İnsanca Yaşamayı, İnsanlığımızı Unuttuk…

<p>Kuşlarımız vardı bizim. Kumrularımız, serçelerimiz, güvercinlerimiz… Gelip pencerelerimize, sofralarımıza konarlardı. Ekmeğimizi paylaşırdık onlarla. Yıldızlarımız vardı bizim. İrili ufaklı. Işıl ışıl… Ay dedemiz vardı gülümseyen. Yüreklere huzur veren Samanyolumuz… Yazları bahçemizde sırtüstü yatar; leylak, iğde, gül kokuları arasında onları seyrederdik. Hayaller kurardık. Hayallerimiz vardı bizim…  Umut dolu, sevgi dolu, gelecek dolu… Hayallerimizi yok ettiniz, umutlarımızı bitirdiniz… Yaşantımızı kararttınız… Güneşimiz vardı. Sıcacık. Çocuk sesleri gelirdi sokaklardan, evlerden… Çeşit çeşit Oyunlar oynarlardı… Köşe kapmaca, Saklambaç, Uzuneşek, Birdirbir, Çelik çomak… Huzur içinde. Gülen yüzlerle… Mutluluk akardı yüzlerinden, gözlerinden… Kimse saldırmazdı onlara. Sapıklık yapmazdı… Çocukların çocukluğunu çaldınız. Tavuklarımız, civcivlerimiz vardı. Yumurta toplardık sepet sepet kümeslerden. Kışın karlar yağardı sokaklarımıza, caddelerimize, bahçelerimize, çatılarımıza… Atkılı, havuçlu kardan adamlar yapardık. Kartopu oynardık… Kızaklarla kayardık. Geceleri gürül gürül yanan sobalarımızın çevresinde toplanırdık kedilerimizle. Minnoş, Pamuk, Prenses, Zilli, Efe, Kral… Masal dünyasında yaşardık. Devler, cinler, periler, hak arayan yiğitler… Bazen ağlardık, bazen gülerdik. Hüzünlenirdik, öfkelenirdik haksızlıklara karşı. Ama yüreklerimiz hep umut, mutlulukla dolu olurdu. Kötü adamlar hep yenilirdi. İyiler kazanırdı… Radyolarımızdan türküler dinlerdik. Fallar açardık şarkılardan... ‘Arkası Yarın’ları heyecanla, umutla beklerdik. Yaz günleri açık hava sinemalarına giderdik. Tahta sandalyelere otururduk. Püfür püfür rüzgâr eserdi. Fikret Hakanları, Türkan Şorayları, Sadri Alışıkları, Cüneyt Arkınları, Çolpan İlhanları izlerdik. Gözlerimizden damla damla yaşlar süzülürdü. Bazen kahkahalarla gülerdik. Okullarımızda “Yerli malı haftaları” düzenlerdik. İncirler, üzümler, fıstıklar, sucuklar, pestiller, cevizler getirirdik evlerimizden. Paylaşırdık. Ortak sofralar kurardık. Yerli malı sigaralarımız vardı. Birinci, İkinci, Bafra, Maltepe, Kulüp, Yeni Harman, Bahar, Yenice, Gelincik… Behçet Necatigil hocamız bile (ucuz) İkinci Sigarası içerdi… Yabancı sigara nedir bilmezdik. Bahar bayan sigarasıydı. Hafif ve inceydi. Bafra, Kulüp sert sigaralardı… Marketler yoktu o zaman. Mahalle bakkallarımız, bakkal amcalarımız, bakkal defterleri vardı. Paramız olmayınca veresiye yazdırırdık. Ama tüm yiyeceklerimiz, aldıklarımız hilesiz hurdasızdı. Korkmadan, çekinmeden yerdik. Mayası temizdi. Malzemesi doğadan. Katkısız. Yoksulluk diz boyuydu. Yamalı elbiseler, pantolonlar giyerlerdi ama yardımsever komşularımız vardı. Sonra ne olduysa oldu devran değişti. İktidar değişti. Yönetim değişti. Her yanı sakallı bıyıklı, külahlı, sarıklı adamlar;  çarşaflı türbanlı kadınlar sardı. Herkes birbirini düşman gibi görmeye başladı. Alevi Sünni’ye,  Sünni Alevi’ye; Türk Kürt’e, Kürt Türk’e düşman oldu. Kurtarıcımıza, Atatürk’e, Cumhuriyete sövüp saymaya başladılar. Andımız, bayraklarımız yasaklandı… Kamu mallarını sattılar, babalar gibi. Ayakkabı kutularından paralar çıktı. Hiç utanmadılar. 4 yaşında, 5 yaşında bebelerin başlarına türbanlar taktılar, çarşaflar giydirdiler. Sadece gözleri görünüyordu… Çocukluklarını bitirdiler. Ama kendi çocuklarını Avrupalarda, Amerikalarda okuttular… Arapça öğrettiler yavrularımıza. Dualar okuttular. Hem de tuvalet duaları… Bir küçük çocuk, tuvalet duasını unuttuğu için tuvalete giremediğini söyledi annesine. Sokaklardaki çocuk seslerine hasret kaldık şimdi. Gökyüzü kapkara. Yıldızlarımızı söndürdüler. Denizlerimizi kirlettiler. Ormanlarımızı kestiler.Irmaklarımızı kuruttular. Yaşantımızı bitirdiler... Gülmeyi unuttuk. Sevmeyi, sevilmeyi, sevdayı unuttuk. Bölüşmeyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı unuttuk. Masalları, şiirleri, şarkıları unuttuk. İnsanlığımızı, insanca yaşamayı unuttuk… (alieralp37@gmail.com)  - IMG 20170622 111622



Kuşlarımız vardı bizim. Kumrularımız, serçelerimiz, güvercinlerimiz…
 
Gelip pencerelerimize, sofralarımıza konarlardı. Ekmeğimizi paylaşırdık onlarla.
 
Yıldızlarımız vardı bizim. İrili ufaklı. Işıl ışıl…
 
Ay dedemiz vardı gülümseyen. Yüreklere huzur veren Samanyolumuz…
 
Yazları bahçemizde sırtüstü yatar; leylak, iğde, gül kokuları arasında onları seyrederdik.
 
Hayaller kurardık.
 
Hayallerimiz vardı bizim…  Umut dolu, sevgi dolu, gelecek dolu…
 
Hayallerimizi yok ettiniz, umutlarımızı bitirdiniz… Yaşantımızı kararttınız…
 
Güneşimiz vardı. Sıcacık.
 
Çocuk sesleri gelirdi sokaklardan, evlerden… Çeşit çeşit Oyunlar oynarlardı…
 
Köşe kapmaca, Saklambaç, Uzuneşek, Birdirbir, Çelik çomak…
 
Huzur içinde. Gülen yüzlerle… Mutluluk akardı yüzlerinden, gözlerinden…
 
Kimse saldırmazdı onlara. Sapıklık yapmazdı…
 
Çocukların çocukluğunu çaldınız.
 
Tavuklarımız, civcivlerimiz vardı. Yumurta toplardık sepet sepet kümeslerden.
 
Kışın karlar yağardı sokaklarımıza, caddelerimize, bahçelerimize, çatılarımıza…
 
Atkılı, havuçlu kardan adamlar yapardık. Kartopu oynardık… Kızaklarla kayardık.
 
Geceleri gürül gürül yanan sobalarımızın çevresinde toplanırdık kedilerimizle. Minnoş, Pamuk, Prenses, Zilli, Efe, Kral…
 
Masal dünyasında yaşardık. Devler, cinler, periler, hak arayan yiğitler…
 
Bazen ağlardık, bazen gülerdik. Hüzünlenirdik, öfkelenirdik haksızlıklara karşı.
 
Ama yüreklerimiz hep umut, mutlulukla dolu olurdu.
 
Kötü adamlar hep yenilirdi. İyiler kazanırdı…
 
Radyolarımızdan türküler dinlerdik. Fallar açardık şarkılardan…
 
‘Arkası Yarın’ları heyecanla, umutla beklerdik.
 
Yaz günleri açık hava sinemalarına giderdik. Tahta sandalyelere otururduk. Püfür püfür rüzgâr eserdi.
 
Fikret Hakanları, Türkan Şorayları, Sadri Alışıkları, Cüneyt Arkınları, Çolpan İlhanları izlerdik.
 
Gözlerimizden damla damla yaşlar süzülürdü. Bazen kahkahalarla gülerdik.
 
Okullarımızda “Yerli malı haftaları” düzenlerdik.
 
İncirler, üzümler, fıstıklar, sucuklar, pestiller, cevizler getirirdik evlerimizden. Paylaşırdık. Ortak sofralar kurardık.
 
Yerli malı sigaralarımız vardı. Birinci, İkinci, Bafra, Maltepe, Kulüp, Yeni Harman, Bahar, Yenice, Gelincik… Behçet Necatigil hocamız bile (ucuz) İkinci Sigarası içerdi…
 
Yabancı sigara nedir bilmezdik.
 
Bahar bayan sigarasıydı. Hafif ve inceydi. Bafra, Kulüp sert sigaralardı…
 
Marketler yoktu o zaman. Mahalle bakkallarımız, bakkal amcalarımız, bakkal defterleri vardı.
 
Paramız olmayınca veresiye yazdırırdık.
 
Ama tüm yiyeceklerimiz, aldıklarımız hilesiz hurdasızdı. Korkmadan, çekinmeden yerdik. Mayası temizdi. Malzemesi doğadan. Katkısız.
 
Yoksulluk diz boyuydu. Yamalı elbiseler, pantolonlar giyerlerdi ama yardımsever komşularımız vardı.
 
Sonra ne olduysa oldu devran değişti. İktidar değişti. Yönetim değişti. Her yanı sakallı bıyıklı, külahlı, sarıklı adamlar;  çarşaflı türbanlı kadınlar sardı.
 
Herkes birbirini düşman gibi görmeye başladı. Alevi Sünni’ye,  Sünni Alevi’ye; Türk Kürt’e, Kürt Türk’e düşman oldu.
 
Kurtarıcımıza, Atatürk’e, Cumhuriyete sövüp saymaya başladılar. Andımız, bayraklarımız yasaklandı…
 
Kamu mallarını sattılar, babalar gibi. Ayakkabı kutularından paralar çıktı. Hiç utanmadılar.
 
4 yaşında, 5 yaşında bebelerin başlarına türbanlar taktılar, çarşaflar giydirdiler. Sadece gözleri görünüyordu… Çocukluklarını bitirdiler. Ama kendi çocuklarını Avrupalarda, Amerikalarda okuttular…
 
Arapça öğrettiler yavrularımıza. Dualar okuttular. Hem de tuvalet duaları… Bir küçük çocuk, tuvalet duasını unuttuğu için tuvalete giremediğini söyledi annesine.
 
Sokaklardaki çocuk seslerine hasret kaldık şimdi.
 
Gökyüzü kapkara. Yıldızlarımızı söndürdüler. Denizlerimizi kirlettiler. Ormanlarımızı kestiler.
Irmaklarımızı kuruttular. Yaşantımızı bitirdiler…
 
Gülmeyi unuttuk. Sevmeyi, sevilmeyi, sevdayı unuttuk. Bölüşmeyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı unuttuk. Masalları, şiirleri, şarkıları unuttuk.
 
İnsanlığımızı, insanca yaşamayı unuttuk…
 
(alieralp37@gmail.com)
 
