En eski medeniyetin Orta Asya’dan doğduğunu ve Türklerin medeni milletlerin en eskisi olduğunu yine önemli bir konu olarak belgeleriyle dinledik. O zaman Avrupalılar Türkleri niye yüzyıllarca barbar diye niteledi? diye bir soruyla karşılaştık. Bunun cevabını ise konferansa katılan Amerika Onayda Kabilesi Reisi Brayn Pettorson tarafından yapılan konuşmada bulduk. Özetle şöyle diyordu: “Yüzyıllarca Kızılderililer savaşçı ve saldırgan olarak anlatıldı. Sadece bu konuda altı binden fazla film çevrildi. Dünya kamuoyunda Kızılderililer barbar, ilkel ve saldırgan imajıyla süslendi. Hâlbuki biz insanı seven, içinde insanlık sevgisi dolu olan yardımlaşmayı ve kardeşliği ön plana çıkaran bir kültüre sahibiz.
Bu yüzden YAFEM’in yaptığı etkinlik Kızılderililerin tanıtımına katkı sağlayacak önemli bir çalışmadır. YAFEM’e, Yalova’ya ve Türkiye’ye şükranlarımı sunuyorum.” İşte bu konuşma bana o anda Ahmet Yesevi’yi, Mevlâna’yı, Yunus Emre’yi ve Şehy Edebali’yi hatırlattı. Kızılderililerin Onayda Kabile Reisi konuşurken Türk kültürünün insan sevgisi merkezli anlayışı bir bir gözlerimin önünden geçti. Sayın Brayn Pettorson konuşurken, ben, insanı tarif ederken “Kalbinde Allah ve İnsan sevgisi taşımak” diye niteleyen Ahmet Yesevi’yi; “Ne olursan ol yine gel!” diyen Mevlana’yı; “Yaradılanı hoş gör / Yaradan’dan ötürü” diyen Yunus Emre’yi ve “İnsanı yücelt ki, devlet yücelsin.” diyen şeyh Edebali’yi düşündüm.
Bizim bilge kişilerimizin sözlerini Kızılderili kabile reisinden bir kez daha duymak orada bulunan dinleyicilere büyük mutluluklar yaşattı. Bağlantıyı böyle kurdum. Türklere, Türklerin atalarına ve akraba topluluklarına binlerce yıl hep iftira atılmıştır.
Amerika’da Kızılderiler, Avrupa ve Asya’da Türkler yanlış tarihi bilgiler kurgulanarak dışlanmak istenmiş ve hatta hak etmedikleri sıfatlarla anlatılmışlardır. Bu tarihi olduğu yere getirmek için YAFEM bir adım daha attı. Eğer destek verilirse önümüzdeki yıl 12. si düzenlenecek olan Türk Boyları Kültür Şöleni çerçevesinde “Dünya Öntürkler ve Prototürkler Buluşması” gerçekleştirilecektir. Bu kapsamda ilgili ülke ve topluluklardan akademisyenler davet edilerek Yalova merkez olmak üzere İstanbul, İzmit, Bursa ve Bilecik’te konferanslar düzenlemeyi şimdilik bir proje olarak YAFEM ortaya koymuş bulunmaktadır. Desteklenmesi halinde YAFEM bu misyonu üstlenecek güce sahiptir.
Kim bilir? Belki de Atatürk’le birlikte Yalova’dan başlayan bu projenin meşalesini 75 yıl sonra yine Yalova’dan yakabiliriz. Dünya insanlık tarihine yeni bir not düşerek… YAFEM, Yalova ve Kızılderililerle başlayan bu kıvılcım tutuşarak olgun bir ateş halinde dünyayı sarmalı. YAFEM hazır, destek verenler olursa…”
Kızılderililerin Türk soyundan geldiğine ait yeni çalışmalar ve kanıtlar var.
Bu, benim de ilgimi çekmişti ve bu konuda yaptığım bir araştırmanın sonuçlarını da bir yazımda dile getirmiştim.
Kızılderili kabilesi reisi ve Amerika Yerlileri Sosyal İşler Daire Başkanı M. Franklin Keel Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı olduğunu ve ayrıca “Y” kromozomunun sadece yeryüzünde Türkler ile Kızılderililerde bulunduğunu söyledi.
Kızılderililerin konuştukları dillerdeki kelime benzerlikleri gibi, halı, kilim ve el işlerindeki desenlerin aynı olduğunu, örf, adet ve geleneklerde de çok büyük benzerlik olduğunu ifade etmiştir. Fransız dil bilimcisi Dumesnil ise, Kızılderili dilinde 320 kadar Türkçe kelime tespit etmiştir.
Ethel Steawert, belgelerle Kızılderililerin Türk soyundan geldiğini ispatlamıştır. Amerika’da diğer bir Türk nüfusu da Kamçatka Yarımadası’ndan Alaska’ya göçen Saka Türkleridir. M.Ö. 1500 yıllarında Göktürk alfabesi ile yazılmış Saka Beyinin hikâyesini anlatan taş tablet, bu göçü kanıtlamaktadır.
Avrupalılar Amerika kıtasına göç etmeden önce Kızılderililerin nüfusu, Avrupa kıtasının nüfusundan fazla idi. En az 50 milyon Kızılderilininsoykırım neticesinde katledildiği kesindir. Bazı ABD’li tarihçilere göre ise, bu miktar 100 milyona yakındır. Şu anda Kızılderililerin nüfusu 2.5 milyon civarında olup, soylarını koruma mücadelesi vermektedirler.
Asya ve Avrupa’da uygarlık yaratan Türkler ile Amerika kıtasında yaşayan eski uygarlıklar Maya-Aztek-Olmek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerlik, bir sürü konuda şaşırtıcı noktalara ulaştı.
Asya’da Hitit Güneşi olarak bilinen semboldeki TENGRİ (yani evrenin her yerindeki tanrı) ile Maya ve Aztek tanrısı Quetzalcoatl‘ın sembolü arasındaki benzerlik karşılaştırmaya değer. Hele bu tanrının adını “kutsal katlı” olarak okuduğumuzu düşünürsek anlamsal ve sembolik benzerlik iyice artar. (Kutsal katlı, Tengri ile aynı anlamdadır) Maya ve Aztek tanrı isimlerinde Türkçe ile başka hoş benzerlikler de mevcuttur. Maya ve Aztek tanrı isimlerinde Türkçe ile başka hoş benzerlikler de mevcuttur.
Chac: Yani “Çak” Mayaların yıldırım ve şimşek tanrısıdır. Çak şeklinde okunan bu sözcük halen bile dilimizde “Şimşek çaktı” şeklinde varlığını sürdürmektedir.
Kinich Ahau: Maya güneş tanrısıdır. Kinich veya Küniş, Türkçe “Güneş” kelimesi ile neredeyse birebir aynıdır. Eski Türk inancında “Künhan” Güneş-Han adı kutsal güneşe verilen isimlerden biridir. Ahau ile Han sözlerinin yakınlığı ise dikkat çekicidir.
Xiuhtecuhtli: ateş ve zaman tanrısıdır, çifte göreve sahiptir ve çifte kutlu olarak okunabilir.
Tezcatlipoca: Tez = hızlı, Katlı = Kat eden (hareket eden) ve B’den P’ye dönüşümle Bora sözü “poca” şeklini almış olabilir. Tezkatlıbora rüzgâr tanrısıdır.
Xochiquetzal: Güzellik ve çiçek tanrıçası idi. Burada “quetzal” sözünün kutsal olduğunu Xochi’nin çok olduğunu kabul edersek bu durumda “Çokkutsal” adı ortaya çıkmış olur.
Aşağıda sıralanan Kızılderili dilinde kullanılan kelimeler ile Türkçe arasındaki benzerlikler:
Yat-kı: yatılan ev
Tamazkal: Hamam, temiz kalmak
Atapaskan: Kızılderili kabilesinin adı
T- sün: uzun
Ata-Hualpa: Son Maya kralının adı
Tepek: tepe
Hu: selam
Türe: töre
Tete: dede
Atış-ka: ateş
Aş-köz: yemek
Yu: su
Yu-mak: yıkamak
Köç: göç
Tekun: tekin
Atağ: ata
Yaşıl: yeşil
Çakira: çakı
Kün: Gün
Misssigi: Mısır
Yanunda: yanında …
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Yazıları posta kutunda oku