Düzen bozuldu.
İnsanlık, yasalar ayaklar altında. Düşünce özgürlüğü ayaklar altında…
Paspas gibi çiğneniyor.
Ne Anayasayı, ne baba yasayı tanıyorlar… Gözümüzün içine baka baka suç işliyorlar.
AKP iktidarında basın özgürlüğüne yapılan saldırı, kısıtlama hiçbir dönemde yaşanmadı. Gazeteciler, yazarlar – çizerler içeride.
Hukuk falan kalmadı. Hukuk guguk oldu. Yargı bağımsızlığı yok edildi. Her şeye tek kişi karar veriyor. Mahkemeler neredeyse “Talimatlarla” çalışıyor.
Devlet kurumları parti kurumları haline getirildi.
İktidar onları bir arka bahçe olarak kullanıyor.
Yasa tasarıları yukarıdan gönderiliyor, TBMM onaylıyor. Milletvekilleri onun içeriğini bile bilmeden parmak kaldırıp, kabul ediyorlar.
Gazeteler, TV’ler devamlı baskı altında. Yazarlar, sanatçılar, hatta TV, gazete sahipleri bile baskı altında. Ekran karartma cezaları veriliyor. Şimdiye dek bu tür uygulamalar hiç görülmemişti.
Hedef korkutmak, sindirmek, yılgınlığa, çaresizliğe, sevk edip, onları pisliklerle mücadeleden vaz geçirmek… Ülkede tek ses yaratmak…
Kendilerine biat eden, emirlerini harfiyen yerine getiren bir medya, hâkimler, savcılar, yandaş grubu oluşturdular. Bunlar kurşun asker gibi ağababalarına hizmet etmekte, koltuk değnekliği yapmaktadırlar.
Ne var ki yandaş gazeteciler halktan destek görmemektedir. Halktan destek alamayınca, bu kez desteklenen vatansever gazetecileri, yazarları, çizerleri susturmak için troller ordusu kurdular. Bu ayaktakımının görevi sürekli sövüp saymak, onları ihbar etmek; tertipler, şantajlar düzenlemek…
Hâkimlerden, savcılardan, medyadan sonra şimdi sıra avukatlara, baroların parçalanmasına geldi.
Hedef, İstanbul, Ankara, İzmir barolarından onlarca baro oluşturmak, avukatların sesini kısmak…
Çünkü onlar, AKP iktidarının karşısında hak – hukuk arayan kuruluşlar, en büyük muhalefet oldu… HEM DE ANA MUHALEFET.
Hiç aksatmadan, ödün vermeden, talimatlara uymadan hukuk ve vatan görevlerini yerine getiriyorlar. Gerekirse dava açıyorlar.
Ülkenin “Dikensiz gül bahçesine” dönüştürülebilmesi ve engelsiz yönetilebilmesi için baroların onlarca baroya bölünmesi gerekmektedir.
Şimdi iktidar bunun için uğraş vermektedir.
Özet olarak söylersek:
Ülkemiz bugün hiçbir dönemde olmadığı kadar perişan, başıboş, hak-hukuk tanımayan bir sistemle yönetilmektedir. Parti devletidir…
Bu yönetim biçiminde tüm kurumlar cumhurbaşkanına bağlıdır ve son kararı da başkan vermektedir. Alınan kararlar, çıkarılan yasalar, uygulamalar asla tartışılamaz, denetlenemez.
Eğer iktidarın adamı isen, yandaşıysan, kurşun askersen, her çeşit suç işleme hakkına sahipsin. Seni kimse frenleyemez, durduramaz.
Günümüzde bunun yüzlerce örneğini görüyoruz ve şaşkınlık içerisinde izliyoruz.
Bu sisteme aykırı düşen, iktidarın tekerine taş koyan TTB, Mühendisler, mimarlar odası, barolar gibi üç beş kuruluş kaldı. Bir de onlar için en büyük bela sosyal medya.
Şimdi sosyal medyanın da kapatılması hazırlıkları içerisindedirler.
Artık bu gişe “DUR” deme zamanı gelmiştir, geçmektedir.
Bu kötü gidiş, sadece konuşarak, bağırarak, çağırarak, öfkeli sert sözler söyleyerek, Salı Toplantıları ile engellenemez.
Muhalefet yıllardan beri bunu yapıyor. Çıkıp ağzına geleni söylüyor. Onu dinleyenler memnun… Zevkten dört köşe. Ama ortada değişen bir şey yok. İktidar dilediği gibi hareket etmeye, istediğini yapmaya devam ediyor.
“Bizi sokağa davet ediyorlar, kışkırtıyorlar, onların oyunlarına gelmeyeceğiz” lafları, boş laflar… Sokağa bu ortamda çıkmayacak da ne zaman çıkacaksın?
Ne diyor Anayasanın 34.cü maddesi:
“madde 34. – Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Muhalefet partileri ve sendikalar anayasal haklarını da kullanıp, barışçıl protestolarla, şiddete başvurmadan, toplantı, gösteri yürüyüşleri yapmalıdırlar.
Seslerini yükseltmelidir. Ortamdan, düzenden, yönetimden memnun olmayan kitleleri, vatandaşları da toplumsal direnişe kazandırmalıdırlar. Yanlarına çekmelidir.
Yıllardan beri yapılan hataları tekrarlamaktan vaz geçmelidirler.
“Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç” şarkısını söylememek için tez zamanda, toplumsal önlemler alınmalıdır.
Muhalefet partileri boş laflarla vakit öldürmekten vazgeçip, halka güven vermelidirler.
AKP her gün biraz daha erimektedir. Oyları yüzde 42’lerden, 49’lardan 30’la düşmüştür. Yüzde 15 -20 azalmıştır. Ama muhalefet, kendilerine duyulan güvensizlikten oylarını bu oranda, henüz yükseltememiştir.
Bu konu, derin derin düşünülmeli, dersler çıkarılmalıdır…