İç borçlanma devletin ya da kamunun ülke içindeki kaynakları kullanarak para ve sermaye piyasalarından kendi harcamalarını karşılamak amacıyla genelde çok yüksek faizle aldığı borçlardır.
Bu ne demek?
Yine herkesin anlayabileceği bir şekilde ve örneklerle anlatacağım.
Diyelim ki sizin çok acil olarak paraya ihtiyacınız var ama kredi notunuz berbat bir durumda olduğu için artık hiçbir banka size kredi vermiyor. Daha önce bankalardan aldığınız kredilerin vadesi gelmiş ve ödemediğiniz taktirde hakkınızda icra ve haciz işlemleri başlatılacak. Borç aldığınız diğer tefeciler ise kapınıza kadar dayanmış ve sizi ölümle tehdit ediyor.
Son çare olarak aranızda kanbağı olan kişilere gidiyorsunuz ve onlardan yalvar yakar borç istiyorsunuz.
Onlarda size para yerine altın bileziklerini veriyor ve diyor ki:
İste sana …… gram altın veriyoruz 1 veya 2 yıl sonra aynı ağırlıkta senden geri alırız.
Altın fiyatları hergün yükseliyor.
Yani 1 alıyorsanız 5 ödeyeceksiniz.
Ama kabul etmekten başka çareniz yok ve mecburen alıyorsunuz.
İşte basit bir anlatımla iç borçlanma budur.
Devlet “İç Borçlanma Senetleri”(Dibs) düzenleyerek mevduat sahiplerinden çok yüksek faiz ödemek koşulu ile borç para alır.
“Hazine bonosu, Devlet tahvili ve EURO Bond gibi senetler birer Devlet İç Borçlanma” (Dibs) aracıdır.
Bir Devlet neden iç borçlanmaya gider?
Kamu gelirlerinin yetersizliği,
Kamu harcamalarının artışı,
Kamu israfının büyüklüğü,
Yaşanan ekonomik krizler
Devlet iç borçlanmayı kimlerden yapar?
1- Merkez Bankası (Zaten yapıldı ve ihtiyati akçe bile harcandı)
2-Mevduat Kurumları (Zengin olan para babaları/servetlerine servet katmaya devam ediyorlar)
3-Ticari Bankalar (Türkiyede hizmet veren kamu ve özel bankalar/Kamu bankalarının içleri boşaltıldı, özel bankalar ise yabancıların elinde)
4-Sosyal Güvenlik Kuruluşları ve Kit’ler(Halkın faydalanması için kurulmuş olan fonlar/ Deprem, işsizlik, BES vs )
Sonuçları ne olur?
Aşırı iç borçlanma ile ekonomik durumunu düzeltip refaha ulaşan bir devlet olduğunu yazan tarih kitabı yoktur.
Huzurunu, güvenliğini ve bağımsızlığını yitirerek, emperyalist devletlerin emrine giren ülkelere ise onlarca örnek verebiliriz.
Tüm bunların nedeni, kamuda mali disiplinin kaybedilmesi, Kamu açığının ekonominin kaldırabileceği düzeyin üzerinde seyretmesidir. AKP iktidarında ki Türkiye üreten, istihdam eden ve ihraç eden bir ülke olmak yerine
borç alan, borcu borçla çeviren ve her geçen gün borcu daha da çok artan bir
ülke durumuna gelmiştir.
Son söz….
Üniversiteyi kazanan çocuklarımızı tebrik ediyorum.
Hangi din, hangi mezhep, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun o çocukların anne ve babalarından rica ediyorum.
Bakın… Evlatlarınızın yüzüne bir bakın…
Ne görüyorsunuz?
Doktor, avukat, hakim, savcı, mühendis, kimyager, iktisatçı mı
Yoksa bu kapkaranlık gidişatın sonuçları ile yüzleşecek birer kurban mı?
Bir yanıt yazın