Türklerin MISIR daki Piramitlere karsi ilgisizligi…!
664 Yıl Mısır’da Hüküm Süren Türklerin Tarihinde Piramitler Neden Hiç İlgi Görmedi?
Türkler, yaklaşık 664 yıl boyunca Mısır’da hüküm sürmelerine rağmen Mısır piramitlerinin izine yazılı eserlerde pek rastlanmıyor.
Evet, dile kolay; 1250’de Mısır’da kurulan Türk devleti memlükler’den Osmanlı’nın son dönemlerine kadar Türk’ün hüküm sürdüğü topraklarda, böylesi devasa büyüklükteki yapılar için “acaba bunlar nedir? Bir araştıralım.” denmemiştir. Belki ileride birisi bu piramitlerle ilgili bir şeyler bulacaktır lâkin şu anda elimizde çok az belge vardır Türk/Osmanlı – piramitler ilişkisine dair.
Bu kaynaklardan ikisi hoca Sâdeddin Efendi’nin tâcü’t – tevârîh adlı eseri ve Evliyâ çelebi’nin seyahatnâme’sidir. tâcü’t – tevârîh’in de farklı farklı yazmaları var ve piramit meselesi hepsinde bulunmamaktadır. eser, Osmanlı’nın kuruluşundan Kanunî dönemine kadar bazı bilgiler içerir. tâcü’t – tevârîh’te selimnâme diye de bir bölüm vardır Yavuz Sultan Selim’in anlatıldığı.
Yavuz, ridâniye muharebesi’yle memlükler’e son verip Mısır’ı fethettikten sonra vilayeti dolaşırken piramitleri de görür ve hemen vezirlerine emir verir piramitler hakkında mâlumat toplamaları için, ancak oranın halkı dahi bu piramitler hakkında bilgi sahibi değildir. Sadece yaşlı birisi çıkıp ” bunları firavunlar yaptırmış ” der.
Gelelim Evliya çelebi’ye… “1083 safer’in 7. günü Mısır’a girip Mısır’ın içini dışını dikkatlice inceleyip hayretler içinde kalıp parmağımı ısırdım.” der, “bu yapıları ay’a kim inşaa etti acep?” diye sorar. Onları devasa büyüklükteki dağlara benzetir, ayrıca firavunların buradaki hazinelerinden de bahseder ama çalındıklarını söyler. Buradan anlıyoruz ki çoktan soyulup soğana çevrilmiştir piramitler. Yüz kantar barut bu ihramların (piramitler) altında açılacak lağımlara atılsa ancak yıkılırlar diye ekler ve oranın halkının şuna inandığını söyler. Nil nehri taşıp da mısır’ı sel basmasın diye tılsım olarak yapılmıştır piramitler.
Ali Mustafa efendi’nin 1568’de kaleme almaya başladığı hâlâtü’l kahire adlı eserinde anlatılanlara göre halk, piramitlerden çekinmektedir.
Bin türlü efsanenin anlatıldığı bu yapıların içine girenlerin lanetlendiğine inanılır!
Doğu dünyası efsaneler üzerinden mısır piramitleri ile ilgilenirken batı dünyası ise işin ilmî ve tarihî kısmına yönelmiştir. Nitekim 1700’lü yılların sonuna doğru hazırlanıp 1829’da yayımlanmaya başlanan meşhur eser description de l’egypte, piramitlerin avrupalı araştırmacılar tarafından da dikkat çekmesini sağlamıştır. 1798’de mısır’a sefer düzenleyen Napolyon’un, yanında götürdüğü yaklaşık 20 kişiden oluşan bilimadamı grubu hazırlamıştır bu eseri.
Bu konu bağlamında şu bilgiyi de vereyim. iddia, Talha Uğurluel’e aittir. Kendisi osmanlı döneminde piramitlere “yusuf ambarları” denildiğini söylemiştir. Mısır’da yedi yıllık kıtlık yaşanacağını bilen hz. yusuf’un yedi yıllık bolluk zamanında buraları inşâ ettirdiğini ve bu piramitlere buğday depolattırdığını söylemiştir! ben ne arşivde ne de başka bir yerde osmanlı döneminde piramitlere bu ismin verildiğini gördüm. iddianın doğru olabilecek tek tarafı hz. yusuf döneminde zaten var olan piramitlerin buğday ambarı olarak kullanılmış olabilme ihtimalidir. yine de osmanlı’nın bu piramitlere yusuf ambarları dediğine dair hiçbir bilgi, belge yoktur.
işte bildiğimiz kadarıyla bu kadardır Osmanlı’nın ve Türklerin piramitlere ilgisi. Muhtemelen çoğu padişahın haberi dahi yoktur bu yapılardan. Osmanlı devleti maalesef yeni dünyaya da ilgi duymamış, kibirden ve zenginlikten olsa gerek gelişimini kendi kendine durdurmuştur. Lâkin şöyle düşünüyorum. Osmanlı gerçekten her şeyi yazıya döken, kayda alan bir devlet anlayışına sahipti. Muhtemelen Yavuz Sultan Selim’in yanında da şehnâmenüvisler vardı. Böylesi muhteşem yapılarla ilgili bir şeyler yazmamaları neredeyse imkansız. Eğer kaybolup gitmedilerse bu piramitlerle ilgili kayıtların da bir gün arşivden çıkacağını umuyorum.