AYŞE MEİS ADASINA DA TATİLE GİDER Mİ?
Hüseyin MÜMTAZ
Son haber şöyle:
“Bütün dünya Doğu Akdeniz’deki gerilimi yakından izlerken, Avrupa’da konumlanan ABD Avrupa Komutanlığı Karadeniz’de de tansiyonun yüksek olduğunu duyurdu.
ABD Hava Kuvvetleri Komutanı General Jeffrey Harrigian, Rus savaş jetlerinin Karadeniz üzerinde seyreden ABD’ye ait B-52’leri taciz ettiğini ve jetlerin B-52’lerin burnunun 100 fit yakınından çok kez geçtiğini duyurdu”.
Yâni Ege, Akdeniz’den sonra şimdi de Karadeniz…
Demek ki üç denizi kapsayan “Mavi Vatan”ımız fokur fokur kaynıyor.
Kaynayan kazanın tam ortasında da “Kahverengi ve Yeşil Vatan”, Anadolu ve Trakya…
Kaynayan kazan taşmaz mı?
…
Hayli uzun süren BOP kâbusundan zor uyandığımızda; yerimiz, yurdumuz ve sınırlarımızın aynı kaldığını ama “komşularımızın” değişip çoğaldıklarını gördük.
Güneyde artık Irak yoktu; 4 parçanın “ilk parça”sı olan Barzanistan için gelen Amerika vardı. “İkinci parça” için hedef Suriye idi. Önce Rusya indi güneyimize. Büyük/Deli Petro’nun 300 yıllık “sıcak denizler” hayalini gerçekleştiren Putin deniz ve hava üsleri elde etti. Çünkü Karadeniz’de de sıkışmış, ancak Kırım’ın 2014’deki zoraki ilhakı ile denize ulaşabilmişti.
Demek şimdi Karadeniz’de (ne işi olduğunu anlayamadığımız) Amerika’yı da engellemeye çalışıyordu.
Suriye’ye Rusya iner de Amerika boş mu dururdu?
Barzanistan’daki müttefiklerinin uzantısı olan PKK/PYD ile anlaşıp o da Suriye’ye geldi. Amaç “iki parça”nın Kandil’den/İran sınırından Akdeniz’e ulaşması idi.
Hayrettir, “terör örgütü” PKK/PYD/YPG güdümündeki “Suriye Demokratik Konseyi” hemen Rusya Federasyonuna da davet edildi ve Rus resmi makamları tarafından üst düzeyde kabul edildi.
Demek ki Amerika ve Rusya, Irak’tan sonra Suriye’nin de bölünerek Türkiye’nin hemen güneyinde bir Kürt Devleti kurulmasında ittifak halindedirler.
Mutasavver “dört parçanın” bu “iki parçası”nın böyle elbirliği ile birleş(tiril)mesi kimin aleyhinedir acaba hiç düşündünüz mü?
Bu arada Şii Esad’ın doğal müttefiki İran’ın da Suriye’ye yerleştiğini unutmayalım.
Ama Akdeniz deyince işler başka türlü karışıyor.
Çünkü “hidrokarbon” var.
Ve onun için Akdeniz’de şu anda kimin eli kimin cebinde belli değil.
Şimdiki durumu anlayabilmek için olaylara 100 yıl öncesinin gözlüğü ile bakmakta fayda var.
Osmanlı’yı parçalamakta baş aktör rolünü üstlenen İngiltere’nin en büyük müttefiki her zamanki gibi Araplar idi.
Karşılıklı destek/yardım sonucunda İngiliz Araplara, işgal edilecek Osmanlı topraklarında bağımsız Arap devletleri vadetmişti.
Şam’ı ele geçirdiler ve 30 Eylül 1918’de Mondros ateşkes Antlaşması imzalandı. Bunun üzerine daha önce verilen vaatlere dayanarak Suriyeliler Suriye Kongresini topladı, 8 Mart 1920’de de Filistin ve Lübnan toprakları da dahil olmak üzere bağımsızlık ilan etti.
Ama “İngiliz” oyunu devreye girdi, bir ay sonra toplanılan San Remo Konferansında Lübnan ve Suriye Fransızlara, Filistin toprakları ise İngilizlere verildi.
Fransız burada kalmadı tabii. İskenderun Sancağını işgal etti.
Sevr’de; Adana, Mersin, Sivas, Tokat, Malatya, Mardin, Diyarbakır, Elazığ ve Antep “Fransız toprağı” idi.
İşte bu Fransa, Beyrut limanındaki patlama bahanesiyle 100 yıl sonra Doğu Akdeniz’e “bodoslama” girdi.
Macron patlamanın ertesi günü Beyrut’ta, maskesiz, halkın arasında Lübnan’lılarla omuz omuza idi.
Ziyaretin hemen arkasından da, Lübnanlıların tekrar Fransız dominyonu olmayı istedikleri hakkında imza topladıkları havadisleri yayıldı…
Hâl böyleyken…
Yunan askeri Meis’e çıktı.
Meis, Kaş’a iki kilometre mesafededir.
12 adalar ve Meis; Lozan ve Paris Antlaşmalarına göre “askerden arındırılmış” statüdedir.
Hatırlarsanız 46 yıl önce “Ayşe”, Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak için “tatile çıkmıştı”.
Şimdi ben 46 yıl sonra Ayşe’nin…
Kaş ahalisinin can ve mal güvenliği için Meis’te tatile çıkıp çıkmayacağını merak ediyorum.
Meis sözün bittiği yerdir… Söylenecek lâf kalmamıştır.
Karadeniz, Ege, Akdeniz “Mavi Vatan”dır da…
EGEAYDAAK’daki 152 ada, adacık ve kayalık deniz kaplumbağası mıdır? 1 Eylül 2020