TÜİK’ten bir istatistik sonucu:
“Türkiye’de her yıl 1,5 milyarın üzerinde ekmek çöpe gidiyor.”
Çok ciddi ve endişe verici bir rakam.
Aynı zamanda milli servetin çöpe gittiği de bir gerçek. Ekmek israfına giden paranın miktarı dudak uçuklatıyor.
Aydın ve Muğla İlleri Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifleri 3. Bölge Birliği Başkanı Necip Saraç, Türkiye’de her geçen gün ekmek ve gıda israfının arttığını belirterek, “1950’li yıllara kadar kıtlıkla mücadele veren ülkemiz, bugün israfla mücadele veriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de, her yıl bir buçuk milyarın üzerinde ekmek çöpe gidiyor. Bunun maddi sorumluluğu kadar manevi sorumluluğu var” diyerek herkesi israf konusunda duyarlı olmaya çağırdı.
Yaşı 50 ve üzerinde olan pek çok kişinin bu ülkedeki kıtlığı iyi bildiğini ancak eski kıtlık günlerini unutan toplumun başta ekmek olmak üzere çok fazla gıda israf ettiğini belirten Necip Saraç’ın açıklamaları şöyle:
“Dünyada pek çok ülkenin temel sorunlarının başında gıda yetersizliği gelirken ülkemizin de dahil olduğu pek çok ülkede ise gıda israfı önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Maddi kaybının yanında manevi olarak da büyük sorumluluk olan gıda israfının önlenmesi için ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Bu konuda aile ve okullardan başlamak üzere topyekun bir bilinçlenme çalışmasına gidilmesi gerekiyor. İnsanlar bir yanda açlıkla mücadele ederken diğer yanda ciddi bir gıda israfı var. Türkiye’de bir yılda yaklaşık 18,8 milyon ton gıdanın çöpe gittiği belirtiliyor. Pandemi süreci ile birlikte gıdanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Buna rağmen dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de gıda israfının boyutları her geçen gün artarak devam ediyor. Bir zamanlar turizme yönelik hizmet veren restoranlarda görülen gıda israfı, evlerdeki sofralara ardından da market reyonlarına kadar yayıldı. En son hayvan yemi bile olsa insanlar için hazırlanan gıdalar israf edilmeden bizzat insanlar tarafından tüketilmelidir”
Yıllardır israftan söz ediliyor ama nedendir bir türlü önlem de alınmıyor.
Geçmişe bir yolculuk:
Çocukluk günlerimiz Sivas’ta geçti.
Büyüklerimiz “ekmek aşı” denilen yemekten çok yaparlardı. “Ekmek aşı” aynı zamanda artan, bayatlayan ekmeklerin değerlendirilmesi ile elde edilen çorba-yemek türü doyurucu bir sofra malzemesi idi.
Yine Sivas’ta lokantaların çoğu sabahları paça yaparlardı.
Paça çorbasının altına tabağa lokantada bayatlayan ve artan ekmekleri kesip dizer, üzerine de paça çorbası eklerlerdi.
İşte bayatlayan ekmekleri değerlendiren yöntemler.
Ekmek çok önemliydi. Bize bunu öğrettiler. Ekmeklerin ziyan edilmemesi için de türlü yöntemlerin var olduğunu biliyoruz.
Burada sadece ekmek israfından değil, diğer gıdaların israfından da söz etmek gerekiyor.
Şu da bir gerçek:
Gıda ve ekmek israfı sadece bizde değil, tüm dünyada baş sorun olarak gündemde bulunuyor.
Gıda israfı tüm dünyanın problemi olmakla birlikte özellikle gelişmiş ülkelerde daha fazladır. Çünkü gelişmiş ülkelerde gelir artışı ve buna bağlı olarak tüketim miktar ve çeşidindeki artış, ev dışı tüketimin artması, alışveriş merkezlerindeki artış, pazarlama metotlarının çeşitlenmesi, kentleşme ile hem doğadan hem de tarımdan uzaklaşılması israfı artıran önemli faktörlerden bazılarıdır.
Tüm gıda zincirinde var olan yetersiz teknoloji, kötü taşıma, kötü depolama, yanlış ambalajlama ve yanlış saklama koşulları israfa sebep olan diğer faktörlerdendir. Dünyada her 3 tabaktan birinin çöpe gittiği ve her 1 dakikada 3 çocuğun açlıktan öldüğü ve israf edilen gıdanın yüzde 60’ının yeniden kazanılabileceği düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha çok kendini göstermektedir.
Her ne kadar bu istatistikler tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları önlem almaya yöneltmiş ve bu önlemler sonucunda birtakım olumlu sonuçlar alınmaya başlanmış olunsa da, eğer bu önlemlerin hızı ve yaygınlığı eş zamanlı olmazsa iklim, su, toprak, çevrenin yanı sıra biyoçeşitlilik de risk altında kalacaktır. Bu da beraberinde dünyanın gıda arzında sürdürülebilirlik tehlikesi ile karşı karşıya kalması sorununu getirecektir.
FAO verilerine göre dünyada herkesi beslemek için yeteri kadar yiyecek olmasına rağmen dünya üzerindeki insanların 900 milyona yakını gıdaya ulaşım sağlayamamaktadır. Dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri, 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyara ulaşması beklenen artan küresel nüfusun, beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyeceğin olmasını sağlayamama durumudur.
2050 yılında iki milyar insan daha beslemek için, gıda üretiminin küresel olarak %50 oranında artması gerekmektedir. Gıda güvenliği, tüm yetersiz beslenme biçimlerine, küçük ölçekli gıda üreticilerinin üretkenlik ve gelirlerine, gıda üretim sistemlerinin dayanıklılığına, biyolojik çeşitliliğin ve genetik kaynakların sürdürülebilir kullanımına bütünsel bir yaklaşım gerektiren karmaşık bir durum olarak karşımıza çıkıyor..
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz