Bir ihanetin hikayesi

TARİHE NOT DÜŞMEK……. Bir ihanetin hikayesi……
.

H. YUSUF GÖKALP NASIL “BAŞBAKAN” OLAMADI..!
(Türkiye de BAŞBAKAN nasıl olunuyor)

Yıl 2001 MHP + ANAP + DSP koalisyonu,
Tarım Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp
Müsteşar yardımcısı Rıza Rençberoğlu……

Yıl 2001 Koalisyon hükümeti işbaşında. O dönemde ben Müsteşar yardımcılığı görevimi ifa ederken bir gün Bakan beni acele kaydı ile odasına çağırdı ve odasına gittiğimde yanında 2 kişi daha vardı. Alarko holding in sahibi Üzeyir Garih ve 12 Eylül cuntası paşalarından Işık Biren paşa ile beraberlerdi .

Bakan Üzeyir Garih’i ve yanındaki beraber oldukları emekli Paşa’yı tanıttı ve bana “ Üzeyir Garih’in , Türkiye nin ve Türk tarımının geleceği için çok önemi olan ve tutarı 100 milyar doları bulan çok büyük bir yabancı yatırımını öngören tarımsal bir proje getirdiğini söyledi .

Bakan ; Üzeyir Garih’e benim Bakanlık üst yönetiminde bu projeyi en iyi şekilde yürütebilecek kişi olduğumu söyleyerek tanıştırdı .Bu projenin Urfa’nın Harran Ovası’nda dünyanın en büyük tarımsal bir “ HARRAN TEKNOKENT ( gapropark ) “ ın kurulacağını, bu teknoparkta Harran ovasından yüksek teknoloji ile elde edile ürünlerin ileri bir teknoloji ile işlenerek özel havaalanı vasıtasıyla bütün dünyaya doğrudan ihraç edileceğini, Harran Ovası’nda dünyanın en gelişmiş tarım teknolojisi uygulanacağını , projeyi kendisinin de bizzat kendisinin takip edeceğini ve kendisi için çok önemli olduğunu söyledi.

Bakan Bana bu projeyi hiçbir kimseyle paylaşmadan kesinlikle gizli olarak yalnız başıma yüüteceğimi , bundan sonraki toplantıları kendisi katılamadığı takdirde Üzeyir Garih’in istediği zaman toplantıyı benim yapmamın talimatını verdi.

Bu proje dökümanları ve eklerini ilk toplantımızda açtığımızda , projenin GAP bölgesinde uygulanacak şekilde Amerika’da detaylı bir şekilde hazırlanmış olduğunu , çok büyük aydinger kağıtlarından renkli olarak yapılmış ve birbirinin üstüne kapanan katmanları olan projeyi ve nasıl bir yol izleneceği konularında bir dizi kararlar aldık.

Kuşkulanmıştım toplantılarda bazı proje detayları açıklanmıyor ve ısrarlı sorularıma ya muğlak cevaplar alıyordum yada Bakanın müdahalesiyle konu muallakta kalıyordu. O dönemdeki Urfa Tarım İl Md. Rüstem Coşkun’a çok güvendiğim için onu aradım ve endişelerimi anlatarak çok dikkatli olmasını ,gelen heyetin esas niyetlerinin ne olduğunu çok iyi incelemesini talimatını verdim.

Heyetin dönmesinden sonra Rüstem Coşkun beni aradı ve “heyetin Harran ovası ile pek ilgilenmediğini daha kuzeyde Atatürk Barajı’nın kenarında ; Garih ekibinin daha önce kendilerince tespit ettikleri yerlere ait haritaların önceden hazırlanmış olduğunu, çok engebeli Tepelik ve tarıma elverişli olmayan bir bölgeden 50.000 dekarlık bir alanın ayrılmasını istediler “ dedi. Ben de istedikleri o bölgenin bir özelliğini olup olmadığını sorduğumda il müdürümüz bu konuyu araştırdığını ve “ O BÖLGENİN İSRAİL İÇİN SON DERECE ÖNEMLİ OLDUĞUNU TEVRAT’TA BELİRTİLEN KUTSAL TOPRAKLARIN MERKEZİ OLDUĞUNU , İSRAİL’İN ELE GEÇİRİLMESİ GEREKEN İLK HEDEFLERİ ARASINDA OLAN BİR YER OLDUĞUNU “ tespit ettiğini söyledi.

TARİHE NOT DÜŞMEK……. Bir ihanetin hikayesi……. - ataturk baraji urfa

Benim bu konuda ki endişelerim baştan beri olduğu için çok şaşırmadım. Alarko nun sahibi Musevi işadamı Üzeyir Garih’in Urfa ilinde öyle bir elverişsiz arazide inanılmaz bir rakam olan 100 milyar dolarlık böyle bir tarımsal yatırım yapması zaten pek anlamlı da değildi.

Bu tarihlerde resmi bir görev için Amerika’nın Seatle kentine gitmem gerekiyordu. Uçak bileti lüks mevkiden alınmıştı. Binişte ön sırada otururken tesadüfen Üzeyir Garih de geldi beni görünce selamlaştık ve yanıma oturdu Amerika’ya kadar hem proje konusunda hem de diğer konularda uzun süre sohbet ettik

Sohbet sırasında günlük siyasi konulara da girdik ve Üzeyir Garih ; “mecliste MHP nin 128, DSP nin ise 82 milletvekilinin olduğunu, Devlet Bahçelinin ise buna rağmen ısrarla Başbakan olmak istemediğini , bu fırsatı kaçırılmamasını söyleyerek Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp in Başbakan olması gerektiğini” söyledi . (Bakan bu ifadeyi Bakanlık üst yönetimi olarak DÜÇ misafirhanesinde yediğimiz bir akşam yemeğinde de bizlere hitaben de söylemişti .” Başbakanlık MHP nin hakkıdır , Bahçeli istemiyor boş durmayın benim başbakan olmam konusunda propagandamı yapın” demişti de ama biz bürokratlar onu yakından tanıdığımız için hiçbirimiz ciddiye almamıştık.)

Üzeyir Garih ile uçaktaki sohbetimizin devamında; “ Bakanınız ile ABD tarafından kabul edilmiş bir program dahilinde ABD ye beraber yola çıktıklarını , ama Hüsnü Yusuf Gökalp in Üzeyir Garih ile ABD seyahatinde beraber görülmek istemediğini, bu sebeple bakanı İstanbul dan başka bir uçakla Washington’a gönderdiğini ve orada buluşacaklarını” söyledi .
“ Amerika da 15 günlük Bakan için çeşitli fikir ve düşünce gurupları , vakıflar ve strateji kuruluşlaı ile bir görüşme programı hazırladığını, bu program dahilinde ABD deki Yahudi lobisine ait etkili kuruluşlarla yapılacak özel toplantılarda sunumlar ve kabuller yapacaklarını “söyledi ve bana “ Bakanınızı Başbakanlığa hazırlıyoruz İnşallah bir aksilik çıkmaz ve Hüsnü Yusuf Gökalp kesin Başbakan olacak bundan emin olun “ dedi .

Washington da Üzeyir Garih uçaktan indi ve biz Seatle e yolumuza devam ettik. Türkiye’ye döndüğümde hemen Bakanın özel kalemi görevini yürüten Yüksel Durna ya bakanın nerede olduğunu sordum. “bakanın 8- 10 gündür İstanbul’da ama nerede olduğunu bilmediğini ve telefonunla da kimseyle görüşmediğini ve kapalı olduğunu “ söyledi. Daha sonra yaptığım araştırmalarda T.C de bir koalisyonda Tarım bakanının ne Başbakan Yard. Devlet Bahçeli’den ve Prosedür gereği ne de Başbakan Bülent Ecevit ten herhangi bir resmi veya gayriresmi izin almadan 17 günlüğüne gizlice Amerika’ya gittiği anlaşıldı.

Proje konusunda toplantılarımız devam ediyordu .
Bir toplantıda ( Ü.Garih katılmamıştı ) dayanamadım ve yalnızken Işık Biren paşa ya “bu projenin uygulama detayları pek belli değil ve, bana bunlar detaylı açıklanmıyor. Projenin Harran ovasında değil de tarımla ilgisi olmayan bir yerden seçilmesinin sebebi ile esas amacının ne olduğunu” ısrarla sormam üzerine bana “Proje kapsamında seçili 50.000 dekarlık alanda 50.000 adet müstakil ev yapılacağını ( aile 4 kişi olursa 200.000 kişilik bir yeni şehir kurulacak) bu evlerde yalnızca teknokent in yürütülmesinde görev alacak olan İsrail den gelecek teknik kadroya tahsis edileceğini ve oraya yabancıların girmesine müsaade edilmeyeceğini “söyledi. Ben de yani oraya Türk mühendisler giremeyecek mi diye sorunca bana “ maalesef proje kesin, öyle öngörülüyor, herhalde onu da değiştiremeyeceğiz“ dedi.

Bende dayanamadım ve Işık Biren Paşa ya “ bu projenin rahmetli Turgut Özal’ın Van Gölü kıyısındaki 20.000 konutluk “ Ermeni emeklilerinin tatil bölgesi “ ihanet projesine çok benzediğini ve bunun Atatürk Barajı kıyısındaki tespit edilen yerin de Yahudilerin kutsal topraklarının Merkezi olduğunu ,Yahudilerin dünyada ilk ele geçirmek istedikleri yer olduğunu tespit ettiğimi, kendisinin TSK nın bir Paşa sı olması hasebiyle ettikleri yemin gereği ömrünün sonuna kadar SS istihbarat subayı olmak zorunda olduğunu” kendisine hatırlatıp böyle bir projeye nasıl hizmet edebileceğini sordum. Kendisi çok mahcup olmasına rağmen bir şey söyleyemedi. “Yapacak bir şey yok proje böyle hazırlanmış” dedi. ve ayrıldık.

Aynı gün akşamı Bakan Hüsnü Yusuf Gökalp in odasına girdim ve kendisine olayı tek tek anlattım bu yürüteceğimiz projenin tam bir” ihanet projesi “ olduğunu Turgut Özal ın projesini de anlatarak böyle bir şeyin içerisinde kendisinin neden dahil olduğunu Başbakanlık karşılığı mı“ diye sormam üzerine çok bozuldu. “bunu daha sonra görüşürüz“ diyerek odadan çıkmamı istedi

Aynı gün akşam üzeri beni telefonla arayarak “bugüne kadar o toplantılarda ki bütün dökümanları bütün planları bütün notları hiçbir istisnası olmadan hepsini paketleyip kendisine getirmemi “ istedi. Bende hepsini toparladım odasına gittim, getirdiğimi söyledim Bana “ bundan sonra hiçbir yerde toplantılardan ve projeden hiçbir yerde konuşmayacaksın şimdi çıkabilirsin “ dedi

Bu konuda ne yapacağımı ne yapmam gerektiğini epey düşündüm. 3 gün sonra Başbakan yard. Devlet Bahçeli ye konuyu anlatmak amacıyla gitmeye karar verdim. ilk seferinde 1.5 saat bekletti ve görüşmedi ısrar ettim 2 defa daha randevu istedim bekledim yine kabul etmedi. O zaman anladım ki Bahçelinin bu ihanet Projesinden haberi vardı ve arkasındaki kişi idi. ( tabiiki Tarım bakanının BAŞBAKAN olacağından haberi yoktu ) O günden sonra bu güne kadar Bahçeli ile hiç bir yerde görüşmedim.

Bakan Hüsnü Yusuf Gökalp; Bütün bunlara rağmen Başbakanlığa giden yolun ; HARRAN TEKNOKENT – gapropark projesi ile ilgili kanun teklifinin kanunlaşmasında görerek , kanun teklifini gizlice ve alelacele hazırlatıp Başbakan yard. DEVLET Bahçeli ye imzalattıktan sonra TBMM ye kendi eliyle indirdiğini öğrendim.

Aradan bir hafta geçmişti, sekreterim Hülya Polat şaşkın bir şekilde bana “ 3 kişinin acil ve yalnız görüşmek istediklerini , makam odamın boşaltılmasını emrettiklerini söyledi değişik tipte ve sert insanlar olduğunu “ söyledi. Ben de merak ettim hemen içeri almasını istedim. içeri girenler. Sivil idiler ama yaşları 50 civarındaydı sert görünüşlü insanlardı. sivil olmasına rağmen topuk selamı vererek kendilerinin devleti temsilen geldiklerini söyleyerek konuya girdiler . Harran-Teknokent Projesi ile ilgili olarak “o proje meclisten geçmez siz rahat olun” diyerek devletin devamlılığı ve bu projeye karşı tutumum ve hassasiyetimden dolayı , yazılı bir takdir belgesi veremeyeceklerini Böyle önemli ve hassas bir konudaki duyarlılığımdan dolayı ismini vermedikleri kamu kuruluşları adına “alnınızdan öpüyoruz “ diyerek teşekkür ettiler. Herhangi başka bir bilgi ve isimlerini ısrarıma rağmen vermediler. Kendilerine kahve ikram ettim . Benim intibam gelenler üst rütbeli subaylardı.

Bakanın kendi eliyle Meclise teslim ettiği ve adım adım takip ettiği Urfa Harran TEKNOKENT ( gapropark ) projesi kanun tasarısı ; daha sonra komisyonlara havale edildi. bilindiği üzere TBMM de komisyonlarda uzun görüşmeler sonucunda değiştirilip alakasız bir hale getirilerek “üniversitelerde Teknoparkların kurulması” şeklinde kabul edildi.

Bu gelişmeler üzerine Bakanın BAŞBAKAN olma ihtimali kalmayınca benden intikamını almaya yöneldi. Önce bana bağlı kuruluşları kendine bağladı Teftiş K.başkanına emirle benim hakkımda bir işlem yapılacak suç arattırdı , bir şey bulamayınca , 2 yıl önceki Daire başkanlığım dönemindeki 9 kişilik teknik bir kurulda imzam var diye alelacele saçma sapan bir gerekçe ile benimde dahil olduğum 9 kişi hakkında soruşturma açtı . Soruşturmayı gerekçe göstererek Devlet Bahçeli imzası ile beni hemen görevden aldı. Mahkeme bu davayı; kısa bir sürede “iddia edilen suçlamaların tamamı oluşmamıştır” diyerek tümüyle reddetti . Buna rağmen Bakan beni göreve başlatmadı .

Bu GAPROKENT olayını ; görevden alındı da onun için bakana iftira ediyor derler mantığı ile çok samimi birkaç arkadaşlarım dışında kimseye anlatamadım.

Bahçeli nin son yıllarda MHP nin temiz ve ilkeli geçmişine rağmen yaptığı vatana ihanet derecesindeki siyaseti yönlendirme, önemli kararlara zemin açması ve yaptığı siyasi zikzaklarının sebebinin kendisine verilen talimatları yerine getiren olduğu kanaatim oluştu.

Yine Bahçelinin ; CIA nın yürüttüğü , İsrail’in güvenliğini sağlamak ve Araplardaki petrolün kontrolü amacıyla ; Müslüman ülkelerinin rejimlerini ve sınırlarını yeniden dizayn etme projesi olan BOP un gereği olarak ; EŞBAŞKANI Tayyip Erdoğan olan PARTİ DEVLETİ “ve HİLAFET rejiminin kurulmasına nasıl ve neden hizmet ettiğini de anlamış oldum.

Bu açıklama; Türkiye de Başbakan olabilmek için en az 15 gün ABD de Yahudi lobi kuruluşları strateji kuruluşları ile özel eğitim ve söz verme törenlerine katılmak gerektiğine güzel bir örnektir. ÖZAL , ECEVİT , ERDOĞAN ın bu 15 günlük programlara katıldığı da bilinmektedir.

Ben hayatım boyunca her şart ve konumda hep alnı açık , gerçeklerden ve inandıklarımdan taviz vermeden hareket eden biri olarak ,dik başlı oldum . haksızlıklara şartlar uygun olsun olmasın hep karşı çıktım ve geri adım atmadım, Bunun çok da zararlarını görmüş olmama rağmen bundan dolayı hiçbir zaman pişman olmadım bu özelliğimden dolayı da kendimden hep gurur duymuşumdur.
Saygılarımla..

 NETİCEDE NE İHANET PROJESİ  UYGULANABİLDİ 

 NE DE  BİR HAİN    “  BAŞBAKAN “  OLABİLDİ.

RIZA RENÇBEROĞLU 7.8.2020 – Marmaris

TARİHE NOT DÜŞMEK……. Bir ihanetin hikayesi……. - ataturk baraji urfa

Yorumlar

  1. Feyzullah avatarı
    Feyzullah

    Bunun doğruluk derecesi nedir, bilmem. Burada bahsi geçen, suçlanan insanlar ne diyor bu konuda bilmem…
    Aradan 20 yıl geçmiş çünkü.
    Anladığım kadarıyla , MHP kökenli birisi bu.
    Şimdi Bohçalı AKP yi desteklediği için bu ihaneti açıklıyor.
    Eğer bu iddiaları doğru ise, bu ihanet projesi içinde yer alan, başta zamanın tarım bakanı ve Işık Biren denilen paşaların mutlaka sorgulanması lazım.
    Devlet ciddiyeti bunu gerektirir.
    Ama bugün devlet yönetimi Bohçalının elinde olduğundan, klm soruşturma açabilir ki?

  2. DÇ.DR HAMİT AYANOĞLU (DÖNEMİN BAKAN MÜSTEŞARI) avatarı
    DÇ.DR HAMİT AYANOĞLU (DÖNEMİN BAKAN MÜSTEŞARI)

    BİLGİLENDİRME
    Değerli dostlarım,
    57. Hükümet Döneminde Tarım Bakanlığında Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulunan Rıza RENÇBEROĞLU bir takım iddialarda bulunarak bir açıklama yapmıştır.
    İnşallah, Rıza bey yaptığı yanlışın farkına varır ve bazı arkadaşların teklif ettiği gibi yayınladığı bu açıklamayı kaldırır.
    Söz konusu olaylar yaşadığım ve görev yaptığımız dönem ile ilgili olduğu ve “KUL” hakkı söz konusu olduğu için bu açıklamayı yapıyorum.
    Rıza Rençberoğlu bey ile Aynı dönemde görev yaptık. Ben Tarım Bakanlığı Müsteşarı, Rıza bey de Müsteşar Yardımcısı idi. 2002 yılında uyumsuz faaliyetleri nedeni ile Müsteşar Yardımcılığı görevinden alınmıştır. Rıza beyin daha önceleri de Sayın Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf GÖKALP ve MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ bey ve MHP hakkında eleştiri dozunu aşan açıklamaları olmuştur. Ancak, Facebook’tan son yaptığı açıklama Sayın Bakanım Hüsnü Yusuf GÖKALP bey ve Sayın Genel Başkanım Devlet Bahçeli bey hakkında ileri sürdüğü mesnetsiz ve asılsız iddialar karşısında, o dönemde görev yapan Bürokrat arkadaşlarımı da bir anlamda hedef alan açıklamaları nedeniyle işin aslını, bildiğim yaşadığım doğruları sizler ile paylaşmak gerektiğine inanıyorum.
    Görev yaptığımız 1999 – 2002 yıllarında, Tarım Bakanlığında “Tarımda Yeniden Yapılanma Programı” adı altında bir paket uygulamaya çalıştık. Bu program çerçevesinde de bazı projeler gündeme geldi. Mevzuat çalışmaları yanında bazı ana projeler şunlardır:
    1. Çiftçi Kayıt Sistemi ve Doğrudan Gelir Desteği Projesi
    2. Alternatif Ürün Projesi,
    3. TİGEM ile Özel sektör kuruluşları arasında ortak proje geliştirilmesi,
    4. Yozgat Belediye Başkanlığı ile Temeli Başbuğumuz Alpaslan TÜRKEŞ tarından atılan ancak tamamlanmayan YOZGAT Et Entegre tesisinin tamamlanması ve Yöre illerinde Hayvancılığın geliştirilmesi,
    5. “Anadolu Alacası” Hayvancılığı Geliştirme Projesi,
    6. Tarımsal Ürünler Müdahale ve Piyasa Regülasyon Kurumunun Oluşturulması,
    7. GAP Bölgesinde üretilen tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve pazarlanması ile ilgili bir Yatırım projesi(GAPAGROPARK)
    Rıza beyin bahsettiği konu GAP Bölgesinde uygulanması planlanan bu proje GAPAGROPARK ile ilgilidir. Proje, Rıza beyin iddia ettiği gibi İsrailliler tarafından hazırlanmamıştır. Üzeyir GARİH bey Amerikalı bazı firmaların Türkiye’de yatırım yapmak istediklerini ifade etmesi ile görüşmeler başlamıştır.
    Bu proje Bakan bey ile 2000 yılı Haziran ayında, -ki ben o zaman TAGEM Genel Müdürü idim, Rahmetli Fevzi TOPAL bey, Tayfur Çağlayan bey ve o zaman Washington’da Tarım Ateşesi olan Sayın Kemal SANDIK beyin de içinde bulunduğu bir heyet ile ABD’ye yaptığımız bir gezi esnasında ziyaret ettiğimiz bir TEKNOPARK projesinden esinlenerek yönlendirilen bir projedir.
    Proje Entegre düşünülmüş bir proje idi. GAP bölgesinde üretilen bütün tarımsal ürünlerin pazarlanabildiği bugün sebze meyve hallerinin yaptığı görevi de gören ancak, aynı zamanda ürünlerin işlenebildiği, depolanabildiği paketlenebildiği ve zaman içinde ARGE çalışmalarının da yapılabileceği Laboratuvarların da bulunduğu bir proje olarak planlanmıştı. Bölgede üretim yapan çiftçilerin ürünlerini değerinde satabilmeleri için aynı zaman da Borsa görevi de gören ve ilk hedef olarak GAP bölgesinde yetiştirilen tarımsal ürünlerin Ortadoğu ülkelerine pazarlanmak üzere Bakanlığın da içinde bulunduğu Türk – Yabancı yatırımcı ortaklığı şeklinde planlanmıştı. Rıza beyin yazısında bahsettiği gibi bildiğim kadarı ile İsrailliler hiçbir zaman bu projenin içinde yer almamıştır. Yine açıklamada bahsedilen binalara İsraillilerin yerleştirilmesi gibi bir konu hiç gündemde olmamıştır. Projede elbette yabancı uzmanlarda faydalanılacaktı, ancak çalışacak olanlar Türk Mühendisleri ve Türk işçiler olacaktı. Tesiste çalışacak olanlar ve geçici işçiler için de ikamet edecekleri binaların yapımı da planlanmıştı. Hatta, nakliye işi yapan şoförler için bir Otel, sosyal tesisler bile düşünülmüştü. ARGE faaliyetleri ise başta Harran Üniversitesi olmak üzere bölgede bulunan Üniversiteler ile birlikte yürütülecekti. 50 000 dekarlık bir alanda kurulması planlanan böyle bir projenin elbette tarım arazisi üzerine kurulmayacağını en azından her ziraat Mühendisi bilir. Dolayısı ile proje için tarım arazisi olmayan bir yer düşünülmüştü. Kısaca, her Ziraat Mühendisinin gözü kapalı altına imza atabileceği bir tesis olacaktı. Koalisyon şartlarında gücümüz ve süremiz yetmedi. Yapamadık. Yapabilse idik GAP’ın da ülke Tarımının da çehresi değişirdi.
    Rıza beyin yanıldığı diğer bir nokta bu proje için Kanuna gerek yoktu. Dolayısı ile bu konuda bir kanun teklifi hazırlığı da olmamıştır. Teknokent’ler ile ilgili kanun teklifinin de bu konu ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.
    Ayrıca, Sayın Bakan 2000 yılında ABD’ye yaptığımız bu geziden sonra görev yaptığı süre içinde bir daha ABD’ye gitmemiştir. Kaldı ki iddia edildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir Bakanının ABD’ye gidip 17 gün süre ile orada kalması sansasyonel bir haber olurdu ve mutlaka yazılıp çizilirdi. Böyle bir gezi de zaten söz konusu olmamıştır.
    Gelelim Başbakanlık meselesine, üç partili bir koalisyon Hükümeti, Üç Partinin Genel Başkanları dururken Kabineden bir Bakanın Başbakan olması ve kuracağı Hükümetin Güvenoyu alması nasıl sağlanacaktı. Olacak şey değil. Ayrıca, Sayın Bakan’ın Görev yaptığı süre zarfında Bakanlık Bürokratları ile yaptığı hiçbir toplantıda “Benim Başbakan olmam için propaganda yapın” gibi bir ifadesi olmamıştır. Zaten, böyle bir ifadeyi de hiçbir üst bürokrat arkadaşım kabul etmezdi
    Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet BAHÇELİ bey için sarfettiği ifadeler haddini aşan ifadelerdir. Tarih elbette gerçekleri yazacaktır. Ancak, biliyor ve inanıyorum Sayın Genel Başkanımızın tek düşüncesi Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyetidir. Bunun değerlendirmesini de Türk Milleti yapmaktadır, yapacaktır.
    Hain aranıyor ise yukarıda bazılarının isimlerini verdiğim ve ülkemizin faydasına olan bu projelerin yapılmasını engelleyenlerin peşine düşmek lazım. Mesela Rıza bey, yazısında bahsettiği “Alnından öpüyoruz” diyenlerden başlayabilir. Rıza beyin tahmin ettiği gibi bu kişiler asker idiyse, herkes bilir ki hiçbir Türk askeri böyle ülkemizin lehine olacak bu tür projeleri engellemek için bir faaliyet içinde olmaz. Kaldı ki, Türk vatanı içinde kıraç ve geçmişte yerleşim yeri olmayan bir yerin Yahudiler için kutsal olduğu iddia edilmesi de gariptir. Birileri ortaya bir laf atıyor, birileri de onun peşinden gidiyor.
    Kısaca, böyle bir projeden yola çıkarak ve bugün şahitliğine başvurabileceğimiz kimsenin de kalmadığı kişilerin beyanları ile Rıza beyin yazdığı gibi bir Senaryo üretmek gerçekten büyük bir beceri işi. Çok kafa yormuş olması lazım. Bu bir komplo teorisidir. Aslı astarı yoktur. Ancak, eskiler “Dilin kemiği yok ki” demişler. Biliyoruz. Fakat, “KALEMİN de AHLAKI” kalmamış. Ülkemize de insanımıza da kendimize de yazık ediyoruz.
    Rıza bey, aslı astarı olmayan açıklamalar ile size inanan insanları da günahınıza ortak ettiğiniz gibi birçok insanın da zamanını çalarak günah işliyorsunuz. Bu kul hakkıdır. Yapılan iş yanlıştır. Ayıptır.
    Sizden ricam, suçladığınız insanlardan helallik alıp bu açıklamayı kaldırınız. Kendinize de, Bakan Beye de, Devlet beye de, Rahmetli Bülent Ecevit’e de haksızlık yapıyorsunuz. Bu insanlardan HAİN olmaz.
    Okuyanların bilgisine sunuyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.
    Doç. Dr. Hamit AYANOĞLU 11/08/2020

  3. Seven Eyrice avatarı
    Seven Eyrice

    Durum tespiti; ülkenin bugünkü tarımı.. Hayvancılık kendi boku içinde besi hayvanı diye üretilen danalar, çiftçilik şeker şeker ekilen ve ineklerin genini değiştiren mısırlardan ibaret. Yirmi yılda gargotek ülkesi olduk. Kimi neyi savunuyorsunuz Hamit bey..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir