AKP, iktidara geldiği günden bu yana bir şeyleri değiştirmek, bir şeyleri yok etmek için elinden gelen, gelmeyen tüm çabayı gösteriyor.
Yok etmek istediği şeylerin en başında Atatürk, Cumhuriyet, bilim, çağdaşlık, laiklik bulunmaktadır.
Ve özellikle AKP yöneticileri Atatürk’e, Cumhuriyete, bilime, çağdaşlığa aşırı bir kin, nefret besliyorlar. Hele hele Türk, Türklük, milliyetçilik laflarından hiç hoşlanmıyorlar.
İktidar oldukları 2002 yılından bu yana bir tek hedefleri var onların: Atatürk’ü, Cumhuriyeti, laikliği yok edip yerine Osmanlı düzenini kurmak. Bu hedefe ulaşma tarihi ise 2023’tür. Yani Atatürk Cumhuriyetinin 100.cü yılı…
İşte bu nedenle onların kitabında Türk, Türklük ve milliyetçilik gibi kavramlar yer almamaktadır. Peki, ne vardır? Osmanlı ve şeriat düzeni…
Şu anda resmi tabelaların bazılarının başında TC kısaltması da yok.
Çünkü bir zamanlar TC kısaltmasını devlet kurumlarının adından tamamen çıkarmak istemişlerdi. Ama büyük bir karşı koyma, direnme hareketi ile karşılaştıkları için vazgeçtiler.
İşte bu nedenle tabelaların bazılarında TC var, bazılarında yok.
Günümüzde de “Atatürk” adlı yerleri, kurumları yok etmeye başladılar bile…
Özellikle “Türk, Türklük, milliyetçilik” sözcüklerini konuşurken kullanmamaya büyük önem veriyorlar.
Yeni aldığımız bir habere göre,1948’lerde kurulan “Milli Kütüphane”yi de kaldırmışlar. Yok etmişler.
Bünyesinde 3 milyon kitap barındıran, en güvenilir, en zengin kaynak olarak kullanılan ve ulusumuzun belleği görevini yerine getiren kurum tarih oldu şimdi.
Yine, yeni gelen haberlere göre Bursa’nın merkezinde “Kitap okuyan genç kız” heykelini de kaldırmışlar.
Kaldırma nedeni neymiş efendim? Heykel halkı “Ateizme özendiriyormuş…”
Çocuk kandırıyorlar sanki…Masal anlatıyorlar…
Burada önemli olan, ateizm falan değil. Burada önemli olan, bir genç kızın kitap okumasıdır. Kitap okumaya gençlerin özendirilmesidir. Bu adamların “GICIK” olduğu asıl nokta işte burasıdır…
Yani vatandaşın okuması, bilinçlenmesidir… İyiyi kötüden, kötüyü iyiden ayırt etmeye başlamasıdır… Gerici, ilkel Arap dünyasından çıkıp, uygarlığa koşmasıdır…
Çünkü okuyan, aydınlanan insan hurafelere, batıl inançlara, gericiliğe, ilkelliğe, din sömürüsüne ve din tüccarlarına karşı koyar. Onlara değer vermez.
İşte asıl korktukları şey budur… Ekmek kapılarının kapanacak olmasıdır.
Bir zamanlar, Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı bir televizyon programında şunları söylemişti:
“Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış – sezgi) güveniyorum bu ülkede. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halkın ferasetine güveniyorum ben…”
Adam açık açık cahilliği, cahilleri savunuyor. Saklamıyor. Gizlemiyor. Açık açık söylüyor ve devam ediyor:
“Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.
Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk.”
Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim. Çünkü zihinleri bulanık.“
Bu “Kitap okuyan genç kız” olayından daha önce de Cumhuriyet caddesindeki “Kemancı Kız” heykeline bir saldırı olmuş; keman ve yay, kimliği belirsiz kişiler tarafından çalınmıştı.
Son olarak Rize’nin Fındıklı ilçesinde bir parka verilen “Atatürk” adı kaymakam tarafından kaldırılmak istenmişti.
Kaldırılma nedeni, parka ‘Atatürk’ adının verilmesinde kaymakamın bir “kamu yararı görmemiş” olması gerekçesine dayanıyor…
Neyse ki belediye başkanı bu karara direniyor ve “Atatürk Parkı” tabelası yerinde duruyor. Zaten yargıya da başvurmuş…
Bir taraftan da halkımızı kutuplaştırma yoluna gittiler. Kendilerinden olan, olmayan diye insanlarımızı iki kampa ayırdılar.
Böldüler… Parçaladılar.
Kendilerinden yana olanları dost, yurtsever; kendilerinden yana olmayanları ise düşman ilan ettiler…
Oylarınızla, sözlerinizle, eylemlerinizle iktidarı desteklerseniz “Vatansever” oluyorsunuz; ama düşüncelerine, yöntemlerine, uygulamalarına, gittikleri yola karşı çıkarsanız ya terörist ya da FETÖCÜ ilan ediliyorsunuz…
Daha da ileri gidip, tekerlerine taş koyarsanız, kendinizi ya emniyette ya da savcının, hâkimin karşısında buluyorsunuz…