<p>Kuşlarımız vardı bizim. Kumrularımız, serçelerimiz, güvercinlerimiz… Gelip pencerelerimize, sofralarımıza konarlardı. Ekmeğimizi paylaşırdık onlarla. Yıldızlarımız vardı bizim. İrili ufaklı. Işıl ışıl… Ay dedemiz vardı gülümseyen. Yüreklere huzur veren Samanyolumuz… Yazları bahçemizde sırtüstü yatar; leylak, iğde, gül kokuları arasında onları seyrederdik. Hayaller kurardık. Hayallerimiz vardı bizim…  Umut dolu, sevgi dolu, gelecek dolu… Hayallerimizi yok ettiniz, umutlarımızı bitirdiniz… Yaşantımızı kararttınız… Güneşimiz vardı. Sıcacık. Çocuk sesleri gelirdi sokaklardan, evlerden… Çeşit çeşit Oyunlar oynarlardı… Köşe kapmaca, Saklambaç, Uzuneşek, Birdirbir, Çelik çomak… Huzur içinde. Gülen yüzlerle… Mutluluk akardı yüzlerinden, gözlerinden… Kimse saldırmazdı onlara. Sapıklık yapmazdı… Çocukların çocukluğunu çaldınız. Tavuklarımız, civcivlerimiz vardı. Yumurta toplardık sepet sepet kümeslerden. Kışın karlar yağardı sokaklarımıza, caddelerimize, bahçelerimize, çatılarımıza… Atkılı, havuçlu kardan adamlar yapardık. Kartopu oynardık… Kızaklarla kayardık. Geceleri gürül gürül yanan sobalarımızın çevresinde toplanırdık kedilerimizle. Minnoş, Pamuk, Prenses, Zilli, Efe, Kral… Masal dünyasında yaşardık. Devler, cinler, periler, hak arayan yiğitler… Bazen ağlardık, bazen gülerdik. Hüzünlenirdik, öfkelenirdik haksızlıklara karşı. Ama yüreklerimiz hep umut, mutlulukla dolu olurdu. Kötü adamlar hep yenilirdi. İyiler kazanırdı… Radyolarımızdan türküler dinlerdik. Fallar açardık şarkılardan... ‘Arkası Yarın’ları heyecanla, umutla beklerdik. Yaz günleri açık hava sinemalarına giderdik. Tahta sandalyelere otururduk. Püfür püfür rüzgâr eserdi. Fikret Hakanları, Türkan Şorayları, Sadri Alışıkları, Cüneyt Arkınları, Çolpan İlhanları izlerdik. Gözlerimizden damla damla yaşlar süzülürdü. Bazen kahkahalarla gülerdik. Okullarımızda “Yerli malı haftaları” düzenlerdik. İncirler, üzümler, fıstıklar, sucuklar, pestiller, cevizler getirirdik evlerimizden. Paylaşırdık. Ortak sofralar kurardık. Yerli malı sigaralarımız vardı. Birinci, İkinci, Bafra, Maltepe, Kulüp, Yeni Harman, Bahar, Yenice, Gelincik… Behçet Necatigil hocamız bile (ucuz) İkinci Sigarası içerdi… Yabancı sigara nedir bilmezdik. Bahar bayan sigarasıydı. Hafif ve inceydi. Bafra, Kulüp sert sigaralardı… Marketler yoktu o zaman. Mahalle bakkallarımız, bakkal amcalarımız, bakkal defterleri vardı. Paramız olmayınca veresiye yazdırırdık. Ama tüm yiyeceklerimiz, aldıklarımız hilesiz hurdasızdı. Korkmadan, çekinmeden yerdik. Mayası temizdi. Malzemesi doğadan. Katkısız. Yoksulluk diz boyuydu. Yamalı elbiseler, pantolonlar giyerlerdi ama yardımsever komşularımız vardı. Sonra ne olduysa oldu devran değişti. İktidar değişti. Yönetim değişti. Her yanı sakallı bıyıklı, külahlı, sarıklı adamlar;  çarşaflı türbanlı kadınlar sardı. Herkes birbirini düşman gibi görmeye başladı. Alevi Sünni’ye,  Sünni Alevi’ye; Türk Kürt’e, Kürt Türk’e düşman oldu. Kurtarıcımıza, Atatürk’e, Cumhuriyete sövüp saymaya başladılar. Andımız, bayraklarımız yasaklandı… Kamu mallarını sattılar, babalar gibi. Ayakkabı kutularından paralar çıktı. Hiç utanmadılar. 4 yaşında, 5 yaşında bebelerin başlarına türbanlar taktılar, çarşaflar giydirdiler. Sadece gözleri görünüyordu… Çocukluklarını bitirdiler. Ama kendi çocuklarını Avrupalarda, Amerikalarda okuttular… Arapça öğrettiler yavrularımıza. Dualar okuttular. Hem de tuvalet duaları… Bir küçük çocuk, tuvalet duasını unuttuğu için tuvalete giremediğini söyledi annesine. Sokaklardaki çocuk seslerine hasret kaldık şimdi. Gökyüzü kapkara. Yıldızlarımızı söndürdüler. Denizlerimizi kirlettiler. Ormanlarımızı kestiler.Irmaklarımızı kuruttular. Yaşantımızı bitirdiler... Gülmeyi unuttuk. Sevmeyi, sevilmeyi, sevdayı unuttuk. Bölüşmeyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı unuttuk. Masalları, şiirleri, şarkıları unuttuk. İnsanlığımızı, insanca yaşamayı unuttuk… (alieralp37@gmail.com)  - IMG 20170622 111622 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir