Kesin nüfusları bilinmeyen, Çin resmi makamlarınca 8 milyon olarak ifade olunan, gerçekte 12 milyon olarak tahmin edilen Müslüman Uygurlara ve diğer Türk kavimlere uyguladığı asimilasyon politikası destek görüyor. 46 adet Müslüman ülkede Çinin bu uygulamasına destek veriyor. Doğu Türkistan, Sincan Uygur Özerk bölgesinde Çin hükümetinin toplama kampları kurduğu, halkı kısırlaştırdığı, işkence yaptığı yönünde haberler artarak devam ediyor. Çin hükümeti ise haberleri şiddetle reddediyor ve anlatılan uygulamaların hayal mahsulü olduğunu ileri sürüyor. Suudi Arabistan’ın başı çektiği, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Pakistan ve Filistin gibi nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkeler Çin’in resmi tezine destek veriyor. Müslüman ve Müslüman kıyımına destek? Olmak, oldukça düşündürücü ?
En son olarak Belarus (Beyaz Rusya) Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Konseyi 44. Oturumunda Çin’in Doğu Türkistan’da teröre ve bölücü gruplara karşı Çin hükümetinin Uygurlara karşı yaptığı mücadelesini destekleyen bir mektup sundu. 46 ülke mektuba destek vererek imzaladılar. Çin’in Uygurlara karşı gerçekleştirdiği uygulamaları terör ve bölücülüğe karşı yasal mücadele hakkı olduğunu vurguladılar. Çin’in Doğu Türkistan politikasının asimilasyon değil terör ve bölücülüğe karşı yapılan bir mücadele olduğunun altını çizdiler. Ne acıdır ki Müslüman ülkeler, Müslüman Uygurların yanında yer almadılar. Türkiye gibi benzer Müslüman olduklarını ileri süren ülkelerde sessiz kaldılar. Tepki vermediler. Olaylar uzun zamandır devam etmesine karşı Türkiye’nin bu konuda suskun kalması, aşırı milliyetçi olduğunu ileri süren koalisyon ortağı partinin Türklük açısından, büyük ortağın Müslümanlık açısından Çin’e karşı herhangi bir tepkileri olmadı. Fiili olarak Çinin yarattığı asimilasyon ve baskısının karşısında sessiz kalarak örtülü destek vermiş oldular. Filistin’e gösterdikleri hassasiyetin binde birini dahi Uygurlara göstermediler.
46 hükümetin onayladığı metin: “Pekin’in, Sincan bölgesinde terörizm, bölücülük ve aşırıcılıkla mücadele etmek için aldığı önlemlerin bölge halkının insan haklarını güvence altına almasını takdir ediyoruz. Sincan’da son 3 buçuk yıldır hiç terör olayı yaşanmadı ve bölge yeniden huzur ve istikrara kavuştu” ifadeleri yer aldı.(www.euronews.com)
Çin hükümetinin Doğu Türkistan’ın Türk ve Müslüman halkların yarattığı ‘’terör ve bölücülüğe ’’ karşı mücadelesini ise Avrupa Parlamentosu milletvekili Raphael Glucksmann: “Listedeki 46 hükümet gibi (Doğu Türkistan’daki) suçları destekleyenler var, Avrupa liderlerimiz gibi sessiz kalan ve sessiz kalarak buna izin verenler var. Ve dünyada sessizliği kırmak için seferber olan insanlar var” diyerek tepki gösterdi. BM, ABD Dışişleri Bakanlığı, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve çeşitli insan hakları örgütlerine göre, Çin yönetiminin 2017’den itibaren Doğu Türkistan genelinde kurduğu 1.300 civarında toplama kampı bulunuyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre bu kamplarda üç milyon civarında Uygur ve diğer azınlıklara mensup kişiler zorla alıkonuluyor. Sürgündeki Doğu Türkistanlılara göre de Çin yönetimi, ailesi toplama kampı, çalışma kampı ya da cezaevine götürülen 500 bin civarında Uygur çocuğun, ailelerinden koparılarak ÇKP’li görevlilerin gözetimindeki yetimhane ya da yatılı okullarda asimilasyona tabi tutulduğunu dile getiriyor. İHH ise Doğu Türkistan’da ekonomik ve siyasi baskılar nedeniyle Çin’e karşı sessiz kalındığını bildirmektedir.(www.dw.de)
TÜRKİYE DURUMU NASIL DEĞERLENDİRİLİYOR?
Türkiye’de iktidarda adı üzerinde ‘’Milliyetçi cephe’’ var. AKP Ümmetçi olduğunu ilan ediyor ve siyasal İslamı Türkiye’ye yerleştirmeye çalışıyor. Cephenin diğer ortağı da MHP ‘’Milliyetçi’’ olduğunu savunuyor. Uygurlar Türk mü? Evet Türk. Kim bunları savunacak mutlaka MHP, Uygurlar Müslüman mı evet Müslüman yani Ümmetten. AKP’nin Ümmeti savunması gerekmez mi? Üstelik iktidar ümmetçilerden ve milliyetçilerden meydana gelmişse Uygurlar konusunda Milliyetçi cephenin suskun olması, olayları yok saymasını değerlendirmesi ise hem Türk ve hem de Müslümanım diyen herkesin düşünmesi gerekmez mi? Hele milliyetçi-ümmetçi bir cephenin vatandaş bir düşünürken bin düşünmesi, tavrını açıkça belli etmesi gerekir diye düşünüyoruz. Ekonomik nedenlerle olaya seyirci kalanları hayretle izliyoruz. Diplomasinin neden bu kadar pasif kaldığını anlamlandıramıyoruz.
Bir yanıt yazın