Herhangi bir ülkenin koronovirüs etkilerinden ekonomiye dönme yeteneğini,
Alınan tıbbî ve Halk Sağlığı önlemlerinin etkinliği:
Hükümetlerin ekonomik müdahalesinin doğası:
Eylemlerini kamu desteğini sürdürme becerisinin belirleyeceği bir döneme girildi.
*
Koronavirüs, Avrupa Birliği’nin (AB) kuzeyi ve güneyi arasında,
Uzun soluklu eşitsizlikleri daha da güçlendirdi.
*
Avrupa Komisyonu’nun hesaplarına göre;
AB ortalama yüzde 7.4 küçülürken,
Güneyde İtalya, İspanya ve Yunanistan ekonomileri yüzde 9 küçülecek,
Kuzeyde Almanya, İsveç, Danimarka, Avusturya, Finlandiya yüzde 6.5’tan az küçülecektir.
*
Bu yıl AB işsizliğinin yüzde 6.7’den 9’a yükselmesi bekleniyor.
Portekiz’de yüzde 9,7: Fransa’da 10,1 : İtalya’da 11,8 : İspanya’da 18,9 ve Yunanistan’da yüzde 19.9’a yükselirken,
Almanya’da işsizlik yüzde 4 öngörülüyor…
*
2019’da cari işlemler dengesi /GSYH oranı yüzde 0,6 idi, bu yıl yüzde 8,3’e çıkıyor…
Güney’de borç büyük bir eşitsizlikle, GSYİH’nın yüzde 102’sinin üzerine çıkacak,
İspanya ve Fransa’da yüzde 115, İtalya’da yaklaşık yüzde 160 ve Yunanistan’da yüzde 200’ün üzerinde olacaktır.
Buna karşılık, Almanya’nın borcu GSYİH’nın yüzde 75’ine,
İngiltere’nin ise yüzde 102’sine çıkacaktır…
*
Borçların azaltılması için son beş yılda zor kazanılan kazançların tümü yok edilmiştir.
Güney Avrupa ülkeleri 2010 euro bölgesi krizinden sonra hiçbir zaman toparlanamadı.
İtalya ve Yunanistan 2000’li yılların başındaki yaşam standartlarına erişemiyor.
Bugün Fransa’nın performansı Almanya ve İngiltere’den belirgin şekilde daha kötüdür!
*
Fransa makroekonomik olarak artık bir Güney Avrupa ülkesidir.
1965- 2000′ e kadar Fransa, İngiltere’den önemli ölçüde zengindi.
90’lı yıllarda Fransa, Almanya kadar zengindi.
Almanya daha sonra doğu Almanya’nın ilhak edilmesiyle toparlandı.
Bugün Fransa; kendi para birimine sahip olmamasına rağmen,
Muazzam bir refah ve düzenli işgücü piyasasına sahip Almanya’nın gerisindedir.
*
Güney Avrupa koronavirüs resesyonundan önce bile borçlarının yükselmemesi için zorluk yaşıyordu.
Şimdi umutlar tamamen kesilmiştir!
19. yüzyılın sonlarında ve özellikle II.Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan;
Kuzey ve güney Avrupa arasında ekonomik eşitsizliklerin derinleşmesi giderek hızlanıyor…
*
Batı dünyasının gayretle çeşitlendirdiği kuzey bölgesinde;
Almanya, Hollanda, İskandinav ülkeleri, İngiltere ekonomik olarak daha dinamik bir yapı sergiliyor.
Kuzey Avrupa; Afrika, İslami ve İspanyol azınlık toplulukları tarafından toparlanıyor.
Ekonomik zenginlik yaratmada daha üstün olmaya devam ediyor.
*
Daha homojen güney ulusları ise ciddi eşitsizliklere rağmen,
AB sayesinde 90’lar ve 2000’lerin başında;
Kuzey Avrupa’nın aynı yaşam standardına ve kalkınma seviyesine yakınlaşacağını umut etti!
O zaman diliminde toplumsal yaşama etki eden, teknolojik, kültürel, sanatsal ve siyasal yapılanmaya,
Gelişmelere, eğitim sistemi, coğrafi konum, ekonomik düzene,
Hemen hemen aynı yaşam tarzlarını paylaşan insanlarına güvendi.
*
Güneyin bu umutları tuhaf bir şekilde teşvik edildi:
1999-2002’de euro ortak para birimi oluşturulduğunda,
Avrupa Merkez Bankası, Güney ülkelerinin kamu borçlarının Almanya’nın ki kadar krediye layık olduğunu,
Bunlara yapılan yatırımların etkili bir şekilde sübvanse edildiğini ilan etti.
*
Alman ve Fransız bankaları Güney Avrupa’da büyük yatırımlar yaptı.
Özellikle Yunanistan’da son derecede bozulmuş kamu sektörüne,
İspanya’da büyük bir mülkiyet balonuna yol açtılar.
2010’da balon patladı.
*
Bütün bunların büyük siyasi sonuçları oldu.
Güney Avrupa’daki ekonomik felaketin ölçeği,
Alman Başbakanı Angela Merkel’in gelecek üç yıl içinde,
AB bütçesinin 500 milyar Euro’dan iki katına çıkarmasına neden oldu.
Artış özellikle güney Avrupa’nın koronavirüs tarafından vurulan ülkelerini,
AB kredileriyle finanse etmek için yapıldı.
*
Bu geliştirilmiş yarı federal plan, AB tarihinde hız ve ölçek açısından daha önce görülmemişti.
Yeni bütçenin nispeten ağrısız kredilerle finanse edileceği göz önüne alındığında,
Avrupalı liderlerin bu tür planlara tekrar başvurması için güçlü bir teşvik almaları muhtemeldir.
Bu gelişme Güney Avrupa’daki 2010-11 tarzı bir finansal paniği önleyecektir,
Ama bunun orta vadede enflasyonist etkileri de olabilecektir…
*
Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizlik, politik istikrarsızlığa verimli bir zemin hazırlıyor..
Macron rejimi, sarı yelekliler hareketi veya Afro-İslam ” Siyah Hayat Önemlidir- Black Lives Matter ” yürüyüşçülerini,
Fransız nüfusunun daha üst düzey unsurlarını zar zor tutabiliyor.
.
*
İtalya patlama eşiğinde gibidir.
Hem siyasi kuruluşlar hem de halk AB karşıtı hale geliyor.
Sağcı popülist, yolsuzlukla mücadeleci, kısmen AB karşıtı Beş Yıldız Hareketi çöktü.
Matteo Salvini’nin milliyetçi Kuzey Ligi Hareketi geride kaldı…
İtalya’nın yakın gelecekte ulusal popülist bir rejime kararlı şekilde dönmesi gerekiyor.
Roma’nın Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya’nın bölgesel ortaklığı olan Vişegrad Grubuna katılması sürpriz olmayacaktır.
*
Ancak coronovirüs’ün yol açtığı yoksulluğu ve ekonomik çöküşü tetikleme mekanizması;
Farklıdır ve gittikçe karmaşıklaşıyor.
Çünkü virüsün yol açtığı şey,
Sadece Avrupa ülkelerini değil dünya ekonomisi yapısında “Küresel Uyum”u sarsmış olmasıdır.
Küresel Uyum bir anda düşmüş;
Küresel çapta iflas: İşsizlik: Yoksulluk: Toplam umutsuzluk süreci tetiklenmiştir.
*
Bu noktada dünyanın yeni bir gelişmeye dikkat kesilmesi gerekiyor.
ABD’de Wall Street, Big Pharma, Dünya Ekonomik Forumu ve Bill Gates Vakfı gibi,
Güçlü finansal kurumlar ve lobi grupları,
Bugün artık koronavirüs salgını ile ilgili ekonomik eylemlerini şekillendirmede yer alıyor!
*
Çünkü küresel anlamda mal ve hizmetlerin üretim ve tedarik hatları:
Yatırım faaliyetleri: İhracat ve ithalat: Toptan ve perakende ticaret: Tüketici harcamaları etkilenmiştir.
Buna karşılık çok büyük bir hızla;
Toplu işsizlik:
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin iflası:
Satın alma gücünde çöküş:
Yaygın yoksulluk ve kıtlık oluşuyor…
*
Ama ekonomi, tarım ve imalat hizmetleri gibi tüm ekonomik faaliyet alanlarında,
“Özelleştirmeler kolaylaşıyor!”
*
Pekala! Sihirli çözüm nedir?
Bu kriz sonunda devletlerin özelleştirilmesi hızlandırılacaktır.
Giderek ulusal hükümetler “Büyük Paranın” kontrolü altına girecek,
Güçlü mali çıkarların gözetimi altında borçların toparlanması için,
Farklı ülkelerde hükümet düzeyinde tüm devlet yapısı fiili olarak özelleştirilecektir.
Sadece seçmenlerin çıkarlarına hizmet eden egemen hükümetler kurgusu korunacaktır…
*
İnsanlar vergilerini ödeyemiyor.
Kişisel borçlar çok yükselmiştir.
Birçok büyük şehir zaten iflasın eşiğindedir.
Bu yüzden özelleştirme için ilk aday belediyeler olacaktır.
Dolar milyarderleri belediye iştiraklerinden başlayarak bütün bir şehri satın almaya ikna edilecektir…
*
Bu “Dünya İmparatorluğu”na yürüyüştür…
1. 7. 2020
Bir yanıt yazın