir kültürel uzlaşmaya yeni bir uygarlık bilinci geliştirme aşamasında o enerjiyi sarf etmeye yol açabilir ama bugünkü politik hat yahut da 45 sonrası Türkiye’nin içine girdiği yani ikinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin içinden girdiği politik hat Bu söylediğime müsait değil Türkiye sanki bir paktın parçası ve malzemesi olmak zorundaymış gibi kendini hissettiriyor Yani bu Bu çok gerçekçi bir yaklaşım değil , burada bizim parçası olmamız gereken şey Evrensel insan hakları ve aynı zamanda bulunduğumuz coğrafyanın anti sömürgeciliğin anti Emperyalist ve kamucu bir perspektif oluşturabilmemiz gerekiyor burada bizim insan hakları açısından referanslarımızı Besleyen Merkez batıdır. Diğer Anti-emperyalist kamucu referansları besleyen de doğrudur.
Amerika’ya Blöf yapmak için Rusya’nın yanına Rusya’ya Blöf yapmak için falan yanına gidip gelen bir mekik diplomasisinden kurtulabilmeliyiz.
Yani buradan bizim yeni bir kültürel yeni bir bilişsel süreci işaret etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla politikayı da buna göre kurmamız gerekiyor. Yani biz bir gün Amerika’ya Blöf yapmak için Rusya’nın yanına Rusya’ya Blöf yapmak için falan yanına gidip gelen bir mekik diplomasisinden kurtulabilmeliyiz.Türkiye dış politikası Mekik diplomasisine sıkıştırılamayacak kadar çizgileri olan karakteri olan ve bunların net bir şekilde ifade edebilen bir hatla Biz ancak bu süreci ve toparlayabiliriz diye düşünüyorum. Benim bakış açım budur .
Eren Bey bilindiği üzere bir mahkumiyet süreciniz oldu, burada bir haksızlığa uğradığınızı ve bu süreçte partinizin size yeterince destek olmadığını düşünüyor musunuz?
Mahkumiyet değil tutukluluk oldu . Çünkü yargıtay onaylarsa mahkum oluyorsunuz. Şu anda benim yargılandığım tutuklu olduğum dava Yargıtay 16. ceza dairesinde görüşülüyor zaten tutukluluk süreci ile alakalı da Anayasa Mahkemesi tutukluluğumun haksız olduğuna dair bir karar vererek bana 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti burada ilk kez açıklayayım .
Anayasa Mahkemesi tutukluluğumun haksız olduğuna dair bir karar vererek bana 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti.
Ben bu 30.000 TL’yi normalde kadına şiddete karşı bir toplumsal bilinç oluşturmaya çalışan derneklere başlayacaktım ama o kadar çok tazminat davası kaybetmişim ki 30 bin lira avukatın hesabına Yatar yatmaz Benim tazminatlara icra koymuşlar paranın tamamı benim kaybettiğim tazminat davalarına gitmiş yani şu anda bunun vicdani ağırlığını ve yükünü taşıyorum yani o para maalesef oraya da gidemedi bunun da belgesine paylaşacağım kimsenin kafasında soru işareti olmasın önümüzdeki günlerde muhtemelen paylaşırız.
Cezaevinde haksız Hukuksuz yere tutulduğumu düşünüyorum
Bir de şöyle söyleyeyim ben haksız Hukuksuz yere cezaevinde tutulduğumu düşünüyorum Bu düşüncemin temelinde yatan şey de şudur benim yargılanmam Ceza Mahkemesi usullerine aykırı yapılmıştır. hakkımda sadece bir gizli Tanık ifadesi ile tutuklandım ve gizli Tanık da duruşmada çıkıp bana iftira atması için kendisine Mustafa Varank tarafından bir iplik fabrikası vaad ettiğini söyledi. Ben zaten Yani bu bir skandaldı. benim dosyam da bu kişinin beyanı dışında ne bir telefon dinlemesi yani bir suç unsuru olmadı Hatta emniyet raporlarında telefonumun dinlemelerinin temiz olduğu Masak raporlarında da herhangi bir terör örgütüyle bir temasa rastlanmadığı çok somut müspet bir şekilde dosyama Kondu. Bu gizli Tanık bunu söylediği zaman da dosya çöktü bizde tahliye olduk zaten Yani sistem esasen yanlış kurgulandı. Yani fethullahçı terör örgütü geçmişte kumpas kuruyordu ama profesyonel çalışıyorlardı şimdi anladığım kadarıyla kumpas kuranlar daha acemiler 2 sahte belge üretiyorlardı insanları gerekçe üretemez hale getiriyorlardı.
Şimdi bizim dosyada sahte belge de yok yani hiçbir şey yok yani Tabiri caizse çok acemice oluşturulmuştur dosya Anayasa Mahkemesi de zaten bu gerçekliğe biyanen savcının kusur işlediğini tutuklama talep eden savcının kusur işlediğini vurgulayarak bu kararı verdi dosyamız yargıtayda hukuki süreç devam ediyor Ben hala Türkiye’de 1. derece mahkemeleri eleştiriyoruz ama üst üst mahkemeler Türkiye’de halen hukuka riayet eden ciddi kararlar verebiliyor.
Beraat edeceğime inanıyorum hakkımında iade edileceğine inanıyorum.
Anayasa mahkemesinden tutun işte yargıtaya Yargıtay çok Emsal kararları var Ben yargılama devam ettiği için çok analize girmem doğru olmaz dosyanın bozulacağına İnanıyorum. Beraat edeceğime inanıyorum hakkımında iade edileceğine inanıyorum.
Benim devlete tazminat davası açmak gibi bir derdim olamaz
Niye derseniz Yav arkadaş devletin hazinesi Benim babamın malı değil birinin malı da değil vatandaşın cebinden çıkıyor yani ben şimdi bana bir yanlış yapıldı diye vatandaşı niye mahkum edeyim ki değil ki yani onun vergisi daha faydalı işlere kullanılmalı benim bu konuda öyle bir şeyim de yok tutumum da yok ben Benim bugün yaşadığım ortamda kendi hakkımı helal edebilirim ama ailem eder mi ona da garanti veremem netice itibariyle sadece ben bu süreci yaşamadım. Ben şahsen aynı şey başka birisinin başına gelirse bir akp’linin başına gelirse gider onun kapısında dururum. Ona sahip çıkar destek veririm aynı şeyi kastediyorum haksızlık Mesela bir örnek ile bunu bağlamak istiyorum
2-3 gün önce bir kişi bana telefon açtı gözaltına alındım diye Halil Sezai’yi kastediyorum. Ya niye gözaltına alındın dediğim zaman ya bana çekim yaptırmıyorlar Efendim tarikatların saldırısı altındayım falan filan işte böyle bir Hadise anlattı. 67 yaşında bir insan dövmekten hiçbir şeyden bahsetmedi Biz de otomatik olarak Hani Acaba nedir diye derhal gittik inceledik Araştırdık arkadan da sağlığı yerindedir diye kon uyu bilmeden yani içinde olan biteni tam olarak Bilmeden bir tweet attım malumunuz iki gün beni linç ettiler. üstümden tabiri caizse tırlar geçti. üstümden böyle neredeyse nükleer silah atacaklar O dereceye geldi Hani ben açıklamada yaptım. Benim duygum bu yönde Ben mağdur olduğum düşündüğüm herkese koşar giderim arada böyle şeyler de oluyor işte yani istemeden oluyor yani İnsanlar yanlış yönlendiriyorlar.
Bir yanıt yazın